- Kategori
- Güncel
Deniz Baykal Kaset Yüzünden İstifa etmedi!

Deniz Baykal kaset yüzünden istifa etmedi, esas sebep başka!
Günlerdir konuşulan bir konuda “artık daha ne konuşulabilir ki?” dememek lazım. Özellikle olayın menşei bu topraklar ise. Malum bizde gündem kalabalığından daha kalabalık sadece İstanbul trafiği var. Trafik bir, gündem iki anlayacağınız.
İlk yazımda (Deniz Baykal’ın Kaset Olayının Gerçek Yüzü!) kaset skandalı ile ilgili görüşlerimi belirtmiştim. Kısaca o yazıda skandalın “olmuşluk” tan öte “yayınlanmışlık” ile ilgili gayri ahlaki bir durum olduğundan hareketle hedefin saptırıldığını ifade etmeye çalışmıştım.
İkinci bölümde de istifanın önü-yanı-arkası ile ilgili görüşlerimi paylaşayım istiyorum. Başlıktan da anlayacağınız üzere istifanın alt yapısını irdeleyeceğiz. Tabi hemen parantez açıyorum ya da açmadan söyleyeyim şahsi kanaatlerimi içeren bir beyandır hepsi. İkinci ve üçüncü şahısları bağlamaz, icabında beni de bağlamaz :)
** ** **
Şimdi ilkin istifanın ardında yattığı söylenegelen senaryolara bir göz atalım. Onları kısaca irdeleyelim. Ardından da finali yaparız.
Deniliyor ki:
1- Deniz Baykal istifa etti, çünkü bu şekilde elini güçlendirdi. Parti içerisindeki vazgeçilmezliğini perçinledi, yokluğunun korkusuyla da olsa partiyi toparladı.
2- İstifa ederek kamuoyunda büyük bir sempati kazandı, aslında kişisel olarak suçlu olduğu bir durumdan sıyrılarak mağdur pozisyonuna geçti.
3- İstifa etmeseydi kurultayda yeniden aday olması neredeyse imkansızlaşacaktı. İstifa ederek bunun önünü kesti, kendisi aday olmasa bile partililerce aday gösterilecek duruma geldi.
4- İstifa ederek muhataplarını ters köşeye yatırdı. Komplo olduğu söylenen kaseti yayınlayan ve yayanların amacı Baykal’ı köşeye sıkıştırmaktı. İstifaya zorlayacakları ve istifa etmeyeceğini düşündükleri Baykal bu hamleyle onları da şaşırttı.
5- Olası Ergenekon senaryolarının önünü bu yolla tıkamış oldu. İstifası ile artık farklı odaklar konuşulur hale geldi.
6- Ülkenin gündemini bir hareketle ne denli değiştirebileceğini ispatladı. Gücünü sınadı.
7- Hizipleşmeye başlayan grupların canına ot tıkamış oldu. Şimdi hiçbirisi açıkça adaylığı açıklayamayacağı gibi Baykal’ın oluru olmadan aday da olamayacaktır.
8- Benimle de olmuyor bensiz de olmayacak mesajını gayet açık ve net verdi.
9- Vesaire
10-Vesaire
Bütün bunlar gazetelerde yazılanların; televizyon ve radyolarda söylenenlerden derlenmiş bir özet. Eksiği vardır fazlası yoktur. Aklıma geliverenler.
İşte araştırmacı/soruşturmacı/koşuşturmacı/savuşturmacı gazeteci olamasak bile en azından blog sayfası yazacak kadar medeni cesaretimiz oluşundan mütevellit burada farklı bir detaya parmak basacağız birlikte…
** ** **
Yukarıda ve hatırlayamadığım/okuyamadığım sebeplerin hepsi birer bileşenden ibarettir. Ana sebep değildir, tali/yardımcı/destekleyici sebep olmaları ihtimaldir. Esas sebebe gelmeden önce (Uyanıklık yapıp yazının sonuna göz atmaya çalışan arkadaş! Evet evet sana diyom. Sırayla gidelim lütfen) parmak basmamız gereken bir diğer husus daha var aslında.
O da karşı cephe. Aslında cephenin diğer yüzü demek lazım. Yani karşı cins. İsmini özellikle anmıyorum. Gerek yok. Kimi kastettiğim aşikar. Patlamanın ilk etkisiyle o hiç gündeme gelmemişti. Tabi atom bombası patlamış, Japonya yerle bir olmuş. Atmosferik kirliliği o an kim düşünür?
Bu da ona benzedi. Neyse ki birkaç gün sonra o konuya da giren oldu. Yani olayın bir diğer boyutuna da değinen oldu. Konumuz ile ilgisi yoktu. Sadece bir tespitte bulunmak istedim. Belki ayrı bir yazı konusu olur.
** ** **
Lafı dolandırdık dolandırdık, kuyruğuna geldik. Bence olay “kaset skandalı” olarak adlandırılsaydı Baykal istifa etmezdi. İşin içine “seks” ibaresi girince sigortalar attı…
Türk toplumunda çok ince bir çizgi/çok hassas bir terazi kefesi vardır. Kimi kavramlar çok önemlidir toplum için. Aynı olayı bir farklı şekliyle anlattığınızda alacağınız tepkiler çok farklı olur.
Daha da açarsak. “Kaset skandalı” denildiği vakit çok fazla dikkat çekmeyen, aksine barındırdığı “komplo” olasılığından dolayı da az biraz hoşgörü gösterilesi bir durum anlaşılırken; “seks kasedi skandalı” dediğinizde boyut değiştiriyor olay. Birincisinde kılıçlı kalkanlı eski dünya savaşı tadında bir olay çağrıştıran eylem ikinci adlandırmayla bir anda “yıldız savaşları” tadında kozmik içerik barındıran atraksiyonel kompleks bir yapıya bürünüyor.
Bir kere işin içine en hassas konuya atıf yapan “seks” kelimesi girmiş. Artık yapılan iş ne kadar masum olursa olsun. Seks sözcüğü ile o masumiyet artık dağlara taşlara yol olmuştur.
“Uygunsuz durum kasedi” diye bir adlandırma yapılsaydı manşetleri geçin ikinci sayfalara geçecek bir haber olurdu bu durum. Tabi Sayın Baykal’ın popülaritesine binaen yine manşetlere çekilecektir.
Çok hassas bir nokta olan cinsellik tanımı ile bir anda sükse yapan bir haber haline gelen bu durum karşısında yapılabilecek bir hamle vardı. O da onu yaptı. Doğrudur ya da yanlıştır diye hüküm vermek istemiyorum. Bu da tıpkı olayın kendisi gibi şahısları ilgilendiren özel bir durumdur.
Olayın şuyu vukuunun üstüne çıkmıştır anlayacağınız.
İster istifa eder hiç gelmez, ister eder eder geri gelir, isterse etmeden kazık çakar. Bu benim bileceğim iş, üzerinde ahkâm keseceğim mevzu değildir. Boyumu aşar. Kaldı ki siyaseti ilgilendiren olaylara çok fazla değinmeyi de sevmem. Bu olayda iş artık siyasetten çıkıp toplumsallık kazanmıştır. O yüzden yazıyorum.
** ** **
Bilirsiniz bizim milletimiz “bana dokunmayan yılan bin yaşasın”cılıktan hoşlanır. Şimdi izliyorum da (aslında izlemiyorum fazla, artık ‘ö’ geldi) herkes bol keseden atıp tutuyor. Basın özgürlüğüne vurgu yapanına bile rastladık…
Sağlam bir hukuksal alt yapı ile buna benzer şantaj/montaj kurgularının önüne geçmek pekâlâ mümkündür. Onu yapacak olanlar da erk sahipleridir. Onlara düşen iş “taziye” tadında üzüntülerini bildirmek değil bu yönde yasal düzenlemeleri bir an önce yaparak, bu ve buna benzer hadiselerin önünü tıkamaktır.
** ** **
Olayda dikkatimi çeken ve açıkçası beni hüzünlendiren bir olay daha var. Gençler… Baykal’ın istifasını geri alması için açlık grevine başlayan gençler. Geldiğimiz nokta bu mudur? Gençliğin istikbali bu mudur? Onca ulvi mesele varken bula bula bu meseleyi mi buldunuz açlık grevi yapacak?
Tabi demokratik haktır. Yaparlar, kimse de karışamaz. Ben de karışmıyorum. Ama üzülüyorum. Gençliğin enerjisi bu kadarına mı yetiyor? Denilebilir ki kahvehanelerde pinekleyen, internet kafelerde sörf yapan, barlarda alkol denizinde yüzen, diskolarda kız tavlamak iin zıp-zıp zıplayan gençlerden daha iyidir en azından. Evet, daha iyidir. Ama en iyisi varken vasatına razı gelemeyiz değil mi?
Sevgi ve muhabbetle kalınız..
Murat HACIOĞLU