Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '15

 
Kategori
Anılar
 

Deprem sonrası ( Bölüm 1 )

Deprem sonrası ( Bölüm 1 )
 

Bir tutkudur Değirmenderem


"Ben çocukken Değirmendere'de" başlıklı yazıma gelen yorumları ve beğenileri görünce fena gaza geldim. Madem sevdiniz devam edeyim.
Bu kez konu deprem sonrası olsun. Depremi ve bize yaşattığı acıları yazmakla ne anlatabiliriz ne de bitirebiliriz. Konusu deprem olan uzun bir yazımı depremin 20. Yılına ancak yetiştireceğim İnşaallah ( amatör olduğumdan roman demeye utanıyorum). 
45 saniyeden bir milyon hikaye çıkar, bunların bir kısmını ele aldığım bir kitapçık hedefliyorum.
Maddi kayıpların konuşulmasının giden canların yanında lafı bile olmadığından acılı ailelerin yanında konuşmalarımıza, hareketlerimize dikkat ettiğimiz onların acılarını paylaştığımız günlerdi. 
En yakın dostlarımızla en ummadığımız anda mezarlıkta karşılaşıp, defneder sonra da vay o da gitmiş diye dertlendiğimiz anları yaşardık.
Bütün bunlar biraz da olsun yatıştıktan sonra kalanlar için hayat devam ediyor ve su yolunu buluyordu elbette...
İnsan oğlu herşeye çabuk alışıyor, dikkatlice ve edebi elden bırakmadan yine gırgır yapacak gülecek birşeyler buluyorduk. Öyle de olmasa bugünlere sağlam kafayla gelemezdik.
Yalan mı?
Deprem zamanı hiç unutmadığım şehir efsanelerinden biri postanenin altına kadar tüneller, kanallar varmış yalanıydı. Biri salladı ardından kendi de inandı. Dar çevreli de olsa o günlerde Değirmendere' de bu kanal yalanı bir iç turistik hareket başlattı. Keşfe gelenler, araştıran ulan olur mu ki diye tartışanlar ortada dolandı durdu. Tam da o günlerde sevgili arkadaşım Yücel Işık, Işıklar Fırını önünde sandalyesinde oturuyor. Aşağıdan iki kişi konuşa konuşa gelerek Yücel'e soruyorlar,
- Selamün aleyküm ya kardeş postanenin altına doğru giden kanallar varmış ya burda..
Yücel'de bozmuyor,
- Ya ben de inanmazdım ama dün yine burada oturuyorum, şu mazgaldan bir dalgıç çıktı. Adam nefes nefese kalmış. Abi nefesim yetmedi daha yukarıya doğru gidiyo böööyle diye bana da tarif etti, deyince adamlar akıl erdiremedikleri işe bir de şahit bulmuş ve vah vah vaah vah diyerek oradan ayrılmış.
Yücel bu, buldu mu kaçırmaz...
Depreme maruz kalınca coğrafya değişmiş, dışardan görevli gelenlere yemin billah edip inandıramadığımız vakalarla karşılaşmıştık. Bunlardan birini de bizzat yaşadım. Başka bölgelerden görevli gelen bir hakim hasar tesbit çalışmaları çerçevesinde tutanak tutuyor, insanları dinliyor. Hasar gören dükkanıma tutanak tutmak için geldiklerinde arkalarından da Allah Rahmet eylesin Kahveci Ramazan Ağabey' de geldi. Öncesinde baya dert anlatmaya çalışmış olmalı ki, yüzü kıpkırmızı kan ter içinde,
- Hakim Bey valla benim gazinom vardı orada
- Bana bak attırırım seni içeriye yalan söylemeye devam ediyorsun, deniz orası kimi kandırıyorsun?
Bu diyaloğun ardından devreye girdik.
- Hakim Bey bizler buranın en eski esnaflarıyız. Şu an deniz gördüğünüz yer deprem öncesi kara parçasıydı. Deprem aldı götürdü, adam doğru söylüyor.
- Yapmayın ya gerçekten o kadar yer denize mi gitti vah vah diyerek Ramazan Ağabey'den özür dilemiş ve raporunu tutmuştu.
Kim anlatmıştı, olayın kahramanı kimdi hatırlamıyorum ama hikayeyi de unutmuyorum, çok gülmüştük.
Vatandaş depremden o kadar korkmuş ki Çınarlık Meydanında tenteli fırıncı arabasının içinde yatarmış. Orada yattığını ve korkusunu bilen bir kaç arkadaşı bir şaka yapmak istemiş. Gün ağarmadan gitmişler arabanın başına, her biri bir köşesinden tutup kasayı sallamaya başlamış. İçeriden bağıra bağıra Kulhüvallahi ehad diye başlayan ve sürekli tekrarlanan duanın ardı arkası gelmiyormuş.
Tekrar tekrar Kulhüvallahi ehad,
Dışardakiler ses gaipten gelir gibi bağırıyor,
- Kulhüvallahi olmaaaazz...
İçeridekinin korkudan dili tutuldu tutulacak, ağlamaklı bir ses tonuyla milleti koparan cevabı veriyor.
- Valla başka dua bilmiyorum.
Dediğim gibi deprem hikayesi çok ama uzun yazıyı çok kişi okumuyor, kısa keseyim. 
Duruma göre devamı var.
 
Toplam blog
: 25
: 449
Kayıt tarihi
: 17.08.06
 
 

Kendimi bildim bileli işim ticaret. İçimden geldiğinde de yazıyorum geldiği gibi. Kendi çapımda e..