Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

28 Aralık '09

 
Kategori
Çalışma Yaşamı
 

Değersizlere vermek zorunda olduğumuz değer

Değersizlere vermek zorunda olduğumuz değer
 

Hepimizin başından geçmiştir, belki de geçiyordur. Değersizlere vermek zorunda olduğumuz değer yüzünden psikolojimizin bozulduğu, kendi kendimizle çatışmamız, değer yargılarımızın alt üst olması, ne zaman bitecek bu eziyet dediğimiz zamanlar. Belki, çalışma yaşamına başladığınız ilk zamanlar aldığınız kültür sebebi ile veya çalışma hayatında yeni olmamız sebebi ile bazı şeyleri görmezden gelebiliyor ya da demek ki bu işler böyle gidiyor diyebiliyorduk. Çünkü çalışma yaşamına başlamadan önce aldığımız kültür ve eğitimin herkes ile aynı olduğunu, herkesin aynı düşündüğünü, herkesin olaylara bakış açısının kendimizinki gibi olduğunu sanıyorduk. Ancak, bunun böyle olmadığını "Değersizlere vermek zorunda olduğum değer " karşısında anlamıştım. Kimine göre geç, kimine göre erken ama bunun için çalışma yaşamım da 5 yıl geçmişti. Benim için iş yaşamı tamamen bir hayat çizgisiydi, çok zor şartlarlarda edindiğim işim yaşamak için gerekli ve zorunluydu. Bu yüzden mutluluklarımı bile ertelemek zorunda kaldım. Kamu alanında daha sık görülüyor denilse de özel sektörde de ve hatta büyük hantal firmalarda daha da sık rastlanmaktadır, kamunun kendine özgü korumacı yönetmelik ve görev tanımları olduğundan değer notunuzu açıkça söylemeseniz de belli edebilirsiniz... Ama bunu özel sektör de yapamazsınız sizin kariyerinizi etkileyebilir hatta sonunuz olabilir. Çalışma hayatına başlamamış kişiler ya da kamu sektöründe çalışan kişiler özel sektörü daha seçici, daha demokratik yönetim sistemli çalıştığı, başarıların her zaman takdir edildiği, başarılı olanın zirveye çıkabileceği bir yer olarak düşünebilir... Yanılıyorsunuz!

Büyük ve hantal firmaların yöneticileri bazı durumlarda yetersiz kalmakta, her kademeye ulaşamamaktadır, burada aslında sorun işletme sahibi veya Ceo'ların da değildir. Üst, orta ve alt kademe yöneticilerde bulunan kral'dan çok kralcılık anlayışının işletmede çalışan personeli yıldırmasıdır. Günümüzde buna MOBBİNG deniyor ancak bu konu ayrıca değerlendirilmelidir ki mobbing kesinlikle işveren tarafından kontrol altına alınmalı ve işveren hemen müdahale etmeli.

Bazı üst, orta ve alt kademe yöneticileri öyle yapıdadır ki cehaletin vermiş olduğu bir güç ile kral gidince yerine gelen yeni kral için yaşasın yeni kral diye ortalıkta dolaşırlar ve hatta giden kralın arkasından demediklerini bırakmazlar, kendisini bulunduğu konuma getirenin giden kral olduğunu unutuverirler? İnanır mısınız bu tiplere söyleyecek söz bulamıyorum, bir bakıyorsunuz yeni kralın sözcüsü ve yandaşı olmuşlar, o kadar inandırıcı oluyorlar ki yeni gelen inanmak zorunda kalıyor. Bu tiplerde hiç mi ahlak yok, hiç mi değer yok, hiç mi hatır yok ve bunlar toplumda değer sahibiymiş, ahlak sahibiymiş gibi atıp tutarlar, bunların söyledikleri sözler çok önem arz eder, sanki bunlar ileri görüşlü, sağlam fikirlidirler, dudaklarının arasından çıkacak bir kelimenin iş yerinde çalışanlar için kanun olduğunu düşünürler. Bunlar su gibidirler vıcık vıcık hemde, bulunduğu kabın şeklini alabiliyorlar, çok elastikler. Bazen canıma tak ettiği zamanlar olmadı mı? Oldu tabi ki ama hep dimdik durdum, duvar kesildim, temelim sağlamdı çünkü.

Yalakalığın adı ne zaman tecrübe ve bilgi oldu?
Neden yalakalığı seviyoruz? Neden onurlu ve gururlu davranışlar sergilemiyoruz? Biz böyle yetişmedik ki, bize bunlar öğretilmedi ki? Değersizlerin değer yargısı olmuş yalakalık. Ama dikkat edin bunlar hep birilerinin sırtındayken ahkam keserler, güvendiği üst yönetici süreli ya da süresiz olarak iş yerinden ayrıldığında bocalama evresine girerler yeni yöneticiyi tavlayana kadar iş yerinde kedi gibi olurlar arkasının sağlamda olduğunu anladığı anda işyerinde tekrar aslan kesilirler ama aslında yalnızdırlar...

İşte sorun da burada; biz gençler, başarısız olmuş, birilerinin sırtına basa basa yükselmiş, değerleri olmayan, hasbel kader bir yerlere gelmiş, kurum kültürü olmayan, bencil, bana dokunmayan bin yıl yaşasın diyen, kendi menfaatleri için çalışma arkadaşını hiç tereddüt etmeden harcayabilen bunun adına profesyonellik diyen ancak kendisi aynı duruma düşse işyerini mahkemeye veren masumları oynayan, hatta ve hatta çalıştığı işyerini bile harcayan, sorgulatmayan, itaatkar, ezik, kişiliksiz, eğitimsiz, kültürsüz, kendine hayrı olmayan, yenilikçiliğe karşı duran, kendi personelinin başarısını kıskanan, sistemde ne kadar kalırsam bana kardır diyen bazı yöneticilerin altında kalarak "Değersizlere vermek zorunda olduğumuz değeri" vererek iş hayatını sürdürmek zorunda kalıyoruz.

Eminim ki, birçok alanda bu böyledir. Siyaset, politika, medya, çalışma hayatı, aile hayatı, kültür-sanat, biraz derinlemesine düşündüğünüz de hayatımızın her alanında "Değersizlere vermek zorunda olduğumuz değer" olduğunu göreceksiniz. Başarılarınız bir şekilde, yalakalık kavramından başka bir değer bilmeyen insanlar tarafından yok sayılmıştır. Yeniliklere açık olmayan, sanal başarılarla çalıştığı iş yerini kandıran, başkalarının başarısını kendisinin başarısıymış gibi gösteren ya da sizin başarınızı kendisine yalakalık yapan diğer insanınmış gibi gösteren tiplerle karşılaşmışızdır. Hatta " 80 kiloluk sığır etini onun oturduğu koltuğa koysan en azından işyeri sorunsuz bir şekilde ilerlerdi " diye bile düşündüğünüz olur.

Bir çok insan şartlar gereği değersizlere değer vermek zorundadır. Bu değersizler, bilmezler ki bulunduğu yeri bir gün bırakacak, başka bir yer ve zaman da başarılarını bir lokmada yediği insanlarla karşılaşacak. İşte o gün sizinle karşı karşıya geldiğinde onun güveneceği bir kral da olmayacak... Bunlar öyle korkaktır ki, korkudan dizlerinin üstüne çöküp kral sensin, ben ettim sen etme dediği günleri bile görürsünüz.

Biz gençlerin yapacağı tek şey bunları kötü örnek olarak algılayıp, gelecek nesli daha iyi koşullarda Değerli insanlar ile yaşamalarını sağlamak olmalıdır.
Ahmet Faik

 
Toplam blog
: 2
: 1267
Kayıt tarihi
: 20.12.09
 
 

İstanbul doğumluyum, finans sektöründe çalışıyorum. Cennetin bir yansıması olan Foçanın bir hayranıy..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara