Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Temmuz '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Denize gidiyoruz

Denize gidiyoruz
 

tatili seviyorummmm


Uzaktan gülümsedi deniz bize.
Hafta sonları ailecek sularla buluşmaya gidiyoruz. Ayşe’m her zamanki gibi anaçlığı ile en baba hazırlığı o yapıyor. Koca bir tepsi kısır hazırlamış. Kimyon kendi elleri ile kek yapmış. Kimyon tam 13 yaşında ama harika yemekler pastalar yapıyor. Dedesi el mi vermiş be bizim güzelliğe.
E ben de patates salatası yapayım dedim. Patatesleri biraz az haşlayınca biraz çiğ gibi kaldı. Hemen onu patates kavurmaya çevirdim. sanki kimse anlamayacak.
Çenem dursa benim beceriksizliğimi kimse anlamayacak ama bakla ıslanmayan ağzım da buda kalmadı. Soğuk sularımız, meşrubatımız derken serin sulara attık kendimizi.

İlk suya girenleri izlemek büyük keyif ve onları ıslatmak. Bana yapıldığında çığlık çığlığa bağırsam da yakınlarım suya girince o vahşi gülüşümle ıslatıyorum ta ki suya atlayana kadar.Sadist miyim ne...

Kimisi fırsat bu fırsattır diye samimiyeti bolca kullanıyor, şımarık bağırışlar atıyor..."ay yapma lütfannn" diye.

Ötelerde bir baba oğlunu ya da kızını almış yüzme öğretmek çabasında belinden tutup "korkma yüz, ben tutuyorum" diyor. Sanki pek kolaymış gibi. Çocuk, çığlık çığlığa. Baba benim gibi biraz gaddar çocuğu suya sokup sokup çıkarıyor neymiş efendim " su korkusunu giderecekmiş! Çocuk nefret ediyor sudan, babasının elinden kurtulur kurtulmaz en ıssızına gidiyor plajın.
Bir iki şıp şıp yüzdükten sonra göbüşlerden sesler gelmeğe başlıyor. Sofralar kuruluyor, kimi dolma sarma kısır karpuz ile avunur iken bazıları da onca uyarıya rağmen hemen mangalları yakıyor. Ortalık toz duman yanmayan mangalı ayağındaki paletin esnek tarafı ile yelleyerek ateşi köze dönüştürünce etrafında ağız şıpırtısı ile dolaşan çocuğa gururla ateşi göstererek "bak da öğren ilerde sen de yakarsın" diyor keyifle.

Ekmek arasını köfte ve butla dolduran eline kolasını alıp oturuyor sofraya. Çala kaşık çoban salatasına uzanan kaşıklar dolu gidip boş dönüyor boğaz yolundan.

Deniz suyunda serin tutulan karpuzlar ortaya geliyor. Koca kasap bıçağı ile "Bakın bu karpuzu ben seçtim görün bakalım nasıl karpuz seçilirmiş” gibi söylem sonrası böğrüne dayıyor bıçağı karpuzun. Al rengi düşüyor tepsiye karpuzun canı yandı mı acep diye düşünüyor hassas yazarımız!
Çocukların eline ay şeklinde birer dilim uzatılıyor kemirsin diye. Çocukluğu geliyor yazarın aklına suları kollarımızdan akardı o karpuzun sokağın tozu ile birleşince yollar açılırdı kollarımızda. Ne kadar tatlı idi o karpuzlar.
Şimdilerde kabağa karpuz aşılıyorlarmış. Karpuzun da suyunu çıkardılar. Karpuz da bozuldu kardeş...

Yemeği yiyen şöyle bir gölgeye atıyor kendini...

Bir dönüm bostan yan geldi Osman misali...Boşa söylememiş büyükler ya uzanacaksın ya da kırk adım atacaksın. Biz kolayı seçiyoruz, uzanıyoruz. Kelebeğim hep kızmıştır "anne kalp hastalığını davet ediyorsun yatma " diye. Endişe ile kalkıyorum, denize gidip dalıyorum mavilere...

Yaşamak güzel şey be kardeşim hele de mavilerle yeşilin buluştuğu yerde, sevdiklerinle....sevgi ile kalın efendim...

 
Toplam blog
: 292
: 1094
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Yazmaktan hoşlanan... Kelimeleri renklendiren bir sihirbazım ben.. Bodrum'da yaşamaktayım.. Sev..