Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Kasım '13

 
Kategori
Güncel
 

Dershaneler, hükümet ve cemaat

Dershaneler, hükümet ve cemaat
 

karikatür


Hani müslümanlık, dürüstlüktü, ahlaktı...?

Hani olduğun gibi görünmekti, sağ gösterip sol vurmamaktı, zararımıza da olsa doğrudan ayrılmamaktı? Hani birlikti, beraberlikti, adaletti, hakikatti, haktan yana olmaktı...?

Öyleydi ama zülf-ü yare el değdi sihir bozuldu.

Sükunet gürültüye, barış atışmaya dönüştü. Ve dershaneler, güher-i cemaati ve güher-i hükümeti temyize mihenk oldu. Anlaşmadan, uzlaşmadan vazgeçildi, karşılıklı inatlaşmada karar kılındı.

Şimdi ipin iki ucunda, aynı çanağa kaşık sallamış iki taraf bulunuyor. Biri bir yana, diğeri öte yana asılıyor. Bakalım kim kimi çizgiye bastıracak göreceğiz. Bazıları öyle zannetse de bu tartışmalarda inancın rolü yoktur. Alınan pozisyonlar tamamen kişiseldir, yani nefsidir.

Samanyolu Televizyonu haber saatini epeydir, "Dershaneler Saati" olarak  sunuyor. Onların, faydalarını saya saya bitiremiyor. İnsan anlatılanları dinledikçe, bu kadar çok hayrı ve iyiliği bünyesinde toplayan bu kurumları kapatmak isteyenler hakkında olumsuz şeyler düşünmeye başlıyor. Açıkça, "Bu kuruluşlar bizim gelir ve insan kaynağımızdır" diyemeyen STV, dershane savunmalarını alakasız bir zeminde yürütüyor. Bu konuda net olsaydı, Başbakan kapatma kararını değiştirir miydi? Sanmıyorum. Tartışma nahoş mu, evet! Üzüntü verici mi, ona da evet!

STV'ye göre dershaneler, etüt ve okuma salonları, güneydoğulu gençlere, gariban ve fakir aile çocuklarına sınav kazandırıyor. Onları terör örgütlerinin kucağına düşmekten, sokaklarda boş boş dolaşmaktan, internet kafelerde ömür tüketmekten alıkoyuyor. Muhtaç öğrencilere maddi ve manevi destek veriyor. Yani dershanelerin, işte böyle bir işlevi bulunuyor!

Ben ise dershanelerin, bir talebi karşıladığını ama nihai amacının para kazanmak olduğunu düşünüyor ve iddia ediyorum. Tıpkı özel bankacılıkta, özel sigortacılıkta ve özel hastanecilikte olduğu gibi. Bakkallar, marketler, lokantalar, kahvehaneler (vs. hepsi) insanlara hizmet sunuyor ama bunu, kimsenin kara kaşı, kara gözü için yapmıyor. Bunlar bu işleri, geçimlerini bu yoldan temin ettikleri için yapıyor. İşte dershaneciliğin asıl amacı da aynen bu, yani para oluyor.

O yüzden, "Kardeşim buralar bizim ekmek teknemiz, evimizin rızkını buradan temin ediyoruz" diyen dershaneciler doğruyu söylüyor. Bunun dışında kalan duygusal anlatımların, afaki söz ve iddiaların gerçeklik noktasında bir anlamı bulunmuyor.

Burada şunu da hatırlatmam lazım. Samanyolu Tv., dershaneleri, etüt ve okuma salonlarını savunurken, "çocukların boşuna zaman harcadığı" yerler olarak nitelediği, "internet kafeler"in de kendilerininki gibi birer ticarethane olduğunu unutuyor. Bu mekanların da kazanmak için müşteriye ihtiyaç duyduğunu, bu tavrıyla onlara haksızlık ettiğini farkedemiyor. Yakında onlar da eğitime destek kursları yüzünden iş yapamıyoruz diye eyleme kalkarlarsa şaşırmayalım.

Adını duyduğum ilk günden beri dersanelere ve dershaneciliğe karşıyım. Çünkü, çocuğu olan ailelere ek bir maddi yük getiriyor. Birçok veli, savunucularının aksine, dershane giderlerini karşılamakta zorlanıyor.Yıllar öncesinde, bu konuyu (o zamanki arkadaşlarımla) tartıştığımı da hatırlıyorum.

Artık dershaneler, sadece üniversite hayali kuran gençlere el atmıyor, kolları ilkokullara kadar uzanıyor. Binlerce çocuk, haftanın beş günü okula, iki günü de dershaneye gittiğinden, muhtemelen dinlenmeye bile zaman bulamıyor. Bilmiyorum belki de küçüklerden, hayatı böyle algılamaları isteniyor. Çünkü okulu bitirip işe başladığında, onu böyle bir yaşam bekliyor.

Zira, zamane insanı hiç boş durmuyor. Hafta içi günboyu çalışıyor, hafta sonu da toplantı, miting, seminer ve konferans peşinde koşuyor. Bunlar olmazsa dans, yabancı dil, müzik vs. kurslarına katılıyor. Etkinlik peşinde koşmayan, pazar günlerini ailesiyle geçiren pek makbul sayılmıyor. Zira günümüz hayat anlayışında aileye, eşe, dosta, akraba ve arkadaşa fazlaca yer bulunmuyor. O yüzden, bunlar için vakit ayırmak ta gerekmiyor.

STV'nin saydığı yararlı gerekçelerden ötürü değil ama sahipleri için geçim kaynağı olması ve 60 binin üzerinde eleman istihdam etmesi nedeniyle dershanelerin kapatılmasını şimdilik kaydıyla, uygun görmüyorum. Ayrıca demokratik bir ülkede, dersaneciliğin yasa dışı, gayrimeşru bir iş sayılabileceğini de sanmıyorum. Yukarıda da belittiğim üzere, cemaat ileri gelenlerinin dershane ısrarının altında iki geçerli neden olduğunu düşünüyorum.

Birincisi, dershaneler gelir getiriyor ve hizmete maddi destek veriyor. İkincisi ve en önemlisi dershaneler, cemaate kaliteli eleman sağlıyor. Seçilen bu gençler, okulları biter bitmez, hiç itiraz etmeden, para pul düşünmeden, dünyanın dört bir yanına gidiyor. Gittiği yerde, ne görev verildiyse onu ifa ediyor. Yani hizmet bu sayede yürüyor. Dolayısı ile dershaneler, cemaat için hayati önem arzediyor. Belki, "cemaatin özel okulları var elemanlarını onlardan seçsin" diyenler olacaktır. Kanatimce burada, zengin ailelerden maddi, ötekilerden de bedensel destek şeklinde bir denge gözetiliyor.  

Dershaneler olmazsa doğu ve güneydoğulu gençlerin üniversite kazanamayacağı iddiasına da pek katılmıyorum. Tabi ki, dershaneye gidenle gitmeyen arasında bir fark olacaktır. Bu muhakkaktır. Ancak Türkiye genelinde, ilave eğitimin verilmediği bir vasat meydana getirildiğinde durum değişecek, yani eşitlenecektir.

Bir de dershanelerin, mevcut üniversite kontenjanlarını artırmak gibi bir işlevi bulunmuyor. Yani dershaneler, yüz öğrencilik bir bölümün kontenjanını yüzelliye çıkarmıyor. Yalnızca gençlerin daha yüksek puan almasına yardım ediyor. Ayrıca dershanelere, sadece zayıf okulların öğrencileri gitmiyor. En iyiler de aynı yolu izliyor. Demek istediğim, bunların kaldırılması, birilerinin aleyhine olmayacaktır. Aşağı yukarı herkes eski pozisyonunu koruyacaktır. 

İsterseniz bir örnek vereyim. Diyelim, özel antreman yapmayan ve farklı şehirlerde yaşayan yüz kişiyi topladınız ve onlardan, beş kilometrelik bir parkuru koşmalarını istediniz. "Yarışı önde bitiren ilk on kişi ödüllendirilecek" dediniz. Sonuçta yüz yarışmacıdan her biri, elinden geleni yapacak ama ödülü yalnızca ilk ona giren alacaktır.

Şimdi bunları burada bırakalım ve aynı kulvarda, iyi eğitimli yüz maratoncuyu koşturalım. Koşucuların antremanlı olması belki, yarış zamanını üçte bire kadar indercektir ama ödül miktarı değiştiremeyecektir. O gene, yarışı önde bitiren ilk on kişiye verilecektir. Demek ki, antremanlı olmak ödül alacakların sayısını arttırmıyor, yalnızca yarışın süresini kısaltıyor. İşte bunun gibi dershaneler de daha çok öğrencinin üniversiteye girmesini sağlamıyor. Sadece yeteneklilerin, daha yüksek puan almasına yardım ediyor.

Sonuç olarak dershaneler, ülke gençliğinin eğitimi için olmazsa olmaz kurumlar değildir. Ayrıca hayata dair geniş, derin ve detaylı bilgiler verilen yerler de değildir. Test ya da problem çözme yollarını gösteren; sık tekrarlarla çocukların (bir kısmının) bu yeteneğini geliştirmeye öncülük eden kuruluşlardır. Dersaneye giden herkesin üniversite sınavını kazanamadığı göz önüne alındığında, "biz olmasak gençler sokakta kalır" sözü, afaki bir ifadeden ibarettir. 

Resim: http://cangurses.wordpress.com/2013/11/21/dershaneler-ve-bukowski/ 

 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..