Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

13 Ekim '15

 
Kategori
Eğitim
 

Değerler

“Eskiden yalancının mumu yatsıya kadar yanar derlerdi, artıkın o mum hiç sönmüyor be kızanım, yerine ampul takmışlar beyaaaa.” Dayım böyle dedi köye gittiğimde. Değerler değişiyor.

Eski filmlerde izlerdik; en sona kalan iki başrol oyuncusunun birisinin silahı yok ise diğeri de silahını bırakır ve eşit koşullarda dövüşürdü. Şimdi beş altı coplu, gazlı kişi tek kişiyi, Ali İsmailleri dövebiliyor. Bu ileri demokrasi değeri mi?

Bize 4 hanımı helal gören dinimiz (öyle diyolaaa) yakında ölen Suudi krala 35 hanımı reva görmüş ki hiç de adil olmayan bir değer! Bu adil olmayan değer sonucunda 35 kadın dul kaldı!

Son Milli Eğitim Şürası’nda önerilen değerler eğitimi kaybolan değerlerimizi sahiplenmek için ise amenna. Ama öyle olmadığını hepimiz biliyoruz. Ankara’da okul öncesi “değerler” eğitimi veren bir kurumu izledim TV haberlerinde. Sadece gözleri açık (bir değer) kadın hoca (bir değer) hızla sınıfa giriyor ve “selamünaleyküm” diyor(bir değer) emredici bir sesle. Çocuklar doğal ve şen halleri ile kelimeleri uzatarak; “aleyküüüm selaaaam hocaaaammm” diyorlar (kazandırılan bir değer). Hoca hanım devam ediyor, güler yüzlü ancak emredici ton ile “Nasılsınııııız?” Çocuklar çocukça halleriyle; “iyiyiiiz elamdülillaaaa” (kazandırılan değer). Haber böyle devam ediyordu.

Değerler. Önemli bir sözcük. Altının değeri, buğdayın değeri, ayvanın değeri, hayvanın değeri, insanın değeri…

Bir yerlerde okumuştum; Deniz Gezmiş yargılama sırasında gülüyor ve hâkim soruyor neden güldüğünü. Deniz; “Duvarda adalet yazıyor da ona gülüyorum” diyor. Adalet değerlerin başıdır.  Tamam, da hangi adalet? Devletin sahiplerinin adaletidir hep gözümüze sokulan. Devletin sahipleri kim? 2002 öncesinde askeri vesayetti ve buna karşı kurulan iktidar, mağduru oynaya oynaya iktidarını sürdürdü. Kendisinin kandırıldığını söyledi, iktidarını korudu. Mağdur olduğunu söyledi iktidarını korudu, darbelere maruz kaldığını söyledi iktidarını korudu… Ve artık adliye binalarında “adalet kalkınma partisine göredir” yazılacak duruma geldik.

Aç kalıp markete girerek hiçbir şeye dokunmayan ve sadece iki poğaça ve iki meyve suyu (ç)alan çocuğa, market sahibi şikâyetçi olmamasına rağmen savcının 3 ile 12,5 yıl arası ceza istediğini biliyoruz. Baklavayla antepfıstığı çalan 4 çocuğun 9 yıl hapis cezası verildiği gibi onlarca örnekleri de biliyoruz.

2004-2015 yılları arasında 241 çocuğun devlet “değerler”i gereği katledildiğini biliyoruz. 241 çocuk; 241 anne ve 241 baba demek. 241 çocuk 482 nine ve 482 dede demek. Yüzlerce kardeş, binlerce akraba demek. Ve 241 çocuk bu gün aramızda yok. “Amaan benim çocuğum değil ya” diyebilir miyiz? Anne, baba, kardeş, nine, dede ve bilcümle akrabaları “ateş düştüğü yeri yakar” gereği mutsuzlar, da bizler yani bu bilgileri bilenler, paylaşanlar mutlu muyuz?

Eli sopalı dört-beş kişinin bir kişiyi (Ali İsmail)döverek öldürdükleri kanıtlandı ve 10 yıl 10 ay ceza aldılar, indirim, iyi hal, vb en yakın zamanda aramızdalar. Adalet nerede? Değerler nerede?

Hep aynı nakarat aslında. Değişen bir şey yok.  1996 da Metin Göktepe’yi öldürenler de 1 yıl 8 ay yattılar. 1980 Kasımında İlhan Erdost’u abisinin yanında, Doğanın Diyalektiği kitabını yayınladığı için öldürenler de 10 yıl 10 ay ceza aldılar ve 4 yıl sonra aramıza katıldılar.

Sadece bizde değil elbet. Dünya da böyle. Bu bir kavga, saflaşmadır sonuçta. Mustafa Suphilerden Sabahattin Alilere,  Uğur Mumculardan Bedrettin Cömertlere… Ölen biz; emekçiler, İnsan’lar. Öldüren yönetme erkini elinde tutanlar. Öldürenlere oy verenler kim? Ölenlerin yakınları, kaderdaşları, vb.

Coğrafyamızda olan namus cinayetleri, kadın düşmanlıkları, çocuk cinayetleri… Cezayirli, İngiltereli, Fransalı, Nikaragualı, Somalili… Fark etmez. Dünya hep aynı anlayacağımız. İşte o nedenle bütün dünyanın işçileri, emekçileri birleşiniz diyoruz.

Nazım 1961 yazında Küba’nın devrimini gördüğünde; “Sen mutluluğun resmini çizebilir misin Abidin?” demişti ve bu gün Küba herkesçe örnek kabul edilen bir ülke.

1961 öncesi Küba’da olduğu gibidir yaşam birçok yerde. Küba’nın 1961 yazında yaşadığını Yunanistan 2015 kışında yaşamaya niyetlendi. Küba gibi 50 yıl sonra yaşar mı bilinmez. Dileğimiz yaşaması ve dünyaya yayılması bu yaşam değerlerinin.

Bizler kaybettiğimiz değerleri arayıp yeni değerler peşine düşerken Yunanistan’da iktidara gelen Syriza değerlerini “evrensel değerler”den almış. Dini değerlere saygısı sonsuz ve papaz ile özel görüşmüş ama devlet işlerinde dinin yerinin olmaması gerektiğini savunduğundan ve ateist olduğundan resmi törende papazların bulunması geleneğine uymamış. Laikliğin evrensel değeri.

Evet, ne demiştik? Değerler…

Biz de kendi aramızda bu değerleri savunuyoruz. Bu değerlerin hayata geçmesi için birer birer mücadele etmediğimizde bu değerleri savunanların iktidar olamayacağını da bilmeliyiz.

1961 yazından 2015 kışına uzanan umudu her yere yaymak bizim kuşağın görevi olabilir istersek. Yeter ki değerler algısında oyuna gelmeyelim.

Ziya Gökerküçük       -   gokerkucuk@gmail.com 

 
Toplam blog
: 16
: 84
Kayıt tarihi
: 17.03.15
 
 

1957 Poyralı (Kırklareli-Pınarhisar) doğumluyum. 1976 yılı Kepirtepe Öğretmen Okulu mezunuyum. 20..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara