Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '08

 
Kategori
Haber
 

Deniz Baykal: Suçlu halk...

Deniz Baykal: Suçlu halk...
 

Baykal yaptığı açıklamada; "Demokrasi karnı tok, sırtı pek, başı dik insanların rejimidir. Karnı aç, namerde muhtaç, başı eğik insanların rejimi değildir." dedi.

Aslında Baykal bu açıklamayla Şark kurnazlığı yaparak Kurultay arefesinde kendisini aklıyordu. Yani peş peşe seçim hezimetlerine rağmen hala istifa etmemesinin gerekçesini ortaya koyuyordu.

Bir Sosyal Demokrat parti olma iddiasına karşılık, Bakırköy, Kadıköy, Şişli, Çankaya ve İzmir gibi zengin insanların yaşadığı bölgelerde seçimleri kazanırken, fakir insanların yaşadıkları gecekondu bölgelerinde ve Türkiye'nin fakir illerinde seçimleri neden kaybettiklerini de açıklıyordu.

Yani; Türkiye'nin zenginleri, tuzu kuru olanları: "Biz Türkiye'nin kaymağını yiyoruz, haksızlık oluyor, bir Sosyal Demokrat parti iş başına gelse de bize fazla gelen, yiyemediklerimizi şu fakir çoğunluğa dağıtsa ve adalet sağlansa" diye CHP' ye oy veriyorlarmış!

Yani; gecekondular da zengin olsaydı eğer CHP bütün oyları silip süpürecekti!

Yani; suçlu kendisi değil, halktı!

İnsanın gülesi geliyor... Tıpkı; "Şu okullar olmasa Milli Eğitimi idare etmek çok kolay" sözü gibi...

Sayın Baykal, söylediklerinizin neresinden tutalım? Neresinden tutarsak elimizde kalıyor...

Demokrasi rejiminden bahsediyorsunuz ve demokrasi rejiminin bize göre olmadığını söylüyorsunuz. Nedeni de; halkımız fakirmiş! O halde demokrasi yerine, krallık olmayacağına göre, karnı tok, sırtı pek ve başı dik insanlardan oluşan bir oligarşik rejimi mi kastediyorsunuz?

İsterseniz Sayın Baykal, demogojiyi bir kenera bırakalım ve açık açık düşünelim; Demokrasi günümüzün kabul edilen en ideal rejimi. Gerçek demokrasinin uygulandığı ülkeler günümüzün en zengin ve kalkınmış ülkeleri. Çünkü demokrasi açıklık istiyor, şeffaflık istiyor ve müthiş rekabet istiyor. Tıpkı; milyonlarca spermin yarıştığı yarışı kazanarak, yumurtaya ulaşan en güçlü ve en sağlıklı sperm gibi, en başarılı olanların iş başına geldiği, başarılı olanların önlerinin kapatılmadığı, başarısızların elendiği, arkadan gelenlerin öndekileri zorladığı, onların da en iyiyi yapmaktan başka çarelerinin olmadığı bir rejim. Demokraside iktidarda olan kişiler değil, başarıdır. Bu nedenle, hep daha iyiyi ve daha başarılıyı bulma adına kişiler devamlı değişir. Zaten demokrasinin özü de budur.

O halde nasıl oluyor da başka ülkeleri zenginleştiren demokrasi bizi fakirleştiriyor, gelir adaletini bozuyor, nüfusun az bir kısmı çok zenginleşirken, çoğunluk bir parça ekmeğe muhtaç kalıyor?

Biz gerçekte demokrasiyle mi yönetiliyoruz, yoksa demokrasicilik mi oynuyoruz?

Demokrasi sadece seçim değildir. Demokrasinin başkaca kurumları vardır, olmazsa olmazları vardır. Bunlar; siyasi partiler, Basın, Sivil Toplum Kuruluşları ve en önemlisi hukukun üstünlüğüdür. Bu saydıklarım eksikse veya bunlarda bir hastalık varsa şeklen bir demokrasi vardır demektir.

Türkiye'de hukukun üstünlüğünün hakim olduğunu söylemek maalesef çok zor. Eğer hukukun üstünlüğü olsaydı, bu kadar karanlık olaylar ve yolsuzluklar olmazdı ve sorumluları cezasiz kalmazlardı. Onlara; "Türkiye sizinle gurur duyuyor" denilemezdi. Tekrar tekrar yönetime gelemezlerdi.

Sivil Toplum Kuruluşları'nın da Türkiye'de yeterli sayıda ve etkili olduğu söylenemez.

Basın: Türkiye'de basının da tam anlamıyla güvenli ve yeterli olduğu söylenemez ama yine de yolsuzlukların ortaya çıkmasında ve demokrasimizin az da olsa gelişmesinde basınımızın yaptıkları inkar edilemez.

Siyasi Partiler: Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Peki bunlarda demokrasi var mı? Ne yazık ki yok. Oysa demokrasinin ilk önce siyasi partilerde gelmesi ve uygulanması gerekir. Çünkü yönetici adaylarını siyasi partiler belirliyor. Siyasi partilerde, halkın dışında, belli bir menfaat grubunun belirlediği yöneticiler için başarı nedir; kendini o göreve getiren menfaat grubuna iyi hizmet etmek. Bunun adı siyasi parti olabilir mi? Kanunlara göre olabilir ama bana göre bunun adı resmi çetedir. İşte yolsuzlukların ve dolayısıyla başarısızlığın gerçek sebepleri bunlardır.

Demek ki Sayın Baykal, bugünkü durumumuzun sebebi fakir halk değil, sizin de neredeyse ta başından beri içinde bulunduğunuz şeklen demokrasi rejimi sonucu halk fakir. Sizin deyiminizle; karnı aç, namerde muhtaç, başı eğik.

Yani halkın fakirliği bir sebep değil, bir sonuç ve bundan siz de sorumlusunuz...

İsterseniz Sayın Baykal, birlikte şöyle gözlerimizi kapatalım, geriye doğru 1989 yerel seçimlerine bir gidelim; konjonktür SHP'yi gösteriyordu. Siz de partinin genel sekreteriydiniz ve çok etkiliydiniz. Halka hizmeti, sosyal adaleti en iyi gerçekleştirecek sosyal demokrasiyi ispatlama zamanıydı. Gerçek başarılı sosyal demokratlara görev verip örnek belediyeciliği uygulayacak yerde siz ne yaptınız; SHP'ye olan bu yönelmeyi belli çevrelere hizmet için bir fırsat olarak gördünüz ve buna uygun kişileri iş başına getirdiniz. Yani partizanlık yaptınız. Bunun sonucu SHP belediyelerindeki yolsuzluklar ayyuka çıktı. Rüşvet resmileşti, açıktan alınır ve verilir olmaya başladı. Ve sonuçta sosyal demokratlar iktidar şanslarını kaybettiler.

Oysa aynı seçimlerde, kenarda köşede, ufak belde ve şehirlerde az sayıda belediyelerde seçimleri kazanan RP belediyecilikte destan yazdı. Bir sonraki yerel seçimlerde de SHP belediyelerini de ele geçirerek hala bırakmıyorlar. Bu başarı sebebiyle, merkez seçmenlerin çoğunda laiklik kaygısı olmasaydı, 1995 genel seçimlerinde tek başına iktidara geleceklerdi.

Sizin laiklik sorununuz da yoktu. 89 yerel seçimlerinde kazandığınız belediyelerde RP'nin hizmetlerini siz yapsaydınız 1991 genel seçimlerinde bango iktidardınız. Ve sosyal demokrat iktidarınızda sosyal adaleti sağlayarak gelir dengesini düzeltebilir ve halkı zenginleştirebilirdiniz.

Unutmayınız ki; bugünkü başbakanın doğuşu da sizin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı'nız Nürettin Sözen'in halefi olması sebebiyledir.

Ayrıca 1989 yerel seçimlerinde SHP'ye oy verip SHP'yi yerel yönetimlerde iktidara getirenler de bugün suçladığınız; karnı aç, namerde muhtaç, başı eğik insanlardı. Hatırlarsanız bugün yaptığınız eleştirilerin aynısını Turgut Özal için de yapıyordunuz!

Sayın Baykal, eğer gerçekten halkı düşünüyorsanız, siz en iyisi bir özeleştiri yapınız ve ülkemize gerçek demokrasi gelmesi için, önce CHP'ye demokrasi getiriniz ve kendi krallığınıza son veriniz.

Göreceksiniz; gerçek demokrasi ülkemiz insanlarının da karnını tok, sırtını pek, başını dik yapacaktır.

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..