Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '09

 
Kategori
Tarih
 

Değişik zamanları birbirleri arasında kıyaslamak

Değişik zamanları birbirleri arasında kıyaslamak
 

17 yaşındaki kızla evlenen Halis Toprak’ın kendisini eleştirenlere verdiği cevap:

- Peygamberimiz de 16 yaşında bir kızla evlenmişti.

Kendisi günümüzle 1500 yıl öncesini kıyaslıyor. O zamanki şartlarla bugünkü şartları gözetmeden…

Hıncal Uluç gazetecilerin yeni teknolojileri kullanmasına karşı çıkıyor. 3G dahil yeni teknolojileri savunan Mehmet Barlas’la köşelerinde birbirleriyle atışıyorlar.

Değişik zamanları kıyaslama konusunda en güzel örneği aşağıda anlatacağım olayda Mustafa Kemal Atatürk vermiştir.

Cumhuriyetin 10. Yıl kutlamaları yapılmaktadır. Balo salonuna Atatürk geliyor. Salon öylesine dolu ki, insanlar santim, santim gerileyerek ve birbirlerine gömülerek ortada üç metrelik bir boşluk açabiliyorlar.

Atatürk, etrafındakilere sesleniyor:

- Şimdi bana bir masa ve bir de sandalye getirin…

Getiriyorlar, oturuyor masanın başına ve gözlerini salondakilerin üstünde gezdirerek soruyor:

- Bana soracak bir şeyi olan var mı?

Bir beyaz el havaya kalkıyor, bu bir deniz yüzbaşısıdır.

- Gel bakalım…. Otur!

Atatürk, eliyle önündeki sandalyeyi gösteriyor, yüzbaşı oturuyor.

- Gazi hazretleri!... Siz 34 yaşında iken Anafartalar Komutanı idiniz. Emrinizde bir ordu vardı. 35 yaşında bir zafer tacı taşıyordunuz. Ben bugün 36 yaşındayım. Gördüğünüz gibi yüzbaşıyım. Benim, değil bir filoya, bir gemiye komutan olabilmem için daha yirmi yıl beklemem gerekir…20 yıl sonra, yani 56 yaşında benden ne hizmet beklenebilir? Bütün enerjimi tüketmiş olacağım. Kazandığım komuta mevkiinde kaç yıl kalabilirim? Siz Cumhuriyeti gençliğe emanet ettiniz. Ben bir Cumhuriyet genci bir yüzbaşıyım. Emanetinizi korumak ve yaşatmak istiyorum. Fakat bunun en iyi biçimde yapabilmekliğim için, yetkimin olması gereklidir. Bu nedenle sizden rica ediyorum, ordu terfi listelerinde yeni bir ayarlama yapılması için emir veriniz, gençler işbaşına geçsin!... Sizin elde ettiğiniz hizmet fırsatlarını, sizin yaptığınızı koruyacak olan gençlik de elde etsin…

Konuşmasını tamamlayan Yüzbaşı sustu. Salonda çıt çıkmıyordu. Atatürk’ün yüzü kırışmış başı öne eğilmişti. Çatık kaşlarının altında mavi, ateşler gibi yanan gözlerini deniz yüzbaşısına dikerek sordu:

- Başka

- Başka yok Paşam…

- Demek bu kadar…

- Evet Gazi Hazretleri…

Gazi Paşa gözlerini salondakilerin üstünde gezdirdikten sonra yüzbaşıya döndü:

- Bak, dinle yüzbaşı!... Benim 34 yaşımda komutan olmam yanlış…. Senin 36 yaşında yüzbaşı olman yanlış değil… Sen, olağanüstü günlerle, sıradan günleri birbirine karıştırıyorsun. Bir ihtilal ortamı ile, bir düzen ortamının ne demek olduğunu bilmiyorsun… Benim komutan olduğum yıllarda bir imparatorluk çatırtılar içinde batıyordu. Yurt kargaşa içindeydi. Dünyanın en büyük uluslarının gemileri, askerleriyle Çanakkale Boğazı’nı zorluyordu. Sen ana baba gününün ne demek olduğunu bilir misin? O günlerde rütbe, mevki düşünülemez!... O günlerde her fert, bulunduğu yerde ölüme kadar ne yapması gerekliyse onu yapar! Ben, böyle bir ortamda komutan oldum, zafer kazandım. Sen benim sadece yaşıma bakmışsın! Yaşıma bakacağına, içinde yaşadığım kargaşaya baksana! Sen elbette bir filo komutanı olabilmek çin daha yirmi yıl bekleyeceksin. Ancak o zamana kadar elde edeceğin bilgi ve denemelerden bu yurt yararlanabilir. Gençlik, pazuda değil, kafadadır. Sen bunu kavramamışsın! Öneriniz reddedilmiştir.

Yüzbaşı yerinden kalkar, Atatürk’ten özür dileyerek kalabalığın arasına karışıp gider.

Günümüzde ise Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Türkiyesinde 71 yaşındaki adam, 17 yaşındaki kızla evlenirken Peygamber efendimizi örnek gösteriyor.

Ne günlere kaldık…

 
Toplam blog
: 974
: 3444
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

2017 Basın özgürlük endeksine göre 180 ülkeden 155. sırada olan ülkemizde yemek tarifleri  ve tel..