Defteri kapatmak

2011 yılı Galatasaray için 2010-2011 futbol sezonunun ilk dilimi değil de 2011-2012 sezonunun ikinci dilimi olarak anlam taşıyacaktır. Bunun daha ligin 7.haftasında kesinleşmesi ise taraftarının keyif alma duygusunu bu sezon için futbolda aramaması gerektiğinin sevimsiz bir sonucudur. İşin Avrupa boyutuna bile girmek istemiyorum çünkü takımının Avrupa kupası maçlarını uzun kollu penyelerle izlemeye alışan taraftarın kazakla izlemeye alışamadan tişörtle maçlara veda etmesi yeteri kadar can sıkıcı. Peki defteri erken kapatmak için neler yapıldı?

1. Geçmişten ders almak bir tarafa bir önceki yıldan bile ders almayan bir tecrübeliler ordusu takımı idare etti. Bu isimlerin Adnan Polat, Adnan Sezgin ve Rijkaard gibi bu işe yıllarını vermiş isimler olması akıl alır gibi değil. Ders konusuna en önemli örnek ise sadece Baros ve Nonda’ya güvenerek başlanan sezonda Kewell’dan bile fayda sağlanamadan herşeyin yerle bir olması, buna rağmen Avrupa kupaları bir tarafa bırakılarak Jo kumarının oynanması ve bu sezon Nonda ve Jo’nun bile aranacağı bir kadro yapısıyla sezona başlanmasıdır.

2. Son yıllardaki hırsın takımdaki karşılığı olan Servet’i kaybetme adına herşey yapıldı. Satmaya çalıştılar olmadı. Pasifize etmeye çalıştılar olmadı. Bir kaç maç formdan düşse kesmeye çalıştılar olmadı. Kendi mevkisinde bile futbol hayatının en kötü performansını yaşayan Hakan Balta’yı onun yerine çektiler olmadı. En sonunda en süt seviyedeki prfromansını yaşamaya başladığı günlerde bir huzursuzluk uydurarak kadrodan kestiler ve pas yapamyan bir stoper damgası vurarak yerine Gökhan Zan’ı koydular.

3. Form tutmak için zamana ve maç oynamaya ihtiyacı olduğu açıkça belli olan ve önemli bir ateşleyici olma ponansiyeli taşıyan Cana’nın motivasyonunu kırmak için ellerinden geleni yaptılar. Karabük maçında 11 kişiden oluşan vasat altı performanslar listesinin başına yazılacak sarı kartlı Barış’ı ön liberoya çekerek maçın üçte biri dolmadan Cana’yı oyundan aldılar. Maçın kalan dilimini bu bölgenin önemli diğer ismi Mustafa Sarp’la beraber kulübeden seyretti kendisi ve bundan sonra ateşleyici olma ihtimali ortadan kalkmış oldu.

4. Stoper Ali Turan’ı sağ beke transfer edip sağ bek Uğur’u sattılar ve stoper Ali Turan sağ bekte debelenirken yanında futbol hayatının yarısını sağ bek olarak geçirmiş Neill’i soper oynattılar.

5. Takımın nadir ateşleyicilerinden Harry Kewell’ı göndermek için ellerinden geleni yaptılar ve dönme ihtimali yarıya takın olmasına rağmen forma numarasını Cana’ya verdiler.

6. Lorik Cana transferi ile Türkiye liginin sert ve mücadele gerektiren anlayışına uygun takım kurulacağı ifade edilmesine rağmen Pino, Misimoviç ve Insua gibi transferlerle kendilerini tekzip ettiler ve komik duruma düştüler.

7. Arda Turan, Elano, Haldun Üstünel, Adnan Sezgin, Cemal Özgörkey de bu faktörlerden birer tanesi ama her biri çok uzun bir başka yazı konusu olarak kenara not edildi.

Peki şimde ne olacak?

1. Radikal bir değişiklik olmayacak. Kabak futbolcuların başına patlamaya devam edecek ve sezonun son maçları Avrupa ligine gidilecek mi, gidilecekse kaçıncı sıradan gidilecek kaygısı ile geçecek.(en güçlü ihtimal)

2. Radikal bir değişiklik olarak yönetim istifa etmeyeceğine göre ve bu saatten sonra Adnan Sezgin’in gitmesi hiç birşeyi değiştirmeyeceğine göre teknik ekip gidebilir ve yerine gelecek yerli bir ismin getireceği hava ile şamiyonlar liginin 2. bileti şansı zorlanacak. Tabi Baros ciddi bir sakatlık yaşamazsa. (bir kaç yenilgi üst üste gelirse gerçekleşebilecek ihtimal)

3. Zaten bu sezon defter kapandığına göre devre arasında, eğer piyasa değerleri hala kaldıysa, oyuncu satışından gelir elde edilmeye devam edilecek, yıldız olarak nitelendirilmeyen ama potansiyel sahibi transferler yapılarak önümüzdeki yılın hazırlığına başlanacak (zira yeni stat bu sene dolmayacağına göre önümüzdeki yılı zorlamaya başlamak lazım). Tabi yeni bir teknik ekiple. (en düşük ama benim gönlümden geçen ihtimal) Rijkaard ve ekibinin bu yıl alacağı para ile tazminatları birbirine denk ise yani bir başka deyişle bu para kasadan çıkacaksa bari bu yılı heba etmeyin lütfen.