Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '08

 
Kategori
Dostluk
 

Delilik mi?

Delilik mi?
 

DELİ AYSEL


ZENGİNLİK Mİ DELİLİK Mİ?

Türkiye bir delisini daha kaybetti. Yani Deli Aysel’ini. Yaşadığı topluma sığamayan. Kendi isteği ile deli gömleğini giyebilen. Hem de hiç gocunmadan.Hem de kendisine çok yakıştırabilen. Kimseye alay konusu olmadan. Kimseye yük olmaksızın.

Genç yaşta iki küçük kız çocuğu ile dul kalmak, üstelik o yıllarda(Gerçi bugün de değişen fazla bir şey yok aslında) ne kadar zor. O yıllara göre geç bir evlilik yapmasına karşın, tercihini özgürlükten yana koymuştur. Önce insan, sonra kadın olarak asla ikinci sınıf olmayı içine sindirememiş. Tüm zorluklara göğüs germeyi göze alma cesaretini göstererek boşanmıştır. Küçük kızlarını da yanına alarak. Geceleri tiyatroda oynayarak geçinmeye çalışmış, ne kadar geçinmekse. Yoksulluğu iliklerine kadar yaşamış ama asla hissettirmemiş çocuklarına.

Kahvaltıda yenilecek peynir cetvelle ölçülüp eşit şekilde üçe bölünmüştür. Kızları kendi payına düşeni yemişler.Aysel ertesi sabah kahvaltıda kendi payına düşen peyniri yine cetvelle ölçüp üç eşit pay etmiştir. Bunu yaparken asla çocuklarına hissettirmemiş, yoksulluktan asla konuşmamış, şikayet etmemiştir. Burada çocukları ne kadar küçük olursa olsun peyniri eşit olarak paylaştırması , çocuğa verdiği önemin göstergesi. Bu bir zeka işi. Delilik ta doğuştan varmış belli oluyor. Kızlar sinemaya mı gitmek istiyor, mahallede güvendiği bir erkekle göndermeyi tercih etmiştir. Mahalle baskısını bildiği için önlemini almıştır. Ne de olsa dul bir kadın ve dul kadının iki kızı. Anne tiyatroda, kızlar yalnız başlarına sinemaya giderlerse bakın görün mahallelinin dedikodularına. Asla bunlara olanak tanımamış.

Telefonla aradığı bir dostuna ilk önce sorduğu soru yemek yedin mi? kiranı ödeyebildin mi? Hasta ise Doktora gittin mi? Mutat soruları asla sormazmış. Nasılsın iyi misin gibi.

Yine bir manavadan elma almış. o yıllarda manavlar meyvaları kağıt torbalara koyarlarmış. Eve gelmiş evde erkek arkadaşının oğlu da konukmuş. Kızlarını ve üvey kardeşlerini elme yemek üzere yanııına çağırmış. Gözleri kapatarak rastgele elini kağıt torbaya daldırıp gelen elmayı sıra ile çocuklarına vermiş. daha sonra kızı annesine bu hareketinin nedenini sormuş. Yanıt yine Deli Aysel'e yaraşır şekilde eğer gözlerim açık olarak elmaları verirsem duygusal davranıp büyük olanı size küçük olanını üvey kardeşinize veririrdim. Adil dağıtmak için gözlerimi kapatarak verdim. Adalet ve eşitliği sözle değil uygulayarak çocuklarına öğretiyor.
Diğer yandan herkesin ona Aysel diye hitap etmesini isterdi. herkesin eşit ve değerli olduğunu anlatmanın başkaca bir ifadesidir.

Bu duruşu ile hem topluma hem de kadınlara mesaj vermiştir. Özgür bir kadının tek başına nasıl ayakta durabileceğini göstermiştir. Daha da ötesi namuslu yaşayarak yoksullukla mücadelenin nasıl verileceğine iyi bir örnek olmuştur. Yalnız bir kadının küçük iki kızı ile birlikte kimseye yük olmadan onuru ile yaşayabileceğini göstermiştir.

Başkasının himayesinde zengin yaşamak yerine, özgür ve yoksul yaşamayı yeğlemiştir.

İlerleyen yıllarda aldığı eğitime uygun olarak şiirlerini yazmaya başlamıştır. Özgür bir beynin yaratıcılığını göstermiştir.

Yaşadığı toplumda sindirilmiş, ezilmiş, horlanmış şiddete maruz bırakılmış kadınların sesi olmuş şiirlerinde. Başkaldırmış şarkı sözlerinde. Tepkisini koymuş erkek egemenliğine giyimiyle. Aykırı tutumuyla. Ama hepsini Deli Aysel olarak yapmış. Hiç kimsenin tepkisini almadan, kimseyi ötelemeden, kimseyi dışlamadan yapmış tüm bunları. Üstelik Deli Gömleğini üzerine giyerek. Anlamaya çalışarak, anlaşılmayı istemiş, hoşgörü örneğini sergilemiş.

Öyle bir deli ki dünyada eşi benzeri olmayan. Kadın –erkek Tüm halkının sempatisini almayı başarmış bir deli. Gençlerin elinden tutup oları cesaretlendirmiştir.hep kendisine Aysel diye hitap edilmesini istemiştir. Araya mesafe koymamak eşit olmak istemiştir.Ülkemizin, Ülkemiz Kadınlarının böyle delilere gereksinimi var. Dilerim Deli Aysel’lerimiz çoğalır. Kadınlarımız sizi anlamışlardır. Erkeklerde anlayacaklardır. Her zaman her yerde, her koşulda bir şarkı, bir şiirle karşılarında……………..!

Rahat uyu DELİ AYSEL!!!!!!!!!

İnsanı nasıl delirtirler Aysel?

Ben seni tanımazdım Aysel. Sen beni hiç bilmezdin. Doğrusu şu ki kendimi sana yakın da hissetmezdim. Aysel, ne yalan söyleyeyim, sen delinin tekiydin. Ben deli olmaktan fena halde korkan biriyim.

Kızlarından Müjde Hanım'la bir gün röportaj yapmıştım, bin yıl kadar oldu herhalde. Deli bir annenin insanın başına neler getirdiğini anlatmıştı bana. 19 yaşındaydım, yüzümü kendi yüzüne benzetmişti. Çocukların deli anne istemediklerini, bunu hiç de enterasan bulmadıklarını o gün öğrenmiştim. Anneler "normal" olmak zorundadır, ilk kez o zaman ikna edilmiştim.

Sana kızgınım Aysel
Aysel ben aslında o gün sana biraz deli olduğun için de kızmıştım. Sen tuhaf bir yağmurlukla okula geldiğinde kızının nasıl utandığını, ertesi gün kendini kömür kurumuna boyayıp okula geldiğini, bu yüzden zehirlenip hastanelik olduğunu duyduğumda hiç de sevimli bulmamıştım deliliğini. Ben kendimi senden ziyade sanırım o gün kızının, kızlarının yerine koymuştum.

Ben sana bir şey diyeyim mi Aysel, kimse seni yaşarken ciddiye almaya cesaret edemediği için öldüğünde bu kadar ağır geçiyor yasın. Boş geeeç, sen daha iyi bilirsin.

Seni özledim, biliyor musun?
Neyse Aysel, diyeceğim odur ki, zaman geçti. Bugün, şimdi Avrupa'nın deliliğe zırnık prim vermeyen bir yerindeyim. Herkes fena halde normal. Delileri buranın gizli deli. Binalar bin yıllık Aysel, ölüyorum desen hiçbir şey kıpırdamıyor yerinden.
Sigara içemiyorsun ve sıcak ile soğuk su muslukları, neden bilmiyorum, ayrı. Ve herkes çok terbiyeli Aysel, sokaklar il halk kütüphanesinden daha sessiz. Deliresi gelir insanın, herkes pek bir kibar. Boğazındaki son düğmeyi de ne pahasına olursa olsun ilikleyen bir yer burası Aysel, parçalayasın gelir.

Şimdi burada olsan Aysel, benim arkadaşım olsan. Seninle sokaklara çıksak, şaka sansalar bizi. Umurumuzda olmasa dönüp dönüp bakanlar. Dönüp dönüp bakanlara dil çıkarsak, şaşı yapsak gözlerimizi. Sen daha iyi bilirsin, bir şeyler yapsak işte. Bildiğimiz gibi yapsak her şeyi. Hiç kitabına uymasak. Uyduramasalar bizi. Biz yeni bir kitap yazsak, şaşıp kalsalar.

Dünyanın kapısını çarpmak
Sen bana biraz deliliğin bedelini öğretsen. Ve bu bedeli ödeyebilmeyi. "Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğime, deli olurum dünya benim kahrımı çekse" cümlesini İngilizce olarak söylesek, şarkı yapsak bundan, yaparsın sen.

Sonra yalnız kaldığımızda "Mavi Demlik" şarkısını dinlesek, Ayşegül Aldinç'in sesinden. "Birdenbire çıkıverip gel/ Şaşırsın kalbim sesimden önce"... Desek. "Ne güzel olur/ Bilsen ne güzel/ Çıldırırım ben seni görünce"...

Deliliğin içinde ne çok acı olduğunu kimse bilmese, bir tek biz bilsek. Kimse bizi affetmese, biz bile. Öylece dursak dünya üzerinde. Yanlış bir imla gibi, batsak okuyanların gözüne.

Böyle böyle delirtiyorlar insanı değil mi Aysel? Terbiyeleriyle. Kurallarıyla bozuyorlar insanın kafasını. O zaman çarpıp çıkıyorsun normalliğin kapısından. Dönüp "Kapı çarptı, pardon" demeden.

Utanmasam Aysel, senin gibi olurdum. Çoğu kez normal olmanın utanç verici olduğunu, normale yenilmenin en büyük utanç olduğunu gelip şimdi burada akademik bir seminerde anlatıversen...

Ne güzel olur, bilsen ne güzel... Ece TEMELKURAN 29.02.2008 Milliyet

 
Toplam blog
: 221
: 1905
Kayıt tarihi
: 27.09.06
 
 

Evli bir kız çocuğu babasıyım. Yüksekokul mezunuyum. Bir kamu kurumunda çalışıyorum.16.03.2017 ta..