- Kategori
- Deneme
Dengbej

O nazik seksenli yaşların son çilelerini damıtıp, bugüne değin çektiklerime bir bir ilave ederek ilerliyorum. İlerliyorum derken, bildiğiniz gibi, biz yaşlılar için zaman çok daha çabuk geçiyor. Son demlerini yaşayan ömürün acelesi sanki daha çok oluyor. Güçlüklerle de olsa, bu saatten sonra yaşadığın her gün kar hanesine yazılır gibi. Hiç bir evresinde, hangi koşullarda olursa olsun, bütün varlığımızla tutunmaya çalıştığımız hayat, vazgeçilemeyecek kadar güzel ve anlamlı. Şimdilerde ; hani beşere zarar vermeden, kimselerin yolunmuş-yumurta vermeyen tavuğuna dahi kış demeden, insanlığa yararlı bir birey olmaya çaba göstererek, yapmaya çalıştığımız bu olsa gerek.
İç Anadolu coğrafyasında namım dört bir yana "dengbej" olarak yayıldı. Yediden yetmişe herkesin Dengbej teyzesiyim ben. Yüreğime bir ağırlık çökmeye görsün, saatlerce durmaksızın sözleri bana ait olan "kılamlarımı" kürtçede seslendiriyorum. Nedendir bilemiyorum ama kendimi her ne zaman iyi hissettiğimde, neşem bir tik yükseklerde seyrettiğinde de, türkçe türküler söylüyor ve ardından da yaşlı bedenimi bütünü ile rahatlamış hissediyorum. Dinleyenler sesimin güzel, kılamlarımın sözlerinin ise anlamlı olduğunu söylüyorlar. İnsanların bu denli etkilendiklerine tanıklık edince, haliyle ben de, bu kanıya varıyorum. Ses ve söz sözcüklerinin birleşimi olan dengbejlik, asırlardır var olagelen bir sözlü sanat biçimi. Atalarımız yazmak yerine edebiyat, tarih, tiyatro ve müziği de içeren bu sanatı asırlar boyu dilden dile saatlerce, günlerce tarihin bu söz hamalları sayesinde birbirlerine aktararak, günümüze değin taşımışlar. Bu kutsal görevde, değerlerimizin yok olmaması adına, benim de taşıdığım bu aşk yükünün kalıcı kılınması anlamında, bu konuda bir katkım olmuşsa, kendimi pek bi bahtiyar hissedeceğim.
Rahmetli babam Çanakkale şehidi. Siyah-beyaz, askeri üniformalı, soluk yüzü, düzgün burnu ve büyükçe kulaklarının yer aldığı, yıllar yılı, bana kalan bu hatırayı, hiç hatırlamadığım babamın bu resmini, itina ile her daim yanımda saklıyorum. Babamın ölümünden sonra sağ kalan, arkadaşlarını sık sık annemle evimize davet edip, büyük ikramlarda bulunarak, sanki babam gelmiş gibi mutluluk içinde, onlardan O'nun gösterdiği kahramanlıkları yıllarca dinledik. Her anlatımın, kelimelerinde, cümlelerinde, anlatanın soluklanmasında ve söze tekrar başlamasının, o bekleme anlarında mutlu olduk, göz yaşlarına boğulduk, gururlandık, başımız dikeldi ve göklere erdi.
Mensubu olduğum aşiretimin her bireyi oldukça akıllı ve aynı zamanda da şairdir. Ne kardeşim, ne de kız kardeşim var. Genç kızlığımda aşiretimin en yakışıklı delikanlısına deliler gibi aşık oldum. Kıyıda köşede de olsa sevdiğimle, aşkımı bütün hücrelerime kadar doya doya yaşadım. Ve aşkımın mutlu kadını oldum. Bir oğlum oldu. Oğlumuz ilkokula daha yeni başlamıştı ki, dünyalar kadar sevdiğim, yoluna canımı hiç çekinmeden vereceğim kocamı bir trafik kazasında kaybettim. O gün bu gündür ağıtlar yakıyor, destanlar diziyor, sevdiğime yanıyorum. Sevgimi, aşkımı, tutkumu ve O'nun yüreğimdeki yerini yüzlerce kılamla-stranla dile getirmeye çalıştım.
Kürt şehirlerinin lideri Diyaribekir' de bilinen o kadar çok dengbej var ki: bunlar sayılmakla bitmez. Ayşe Şan, Gule Pere, Evdale Zeynike, Karapete Xaço, Hüseyne Fari, Mehemmed Arif Cizrawi, Fakiye Teyra, Dengbejler Şahı Şakiro, Xale Cemili ve Meryem Xan bunlardan bir kaçıdır. Dünyadaki en büyük dengbej ise bu işi yazılı olarak yapmış olan Homeros ve bizim topraklarımızda ise, büyük usta, büyük anlatıcı, efsane yazarımız Yaşar Kemal'dir.
Yanılmıyorsam, bir oğlumun olduğunu söylemiştim. Epeyce bir zaman önce, evlendi, barklandı ve çoluk çocuğa karıştı. Ayda-yılda bir de olsa torunlarımın elinden tutup, ziyaretime geliyor. Sağ olsun evinde ve çocuklarının başında kalsın. Varsa başkaca yaşanacak günüm, ayım ya da yılım, mevlam alıp O' nun ömrüne katsın.
"Dertli halanız der dertli başım,
Felek dindirmedi gözümdeki yaşım.
Ne bacım var, ne de kardeşim,
Neye yarar bundan sonra, felek olsa arkadaşım!"
Kimseden hayır yok. Kimselere yük olmadan, gözlerimi kapatıp, bu dünyadan ayrılırsam benden mutlusu olmayacaktır.
Ben bütün Türkiye' nin annesiyim. Anneliğin ayrısı gayrısı olmaz. Dünyanın kimseye kalmayacağını biliyoruz. İsa' ya, Muhammed' e, Heyber kalesi' nin kapısını kıran Ali`ye dahi kalmadı. Ölüm satın alınabilseydi, Nemrut alırdı. İnsanlık adına, ölümün çaresini bulmak adına hayatını adayan, Lokman Hekim ölmedi mi? Bana kefen giydiren iki ameliyat geçirdim. Dünya gelip geçici, kimselerin meydanı değildir. Burada herkes misafir.
Bazı zamanlar kendi kendime derinlere dalıp, düşünedururken; Diyaribekir, Adıyaman şehri, Haymana, Bala, Bismil, Kızıltepe' nin bağı, bahçesi, bostanları, gülü, dikenleri yansa neyim var içinde diye de, kahırlanmıyor değilim. Yalan dünyanın Sultanının payitahtı yansa neyim var içinde. Amerika' nin dolarları, Almanya' nın markları yansa neyim var içinde. Yetimlerin deresi, fakirlerin kulübesi yansa neyim var içinde. Demem o ki kurban olurum ben toprağımızdaki mezarlıklara. Son sahip olduğumuz yer burası, bitiş noktası da burası.
Gün yine akşam oldu. Karanlık kabus gibi çöktü. Ve ben kendimi bu kadar akıllı görsem de, yine kalakaldım bir başıma. İnsafsız felek kırdı kanatlarımı. Düştüm, yuvarlandım en aşağılara. Tutunacak dal olmadı. Yaraların, dertlerin yatağım ben. Bir güne bir gün al bir fistan giyip, güzelliğimle salınmadım. Var olduğum günden bu yana payıma hep yoksulluk, sıkıntı ve dertler düştü. Mevlam sevdiceğime doyamadan acele ile aldı elimden. Allah, bedenimi kimselere yük kılmasın, en büyük dileğim bu.
Atalarımızın yerden göğe kadar hakkı var: "Hafif akıl yüklerin en ağırıdır" demekle. Akıl her insanda olan bir şey değildir. Tanrı insanların, akıllıların, şairlerin kafalarına zihinlerini koyarken çok didinip, çabaladı. İnsan zekasını gökyüzündeki yıldızların ışıklarından, kar ve yağmurun nazlıca dans ederek yeryüzüne düşerken çıkardığı seslerden, kınalı kekliklerin kırda, bayırda birbirleri ile aşk dilinde ötüşlerinden, bahar güllerinin tomurcuklarının çatlamasından, reyhan ve çiçeklerin kokularından, arıların alımlı çiçeklere konmaları esnasındaki vızıltılarında,n kış aylarının kar ve yağmurundan derleyip toparladı. Akıllı olmak her insanın harcı değildir. Her benim diyen kelimeleri bir araya getirip, insan ruhunu, sevgilinin al yanağını okşarcasına, ipek kumaşlkarı serer gibi sunamaz.
Dünyanın en kutsal sanatlarından olan dengbejlik de, tarihin karanlıklarına gömülmek üzere. Şunun şurasında, bu geleneği günümüzde sürdüren üç beş kişi kaldı. Dengbejlik de tıpkı Hasankeyf gibi yok olup, gidecek. Binlerce yıldır sazsız, notasız, yazısız ve çiziksiz olarak büyük bir kültür mirasını taşıyan gelenek ortadan yok olup, gidecek, diğer bütün güzellikler gibi. Dert kutusu olan ve sizden kapağının açılmasını istemeyen bu dengbej anneniz, teyzeniz olan ben de yok olup, gideceğim. Sizler, güzellikler ile her daim var olun.
Amsterdam, 14 Şubat 2014