Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Ekim '17

 
Kategori
Deneme
 

Derin Bir Nefes

Derin Bir Nefes
 

Yazmanın anlamsız bir eylem olduğu fikrine kapılıyorum zaman zaman; etkisiz eleman gibiyim. Doğanın ritminden uzak, kurgulu bir düzen içinde donuk bir duruş içinde gözlüyorum bütün akışları. Bedenim kaskatı kalbim daha çok acıyor.  İnsanım ben ve sen insansın, bana insan gerek diye haykırmak istiyorum fakat olmuyor. Susuşlarım kalıyor bana, yankısı olmayan kocaman bir sessizlik var. Gözlerime görmek için baksaydınız anlardınız, hissederdiniz. 

Ruhların yalnızlığı yaşıyor, güzelim dünyada. Yaşamın belki de yaşayamamanın anlamsızlığı bu anlatmaya çalıştığım. Sosyolojik tespitleri ne kadar yerinde ve bilimsel anlatabilirim bilemiyorum. Toplumsal şiddetin tırmandığı, yaşamın varoluşsal anlamından uzaklaştığı ilüzyonel bir dünyada yaşamaya çalışıyorum. Salt gerçeği, parçalanmış bir aynada görmeye çalışmak gibi; eksik bir çok parçayı toplayıp ne kadar toplu ve gerçekçi analiz edip aktarabilirim size. Ben de bu hayatın içinde yanılsaması olan yalnız bir bireyim.

                Her gün kalkıyorum ve işime gidiyorum; hayatıma anlam katmaya çalışıyorum. Sokakları ve caddeleri geçtiğim her anda bir durum veya bir kişi dikkatimi çekiyor. Bedeni burada fakat kendisi nerede olduğu belli olmayan biri; başka biri oldukça öfkeli. Özetle dalgın, hüzünlü, öfkeli, bıkkın insanlar görüyorum. Yaşamaya çalışmanın birer zorunluluk olarak görüldüğü fakat içsel heyecanın kaybolduğu yoksul hayatlar… Dünyada sıkışan ruhlar, özgürleşmenin ne demek olduğunu unuttular, unutmak zorunda kaldılar. Güven veren bir dünya yok artık; kaygılarımız var. Sürekli bir kaygı hali ile yaşamanın zorluğu içindeyiz. Ekonomik kaygılar, aile içi ilişkileri yönetememenin kaygısı, iş yerinde anlaşılamamanın veya potansiyelini ortaya koyamamanın kaygısı. Kendimize daha çok sarılmaya başladık ve insan kendine daha çok sarıldıkça  boğulacak duruma geldi.

              Doğanın koşulsuz ve muhteşem olan dengesini güzellikle anlatabilmeyi  çok isterdim. Huzur içinde kaygı duymadan doğanın canlanışından çocukça heyecan duyabilmeyi  veya sonbaharda hüznü değil de dönüşümün keyfini anlatmayı tercih etseydim. Sonsuz gülüşlerim kalsaydı insan olana; çocuklar her zaman bir çocuk merakı ve heyecanıyla devam edebilseydi. Üzgünüm umut dolu ifadelerim yok; bireysel zenginliğin saygı göstergesi olduğu bu düzende; bana insan gerek ifadesini unuttuğumuz için bütün ifadelerim eksik ve biraz hüzünlü.

             Nedenlerini anlayamadığım; insanın insana kıydığı bu dünya bana öylesine uzak ki. Yoksulluğun, hastalıkların pençesinde acı çeken ruhları duyuyorum; yardım edemiyorum. Dünya bir vurgun yeri çekiliyorum içine; cehennemi yaratır gibiyiz kendimizi doyurmaya çalışırken her birimiz aç kalıyoruz ve bu açlık gün geçtikçe artıyor. Hayat yorgunu, sevememenin, sevilememenin yorgunuyuz. Herkes yorgun ve yalnız. Her şey biraz değil fazlasıyla eksik nefes alacak zamanımız kalmadı sanki. Samimi duygularımızdan uzaklaştık, merhameti unuttuk kısaca. İnsan olmanın sonunu çağırdık.

              Nazım dünyayı güzellik kurtaracak demişti evet güzelliğe ve iyiliğe ihtiyacımız var. Kalpleri duymayı unuttuk; kalbe yakın durmak ne güzel bir duruş. İnsana insanca yaklaşmak ne güzel bir erdem. Sevmek, öylesine çıkar gütmeden. Sevebilmenin en güzel davranış olduğunu bilerek. İnsanlar birer gül gibi onları koparmadan, ezmeden, yerinde sevmekten bahsediyorum. Bütün insanlığı sevmekten bahsediyorum, paylaşmaktan. Hayatın bir nefes kadar uçucu olduğunu hatırlayıp gereksiz yüklerden kurtulmaktan bahsediyorum. Önem yüklediğimiz bu dünyada ölümün varlığının farkında olup insanlığın nefes almasına izin vermekten bahsediyorum. Derin bir nefes ve derin bir huzur gibi olmalı şu hayatımız...

 

 
Toplam blog
: 42
: 263
Kayıt tarihi
: 29.09.14
 
 

Eczacılık mesleğimin yanında Edebiyatın da olmasını istedim çünkü çok sevdim. Yazma eylemi; hayalle..