Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '11

 
Kategori
Siyaset
 

Derdiniz ne, esas soru bu…

Derdiniz ne, esas soru bu…
 

Bir soru ile başlayacağım…

Ordu, siyasetin içinde olmalı mı?

Bu sorunun cevabı, “Siyaset”den ne anladığınıza bağlı. Olaya sadece “Seçilmişler” ile “Atanmışlar” açısından bakarsanız, “Ordunun siyaset ile ilgilenmesi kadar saçma bir şey olamaz” anlayışını ortaya koyabilirsiniz, doğrudur…

Eğer “Siyaseti”, kendi anlamı içinde “Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş veya anlayış, yurt yönetimi. Devletin etkinliklerini amaç, yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının bütünü. Belirlenen amaç veya hedeflere ulaşmaya yönelik karar ve eylemler bütünü” olarak kabul ederseniz, zaten ordu, kendine verilen ve kanunla düzenlenen şekliyle “Siyasetin içinde” demektir.

O halde, yani “Siyaset” kelimesinin anlamı ile düşündüğümüzde, ordu ile derdimiz ne? Devletin yönetiminde “Seçilen” de “atanan” da bu siyasi aktivitenin içinde değil mi?

Aslında aradaki farkı ben size bir cümle ile anlatmaya çalışayım…

Fark; “Seçilen” sorumsuz, ama “Atanan” her zaman okkanın altında…

Söyler misiniz, bugüne kadar kaç siyasetçi “Benim kusurum” diye istifa müessesini kullandı? Kaldı ki “Silahlı Kuvvetlerin” bir özelliği var. Millet olarak “Vatan görevidir” diye, hangi kademede olursa olsun yaptığımız askeriliği “askerlik sanatından” mı sayıyorsunuz?

İktidar olarak “Şak” diye emredip “Tak” diye yapılmasını istiyorsanız, işte o noktada bir yanlışlık var demektir. Başbakan Erdoğan’ın rahatsızlığı da burada zaten, “Şak” diye emrettiği “Tak” diye yapılmıyor veya yapılamıyor.

İkincisi; Başbakan, iktidara geldiği günden bu yana, kafasının arkasında oluşturduğu “Türkiye Modeli” için TSK’yı hep “Engel” olarak gördü. Bu engeli bir şekilde ortadan kaldırmak için de emeklisi-muvazzafı eline geçirebildiği general, üst subay, astsubay, asssubay, er ne varsa içeri tıkarak TSK’nın itibarı ile oynadı, oynamaya da devam ediyor.

Yüksek Askeri Şura toplantısı başlarken çekilen bir fotoğrafı gazetelerden görmüşsünüzdür…

Düne kadar teamül, başbakan ile genelkurmay başkanı, masanın başında yan yana otururlardı. Bu fotoğrafta başbakan tek başına oturuyor…

Gelinmesi istenen ve sonunda da gelinen nokta bu işte…

Verilen mesaj da, bir defalık olmayacak, artık başbakan tek başına ve masanın başında oturacak. Böylelikle “Bakın işte generalleri nasıl hizaya getirdim” mesajı verilecek…

Verildi de…

Millet iradesinin yüzde ellisine yakının oyunu alarak, yüzde yüzünü yöneten iktidarın bir tercihidir TSK’yı yıpratmaya ve milletin gözünde küçük düşürmeye çalışmak. Milletin de eğer “değerlendirme kabiliyeti” yitmedi ise, bu durumu da bir yere not etmiş olması gerekir.

Bu değerlendirmeyi yapabilmemiz açısından da istifa edenlerin çıplak şekilde neden istifa ettiklerini bilmemiz gerekir, bu da “Şeffaf yönetim” denilen demokrasilerde hakkımız olsa gerek. Aksi takdirde bilmediğimiz şeyi, bize sunulan gibi algılayıp mı değerlendireceğiz?

Bu da benim “İktidar” hakkındaki “Kuşkulu” düşüncelerimi en azından şimdilik doğrular olaylar…

İstedikleri buydu, sonunda oldu…

Türk Silahlı Kuvvetleri, bu iktidara destek verenlerin de katkısıyla eridi gitti…

Bu fotoğraf, işte bunun fotoğrafı, iyi bakın…

01 AĞUSTOS 2011
İBRAHİM PEKBAY

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..