Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '11

 
Kategori
Güncel
 

Depreme radikal çözüm; Tüm yapı kontrolörleri Japon olmalıdır

Depreme radikal çözüm; Tüm yapı kontrolörleri Japon olmalıdır
 

Karmaşık duygular içindeyim demek bile yetmiyor ruh halimi anlatmak için… Buna içimde acı fırtınaları esiyor demek daha doğru olacak galiba… Zamanında dünyanın en uygar olan uygarlıklarının üzerinde oturan topluluklarız bizler… Oysa bizlerin yaratabildiği uygarlık ve kültür beni korkutuyor, acıtıyor ve umutsuz kılıyor… Karmakarışığım; Uygarlık, yerleşme ve yerleşmenin insanları daha bir insan kılmasıdır… Uygarlığın derecesi insanlarını huzurlu kılması ve barış içinde kültürlerini yaşamalarını, gelişmelerini sağlaması ile ölçülür… Uygarlık; Güven içinde yaşamaktır… Aç açıkta insan kalmaması demektir. Toplum içindeki insanların birbirini düşman görmemesidir… Acının birlikte paylaşılması demektir…   

Çürüme bir uygarlığın kendisi olamaz… Bir şey sağlamsa çürümeden bahsedilebilir…

Çürümeye karşı birçok sağlam organ, kurum, birey ve inanç direnir… Sistemler baştan organize edilirken bunlar düşünülmüştür… Çürümeye karşı binlerce görünmez önlem alınmıştır… Her biri çürümeyi bir noktada durdurma yeteneği hatta yetkisi ile donatılmıştır… Oysa her şey çürümüşse, orada çürümeden bahsedilemez, kokuşmuşluk, bataklık var denilebilir… Daha geçen hafta yazmıştım; Bu uygarlık kendi halkını evlere hapsetme üzerine kuruluyor diye… Sakatlarını, yaşlılarını evlere hapsetmek üzerine inşa ediliyor diye… Eksik yazmışım evlerini de öldürmek için yapıyormuş… Hem de hiçbir ayrım yapmadan, topluca…  

Uygarlık toplumların bilgi, duygu ve maddi birikimlerinin toplamıdır… İnsan unsuru uygar değilse yaratılan uygarlık, düşlenen uygarlıktan çok farklı olacaktır elbet… Toplum mühendisleri işte burada hata yaptı… Uygar anayasalarla düşlenen bir uygarlık koydular toplumun önüne… Oysa uygar insan yaratılamadı hiç…  İnsanı  tam anlamıyla feodalizmin ve vahşi kapitalizmin eline bıraktılar… İnsan işte burada düşlenen uygarlığı değil, çürümeyi seçti… Yasaları onlar kendilerine göre uyguladı, denetledi…

Oysa sistem içinde tek ama tek bir unsur karşı çıkmış olsa bu çürümeye, çürümüş bir uygarlık yerine sağlam bir uygarlık çıkardı ortaya… Şöyle kurgulayalım senaryoyu; Her tür yapıyı yaptıran, gerçek maliyetleri bilse ve razı olsa… Müteahhit aç gözlü olmasa… Hadi başladı diyelim kötü gidiş... Bunların başlattığı aç gözlülük ve çürümeye her kes dur diyebilirdi oysa… Kimler mi? Başta inşaatı yapan demirciler, çimento karanlar, çimento verenler, kumu taşıyanlar, kumu satanlar… İnşaatı planlayan, denetleyen mimarlar… İnşaatı yapan sorumlu mühendis ve kalfalar… Sonra yerel yönetimlerin her kademesi… Başkan, memurlar... Ruhsat işini verenler… Suyu elektriği bağlayanlar… İş yeri açma ruhsatını verenler… İşler mahkemeye düştüğünde işi uzatanlar, bilirkişiler vs vs… Ve asıl olarak da kullanıcılar, alıcılar… Burada saydıklarımın tek bir tanesi karşı çıksaydı bu çürüme inşa edilmezdi…

Hayatım boyunca toplumların uygarlığını kendilerinin yaratması taraftarı oldum… Kültür etkileşimine evet dedim… Ancak taşıma uygarlık olmaz dedim… İlk defa bir istisna olması lazım diyorum… Belediyeler mutlaka Japon kontrolörlerle çalışmak zorunda olmalıdır diyorum artık… Bu anayasaya konulmalı hatta… Bu kontrolörlerin imzalamadığı hiçbir yapı mesken ve işyeri olarak açılmamalıdır… Tek hizmet alamamalıdır devlet ya da belediyelerden. Bütçenin içinden bir pay ayrılmalı ve ücretleri buradan ödenmelidir ayrıca… Üç beş bin kişinin istihdamı ile bu olay çözülür… Çürüme durabilir böylece. Sağlam dokular oluşturulmaya başlanır… Şaka gibi değil mi? Hiç şaka yapmıyorum oysa.

Sağlam bina yok mu ülkemizde? Elbet var… Ancak bu çürümüşlüğü para ile aşabilen insanların oluşturduğu ''adacıklar'' bunlar… Para ile aşılabilen çürümüşlük yerine, bu kangreni toplum olarak kesip atabilecek çözümler lazım bize…

İnsandaki çürüme çok kötü kokuyor artık... Nefes alamaz olduk … Dökülen ‘’uygarlığın enkazı’’ altında kalanlara sevinmeler bile olabiliyor… Çok yakındır, başka yerlerdeki enkaz altında kalacaklara sevinenleri de göreceğiz… Kuşkunuz olmasın… 

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..