Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '18

 
Kategori
Felsefe
 

Demo-krasiva

Demokrasi Çözmez

Demokrasi ile insanların beklentileri gerçekleşiyormuş gibi görünse tüm dünyada demokrasi bunalımı yaşandığını birçok filozof ve bilim adamı demokrasinin sorunlara çare olamadığını söylüyor. Demokrasi beşiklerinde dahi demokrasi sefalet üretmeye devam ederken, dünyanın en demokratik olduğu iddia edilen ABD’si bile derin buhran yaşarken galiba demokrasi çağının da sonuna gelindi diye düşünülebilir.

2008 yılında ABD’de ekonomik kriz meydana geldi. Birçok vatandaş evinin kredisini ödeyemez duruma geldi.

Bankalar desteklendi, Obama yönetimince bir kalemde banklara yedi yüz elli milyar dolardan fazla para pompalandı.  ABD’deki başkan demokrat idi. Demokrat Parti’nin temsilcisi olarak sahnedeydi. Halka demokrasi hava, bankalara para yani vergi mükelleflerinin kazanımlarını verdi.

Demokrasinin beşiği ABD on yıllarca dünyaya kan ve gözyaşı sundu.

Tüm dünyada aslında değişen bir şey yok, perde gerisinde parası olan bastırıyor parti kuruluyor, parası olan adamın, adamların temsilcileri sürekli kılık değiştirerek sıradan insana umut, patrona gerçeği sunuyor.

Dünyada para babalarının, paranın imparator ve imparatorlukları devreden çıkardıktan sonra her şeyin sahibi oldu. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı bu savaşların son demleriydi. 1. Dünya Savaşı İmparatorlukları devreden çıkardı. Çarlık, Osmanlı, Avusturya-Macaristan, sonraki savaş kuralları netleştirdi. O gün bugündür dünya demokrasi adlı büyünün etkisinde,

Afrika’nın neredeyse tamamını sömüren Fransa, Kızılderilileri kesen yok eden ABD, Güney Amerika’yı katleden İspanya ve Portekiz, yıllarca koskoca Hindistan’ı sömüren İngiltere değil mi?

Batı’nın bu derece vahşi insanların getirdiği sistem sıradan insana huzur ve mutluluk başarı getirecek diye bekleniyor ya; “çok bekleriz” 

İdeal sistem kesinlikle bu olmamalı.

Örneğin nüfusu on milyon olan bir ülkeyi düşünün, aşağı yukarı bizim gibi aynı zamanlarda seçimlere gittiğini düşünün. Örgütlenmenin maliyeti var, reklamların maliyeti var, her şeyin bir maliyeti var ve sıradan insanda başlangıçta karnını doyuracak kadar para varken o devasa yapılara para vereceği, verebileceği düşünülemez.

Kim parasını seçilemeyecek bir adaya verir ki, genellikle parayı harcayan kişi veya kişilerin gerçekte söz sahibi olması gerekir. Çok kişide para yoksa ve birkaç kişi o devasa yapıları finanse ediyorsa söz konusu yapının sıradan insanlara büyük ödülü vermesi fazla iyimserlik olmaz mı?

Aynı ülkenin ortalama beş partisinin ve meclisinde yüz milletvekilinin olmasını düşünelim. O vekillere paralar ödenecek ama diyelim ki onların birçoğunun ciddi hemen hiçbir konuda uzmanlıkları olmayacak, öyle seçilenler arasında ses sanatçıları, arabeskçiler,  sporcular vs var diyelim ki tarımla ilgili alanlarda hangi uzmanlıkla karar verecekler? Yani neticede teknokratların önerileri ve milletvekillerini finanse eden adamlar ortaya çıkacak ve aslında onlar ne diyorsa o olacak demek değil mi? Teknokrat diye tabir edilen kişi ya da kişiler alanlarında ciddi uluslararası eğitim almış kişiler olsun diyelim, o eğitimi devlet sağlamadıysa yani birileri o eğitimin maliyetini karşıladıysa, o eğitimin bedelinin ödenmesi gerekmez mi?

Aynı zamanda oylama da demokraside eşitsizliğin ana kaynağıdır. Diyelim ki üç kişi var biri azılı katil ancak hiç yakalanmamış o yüzden suçu ispatlanmadığı için masum görünüyor, diğeri hırsız; hayatı boyunca doğru, emeği ve alın teri ile geçinen insanları soymuş ama hırsız o derece uyanıkmış ki şimdiki modern haraç kesen mafyalar misali, her suç için kendini feda edecek bir maşa kullanmış ve her defasında kendisi temize çıkmış biri, üçüncüsü de işinden evine, evinden işine giden mazbut bir adam olsun. Bu üç adamının eşitliği dünyada sadece oy verirken denktir değil mi? Bu adalet mi? Temelinde adaletsizlik olan sistem adalet üretebilir mi? Üretiyorsa demokrasi var oldu olalı, zenginler daha zengin, fakirler daha da fakir oluyor aslında değişen sadece umutlar… Eski sistemlerde sıradan kişiler ne olduğunu bilir fazla hayal kurmaya gerek görmezdi, şimdi ise daha fazla ve boş hayal görüyor.

Anne babası asgari ücretli kendisi de herhangi bir eğitim almamış almayı düşünmeyen birisi köşeyi dönmeyi hayal ediyor. Elbette toplumlarda böyle insanlar olmuştur ama futbol dünyasından beş on kişi, şarkıcı türkücü camiasından beş on kişi, diğer sektörlerde de durum pek farklı değildir. Misal arabesk sanatçısı çok kişi vardır ama onların içinde normal bir hayatı olan bir eli yağda bir eli balda olan kaç kişi vardır ki? Misal Ankara’da Çankırı Caddesinde bir sürü pavyonda belki içkiler eşliğinde nice arabeskler nice Ankara havaları tıngırdatılıyor ve kaç tıngırtı yapan on sene sonra İbo olabilir. Ya da olabilir mi? Umut işte! Kölelere köleliklerini unutturacak umut.

Günümüz demokrasisi köleliği elbisesinden çıkarmış başka kılığa sokmuştur. Kimi alkolik olmuş, kimi uyuşturucu, kimi ünlü olma bağımlısı, kimi alışveriş bağımlısı olduğu için kime köle olduğunu unutmuş veya kime köle olduğu özenle gizlenmiştir. Öyle ya bundan iki yüz sene önce köle olunan kişi belliydi, şimdi ise birden fazla insana çoklu kölelik sistemi geliştirilmiş, efendiler de özenle perdelenmiş olduğundan köleler efendi rolünde dolaşmakta. Eskiden de aynıydı. Kralı bir tek soytarısı eleştirebilirdi, soytarı kralı ve meclisindekileri güldürür, ne kadar doğru söylerse söylesin kral da, kralın meclisindekiler hatta soytarı da kimin kral kimin soytarı olduğunu bilirdi. Şimdinin soytarıları kralları kamufle edebilmek için daha da profesyonel yetiştirilmiş vaziyette olabilir mi?

Demokrasi umuttur, sonuç değildir.

Demokrasi ahlaklı insanları toplumlara ödül, ahlaksız toplumlara cezadır.

Demokrasi akıllısı çok olan toplumlara ödül, cahili çok olan toplumlara cezadır.

Demokrasi hayal gördürür, gerçekler acıdır.

Demokrasi loto gibidir, oynayanı ve umut bağlayanı çok kazananı azdır.

Demokrasi iyiliklerde yarışanlara ödüller dağıtırken, kötülüklerde yarışanlara cezalar yağdırır.

Patronun iyisi en iyi elemanını çalıştıran ve ondan hakkıyla tam kapasite verim alabilmeyi bilendir. Aynı zamanda iyi bir patron kuralları kesin olan yükselme de cezalandırma kuralları belirli olan, kimseye esneklik gösterilmediği, gösterilmeyeceği kesinkes ilan edilen ve uygulanan kurallarla yönetilen bir sistemle çalışır. Sözler unutulmaz, elemanın iyisi kötüsü olmaz, kurumda herkes bir değer üretir, küçükler olmazsa büyükler olmaz, yağmur yağmazsa göl kurur. Göle yağmur damlası, yağmur damlasına da göl muamelesi yapılmaz…

Ya demokrasi öyle mi? Yağmur damlası da bir göl de bir,  okyanus da bir deniz de bir.

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..