Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '10

 
Kategori
Güncel
 

Deli Dumrul söyleşileri

Deli Dumrul söyleşileri
 

İnsanların üzerinde bir stres var. Nereye gidersen git, ne yaparsan yap seni teraziye çıkarıyorlar. Hem yaratıldığım, hem olduğum, olmaya çalıştığım şekilde ölçüyü tutturmak zorundayım. Yoksa kötü adam, kötü kadın, kötü çocuğum. ”Nasıl bir adam?” sorusu beni deli ediyor. Bizleri insanlık terazisinde tartan toplumun yobazları her şeyimize bakıyorlar. Tamam, beni ayva olarak gör. Sulu sulu İstanbul ekmek ayvası. Suyum az. Tadım güzel değil. Rengim bozuk. Beğenmedinse alma arkadaş. Alırken seçme ve beğenme hakkın var. Ama yargılama, sorgulama hakkın yok.

Sana verileni bana sunacaksın. Fazla bir şey istersem… olayım. Bizler maalesef insanlardan fazla şey istiyoruz. İnsanların yaratılmış hallerini değiştiremeyiz. Lakin iddiam odur ki kötü yerde yetişen kötü armut dibi bizler de bozuk hayat şartları nedeniyle olmamız gerektiği şekilde boy verip büyümüyoruz. Kimimiz gödek, kimimiz güdük kalıyoruz. Kimimiz zayıf çelimsiz, kimimiz eğri boyun, beli kambur oluyoruz. Bunlar bizim gerçek halimiz değil. Bilim teknoloji ilerledikçe, imkânlar geliştikçe ve bilgi-kültürümüz arttıkça artık yeni nesil dalyan gibi boy vermeye başladı. Hepimizin çocukları bizden daha uzun boylu ve düzgün vücutlu. Bunun çok az istisnası var. Bu durum da beni haklı çıkarıyor. Bozuk ortamlarda yetişen insanlarımız gerçek halleriyle büyümüyor, yeteri kadar gelişemiyorlar. Yani çoğumuzun bugünkü şekli Tanrının yarattığı değil, bozuk hayat şartlarının verdiği şekil.

Kişilerin kendilerine özgü yaratılış şekilleri eleştirilemez. Yani Tanrı herkesi farklı ama güzel yaratmıştır. Herkesi aynı boyda aynı güzellikte de yaratabilirdi. Bu hiç ilginç bir şey olmazdı. Birine bakınca diğerine bakmaya gerek duymazdık. Şimdi öyle mi? Ayşe’yi merak ediyoruz. Fatma nasıl acaba diyoruz. Nuri aslan gibi ama Murat’ı da görmek istiyoruz.

Burada çoğumuzun anlayamadığı, etrafımızdaki bir kısım insanların gerçekte beğenmediğimiz, burun kıvırdığımız halde ikiyüzlü bir sahtekârlıkla “Allah yaratmış işte…” yaklaşımıyla durumu idare ettiğimiz bu trajik yaklaşımın aslında haksızlık olduğunu bilemeyişimiz. Tipini beğenmediğiniz belki yaratılış şekli böyle ama örneğin çok fakir ailesi onu gerektiği kadar büyütüp besleyememiş; hasta olmuş, çocukluğundan itibaren ağır işle beli bükülmüş kısaca Ali şimdi karşımızda ama Allah’ın onu yarattığı şekilde değil.

Burada insanlarımız demek istediğimizi anlamayabilir ve bizim hâşâ Tanrı’nın alanına girdiğimizi söyleyebilirler. Yüz tane zengin-kültürlü kadın, erkek ve çocukla aynı sayıda fakir kadın, erkek ve çocuğu yan yana getirip karşılaştırın. Fakir Dursun’un tatlı mı tatlı bakışları vardır ama yine de ne olursa olsun zengin olanlar her bakımdan daha üstün görüneceklerdir. Bunları uzaydan gelen anneler mi doğurdu? Mars gezegeninde mi büyüdüler? İmkân ve para bazen çok şeydir; hatta her şeydir.

Ama işte değişen hayat şartları daha sağlıklı ve kendi tipinde gösterişli yeni neslin ortaya çıkmasını sağlayacak gibi. Tabi ki o kadar iyimser olmamalıyız. Çünkü ülkemizde yaşam şartları çok iyi değil. Üstelik diğer sayısız sorunlar dalyan gibi gençlerimizin belini bükecek. Anlatmaya çalıştığım gördüğümüz ve beğenmediğimiz insanları aslında Allah böyle yaratmadı. Veli’nin kamburu, Zeynep’in kısa boyu bizim suçumuz. Sağlıklı doğum ve çocukluktan itibaren mutlu ve sağlıklı gelişme halinde yaratanın hikmeti olarak belki şekilleri farklı ama bakmaya doyamayacağımız çocuklarımız olacak.

Gerçeği söylememiz lazım. Bir kısım insanlarımızda ön yargı, ayrımcılık ve ikiyüzlülük tavan yapmış durumda. Hayatı boyunca hiçbir kadın tarafından beğenilmemiş ve evlenememiş bir kişiyle konuştum. Kadınların kendisinden kaçtığını, uzak durduğunu, konuşmadığını hatta selam bile vermediklerini ağlayarak anlattı. Vücudunda kamburluk, çelimsizlik gibi şekil bozuklukları olmakla beraber çok bakımlı ve temiz bir adamdı. Alıp koyunlarına yatacak değillerdi. O da zaten öyle bir beklentide değildi. Günaydın diyeceklerdi. Nasılsın diyeceklerdi. İnsan gibi konuşacaklardı. Onunla arkadaşlık edeceklerdi. Hepsi bu. Özellikle kadınlarımız hasta kimselere acıdıkları için yaklaşıyorlar ama işte görünüşünü beğenmedikleri bazılarından insanlığa yakışmayacak bir şekilde küçük bir gülümsemeyi bile esirgiyorlar.

Oysa anlattığımız kişinin gerçek hali bu değil. Konuştukça öğreniyoruz. Doğumunda zaten sorun varmış. Sonra kazada ana babasını kaybetmiş. Anne babasını sevmeyen akrabaları onu da içlerine almamışlar. Sığıntı gibi yıllarca orda burada yaşamış. İyi beslenememiş. Hastalıklar geçirmiş. Tedavi olamamış. Maddi olarak kendini toparladığında da zaten dönüşü olmayan bir yerdeymiş. Evlenmek de istemiş. Evi var. İşi var. Bir ikisine açılmış. Ama maalesef şu bir gerçek ki bu tür az biraz özürlü kişiler akraba dost yardımıyla evlenebiliyorlar. Onu beğenmemişler. Ben toplumumuzda böyle çok sayıda mağdur durumda kadın ya da erkek olduğunu düşünüyorum. Ve içinde bulundukları olumsuz durum kendi suçları değil. Başkalarının ve toplumun günahını çekiyorlar.

Hayatın ve toplumun bedenen ve ruhen olumsuzluklar kattığı ya da iyilik ve güzellik veremediği kimseler için”Allah böyle yaratmış” sözünü kullanamayız. Allah hiç kimseyi kör, topal ve sakat yaratmaz. Çok küçük istisnalar dışında sağlıklı bir hamilelikten sakat çocuk doğmaz. Sevgili anne babalar, çocuğunuzda bu tür eksiklik ve sakatlıklar varsa hiç Tanrı’ya sitem etmeyin. Suçlu sizlersiniz. Devlet ve toplumu da unutmamak lazım.

Sıkça duyarız.”Çok efendi. Karakterli birisi. Namuslu bir kadın…” Bakın ben kendimi de katarak söylüyorum insanlarımızın bir kısmı kişilik özellikleri olarak gerçekten yetersiz. İnsanları olduğu gibi kabul etmek aptalca bir söz. Olduğu gibi değiller ki olduğu gibi kabul edelim. Allah cemalini Yusuf peygamber gibi yaratmış ama cahil annesi sobada yakmış. Ahırda doğurmuş, sakat kalmış. Tedavi olamamış hastalıklı, beslenememiş cılız kalmış. Her gün madenci katırı gibi yüzlerce kilo ağırlığında yük taşıyan bir hamalın Tarık Akan gibi olacağını iddia edebilir misiniz?

Bedenen, ruhen, akıl ve duygu olarak bazılarımızın yetersiz oluşu aslında biraz da ”Çok efendi. Karakterli birisi. Namuslu bir kadın…” cümlelerinde yatıyor. Çocuğumuz efendi ise bu bizim için yeterli oluyor. Atılgan, uyanık, kararlı, akıllı, iş, meslek ve sanat sahibi olmasa da olur. Çocuğumuz efendi diye herkesin yanında övünebiliriz. Daha kötüsü büyüklerin, devletin ve toplumun bir gençte aradığı ana özellik bu ve zaten eğitim de bu doğrultuda veriliyor.

Gençlerin yetiştirilmesi konusunda gerek eğitim sistemimiz gerekse toplum ve devletin bakışında ciddi yanlışlıklar var. Hedef din, töre baskısı altında dede baba masallarının etkisiyle iyilik doğruluk gibi ölçemediğimiz, tespit edemediğimiz çoğu sanal kavramların değil, somut, önce gençlerin kendi isteklerine yarayacak bilimsel gerçeklere uygun hayatla ilgili yaşam özelliklerini gençlerimize kazandırmak olmalıdır. Gençlerin topluma kazandırılması fikri doğru değildir. Bu anlayış onları kendileri için uğraşıp bir şey yapmaktan alıkoyar. Örneğin milli takımdaki oyuncular milli forma aşkına değil Messi, Ronaldo olmak için oynasalar daha başarılı olurlar. Adı üzerinde amatör, ikinci sınıf, daha alt kalite demektir. Amatör ruhtan kurtulmadığımız sürece hiçbir yere varamayız.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..