- Kategori
- Ruh Sağlığı
Deliler
“Deli” sözcüğü, belki de ilk kez kafama takıldı.
Çocukluğumuzdan beri “deli” diye bellediğimiz insanlar, aslında birer özürlü idi.
Bu insanların yoksul kesimde olanları, mahalle arasında dolaşır, mahallenin “soykalarının” alay konusu olur ve hatta eziyetleri ile karşılaşırdı. Yağmurda ıslanır, soğukta üşür, çıplak ayaklarını “cıncık” keser, köpek tarafından kovalanırdı. Kahvede okey oynayanların, verdiği bir sigara, içirdiği bir bardak çay ile mutlu olur, bu ikramların ardından gelen en küçük kötü hareketle birden hüzünlenirlerdi.
Zengin kesimde ise bu özürlü insanlar, yaşamları daha kolaydı şüphesiz. En azından sahip çıkan birileri vardı, insanların insafına terk edilmiyorlardı, yemeklerini düzenli yiyiyorlar, mahallenin “soykalarından” uzak duruyorlar, yağmurda ıslanmıyorlar, soğukta üşümüyorlar, köpekler tarafından kovalanmıyorlardı. Ayakları zaten çıplak değildi ki, “cıncık” parçaları kessin.
Her mahallenin bir delisi mutlaka var. Ve bu deliler birilerine anlatılırken (her nasılsa) gözlerde şefkat ışıltıları ile “Deli ama... Zararsız. Yazık. Allah yardım etsin..” diye anlatılır.
Bence mahalleli bu delileri çok sever, onların mahalle arasında dolaşmasından, sürekli gözünün önünde olmasından mutluluk duyar.
Çünkü iki tane harfi bir araya getirip okuyamayan, ilkokulu bile bitiremeyen işsiz Mehmet, o delinin yanında kendini akıllı hisseder. Çünkü, kahvenin önünden geçerken, tacizkar bakışlardan rahatsız bir şekilde hızlı adımlarla yürüyen genç kız Ayşe, delinin yanından geçerken rahatlar; bilir ki ondan zarar gelmez. Çocukların, o acımasız, dünyanın en gaddar varlıklarının eğlencesidir mahallenin delisi.
Mahallenin delisi kimin önünden geçerse, sessiz bir çığlıkla bağırır:
“Sen sağlıklısın. Elin, kolun, ayağın, aklın, fikrin yerli yerinde!..”
Mahalleli bu sessiz çığlığı duymuşçasına, çaktırmadan kendine bir bakar... Vücudunda bir eksiklik yoktur, akli dengesi yerindedir, sağlıklıdır... En yakınında tahtadan ne bulursa, tık tık vurur, Allah’a şükreder.
* İllüstrasyon: Sefa SOFUOĞLU