- Kategori
- Siyaset
Değişime direnen acaba kimler?
Sol siyasetin Türkiye topraklarındaki hali ortada. Söz konusu CHP ise sosyal demokrasinin mevcut durumu partide yaşanan çekişmelerde somutlaşıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından parti tüzük değişikliğinin uygulanması isteği Genel Başkan ile Gölge Başkan arasında gizliden gizliye süren kavgayı gün yüzüne çıkardı. Deniz Baykal'ın parti liderliğinden bertaraf edilmesiyle örgütü iyice avucunun içine aldığını zanneden Önder Sav, taze başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun tecrübesizliğinden faydalanarak muhalefet yorgunu CHP'yi iktidara taşıyamayan yapıya devam edeceğini düşünmüş olsa gerek. Referandum sonuçlarına bakıldığında kampanya boyunca tek başına nispeten iyi sınav vermiş bulunan Kılıçdaroğlu ve ekibi örgüte hakim olamadan hayati konularda hiçbir zaman kalıcı adımlar atamayacaklarını anlamışlardır sanırım. Kavganın galibi gibi gözüken Kılıçdaroğlu, Genel Sekreterliğe Süheyl Batum'u; Örgütten Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı'na ise Gürsel Tekin'i getirdi. Kaybeden tarafta bulunan Önder Sav taraftarları ise kurultaya gitme isteklerini her fırsatta dile getiriyorlar. Gelişmelere bakılırsa bu işin arkasında Deniz Baykal'ın parmağı var. Tüzük değişikliği "Brütüslük"le suçladığı Sav'ı gölge başkanlıktan uzaklaştırmak için kullandığı ustaca bir hamle halini aldı. Kapalı kapılar ardında ve halktan uzak yapılan siyaset anlayışının gelip dayandığı son noktaysa yukarıda ana hatlarını anlattığım şimdilik suya tirit değişiklikler oldu.
Tartışmaların odak noktasında yer alan konu solun kitlelerin taleplerine yıllardır cevap verememesi bana kalırsa. Adil gelir dağılımına, özgürlüklere, iş hayatındaki olumsuz koşullara bakılırsa sosyal demokrasi tek geçilmesi gereken düşünce ama Türkiye'de somut durum düşünülenin tam tersi sonuçları yaratıyor. Yoksulluk artıp orta sınıf zayıfladıkça muhafazakarlık toplum genelinde yeni mevziler kazanıyor. Tek kişinin bir milyar dolarlık nakit paraya sahip bulunması kimseyi rahatsız etmiyor. Üretim düzeninin sermayedar kesime büyük imkanlar sağlaması karşılığında çalışan insanların günlük geçim kaygıları mevcut durumun güçlenerek devam etmesine yarıyor. Son 60 senede merkez sağ toplumun ekonomik çıkarlarını değişik oranda karşılayıp Türk işi Peronist politikalarla büyüme, istihdam, kalkınma gibi konularda önemli adımlar attı. Demokrasinin üste itaatle yürütüldüğü siyaset oyunu askeri darbelere rağmen sağ partilerin kalıcı başarılarıyla sonuçlandı. Sol düşüncenin yukarıda andığım gelişmeler karşısında tek liman olarak sığındığı devlete meyyal çaresiz çırpınışları boşa sonuç verdi. Eleştiri yapmanın ciddi altyapı gerektirdiği günümüz dünyasında harekete geçmeyen düşünceler somut olgulardan mürekkep duvarlara çarpıp dağılıyorlar. Üstelik görünen gerçekleri kabul etmeyip halkı cahil yerine koymakla kendimizi de kandırdığımız ortada.
Sınıf bilincinin iyi çizilmiş sınırları yerine kulluk bilincini sağlamlaştıran ekonomik düzen ranttan yana, verimliliğe karşı, rasyonel akıldan yoksun politikalarla sağ siyaseti güçlendiriyor. Sol düşünce bu duruma alternatif yaratamadıkça milliyetçi-muhafazakar çeper kendi toplum modelini başarıyla vizyona koyacak. Zamanında belki faydalı sonuçlar veren ama günümüzde artık terk edilmesi gereken dogmalar solun halka ulaşmasında en büyük engeli teşkil ederken bilimsellikten yoksun, akla aykırı yaklaşımlarla insanları değişime inandıramazsınız. Değişim için değişmeyi önerenlerin değişmeleri beklenir. Eğer CHP'nin değişmesini istiyorsak destekleyicileri olarak öncelikle bizlerin olumlu yönde adım atması gerekir. Tabandan gelen güçlü talep yenilenmiş düşünceyi böylelikle iktidar alternatifi yapar. Muhalefeti adam gibi yerine getiremeyenlerin iktidarda ne gibi eserler bıraktıkları herkesin malumu.
Yoksullukla, yolsuzlukla, Gülen Cemaati ve tarikatlarla -AKP ile doğal iktidar ortakları- mücadele etmek halktan beri duran Cumhuriyet'in banisi Halk Partisi'nin öncelikleri arasında yer almıyor olsa gerek. Peki ya bizlerin?Genelimizde hakim olan "Gelen ağamsa giden paşam" düşüncesinin kurultay meftunu sevgilimizle uyum içinde bulunması halkın menfaatine aykırı düşünceleri iktidarda tutuyor. Fark yaratmak için farkınız olması gerekir. Devletin partisi olmaktan kurtularak halkın partisi olmaya adaylık hepimizden ciddi dönüşüm istiyor. Hayatın diyalektiğini anlayamayanların tarihin çöp sepetinde yer almaları gerçeği karşısında CHP'nin herhangi bir ayrıcalığı yok. Zaten yaşananlar ortada. Yerel yönetimleri ele geçirmeden merkezi iktidara ortaklık kazanmak "Pirus Zaferi"nden başka bir anlama gelmiyor. "İnadına sol, inadına CHP" demek takım tutmak gibi parti tutma fikrini gözden geçirme yeniliğini getirip önümüze koyuyor. Halk Fırkası'ndan önce bizim değişmemiz gerekmez mi?