Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Kasım '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Devlet kendi topuğuna sıkar mı?

Devlet kendi topuğuna sıkar mı?
 

Evet bence bu devletin adı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise her türlü bürokratik yapısı ile kendi topuğunada sıkar, yüreğinede sıkar, beynine de sıkar.

Daha önceki uygulamalardan, yaklaşımlardan ve elde edilen sonuçlardan ders almayarak, her yerine sıkar ve kendisini güçsüz bırakacak, kendisini savunamayacak bir noktaya doğru hızlı ve emin adımlarla ilerler.

Aklı başında herkes yazıyor, çiziyor. Kürt sorununun çözümünde tek yol demokratik açılımdır diye. Ama devletin bürokrasisinde nato kafa, nato mermer.
Sanki daha önce parti kapatılmadı. Sanki daha önce baskılar ve sindirmeler uygulanmadı. Sanki daha önce demokratik teamüllerden sapılmadı. Sonuç ne oldu? Koskoca bir şekilde gözlerinin içine sokacaksın bürokrasinin. Sıfıra sıfır elde var sıfır.

Hala anlamamış olanlar neyin peşinde. Böyle bir durumun nasıl oluyorda esiri oluyorlar. Ve geriye dönüpte lütfedip bir zahmet neden istatistiki çalışmalar yapmıyorlar ve parti kapatmanın ülkeye nelere mal olduğunu incelemiyorlar.
Parti kapatarak bugüne kadar hangi sorunlar çözümlenmiş. Partiler kapatılınca sorunlar çözülmüş olsa idi, bu gün Türkiye'de sorun namına bir şey kalırmıydı. Tarih parti kapatmaların aralıksız bir şekilde sürdüğünü yazar ülke topraklarımızda ve siyasal tarihimizde. Ve hala sorunlar çözümlenmemiş aksine derinleşmiş. Ve hala her türlü var olan sorun askıda veya sümen altı edilmiş ve her türlü sorunla halvet olmuşuzda, doğru dürüst bir çözüm önerisi dahi geliştirilememiş.
Tek geliştirilen, tek dikkate alınan ve tek başarı sağlanan konu olmuş parti kapatmak. Rejimi ve devlet düzenini tehdit eden partiler kapatılmış ve başka adlarla yine karşınıza çıkmış. Sonuç ne olmuş. Karşınızda başka büyük harfler ile duran partiler. Yine örgütlüler ve yine her zamanki gibi ve her zamankinden daha güçlü bir örgütlülükle karşınıza çıkıyorlar. Neden bürokratik engellerle, demokratik teamüllerden sapılıyorda, bir takım sosyolojik gelişmeler doğal akış içerisinde ve demokrasinin kuralları çerçevesinde ilerlemesine müsade edilmiyor.

Mesela Milli Nizam Partisi kapatıldı da ne oldu? Milli Selamet Partisi oldu. Milli Selamet Partisi kapatıldı da ne oldu? Refah Partisi oldu. Refah Partisi kapatıldıda ne oldu? Fazilet Partisi oldu. Fazilet Partisi kapatıldı da ne oldu? Saaddet Partisi oldu.
Kendi içerisinden kimi çıkardı Milli Görüş Hareketi. Adalet ve Kalkınma Partisi'ni. Ne oldu Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet tarihinin en fazla oy oranı ile iktidar olan partisi oldu.

Tarihsel gerçeklikler bu denli gözümüzün önünde yalın bir şekilde dururken ve tarihsel olgular dikkate alındığında, parti kapatmaların illaki kapatılan partiler etrafında daha güçlü bir şekilde kenetlenildiğine tanıklık etmişken, bu ne menem bir davranıştır, bu ülkenin bürokrasisi aynı hastalığını sürdürmekten kendisini ber taraf edemiyor.

Bu anlayışın kendi içerisinde ne denli ciddi yanlışlıklar barındırdığı aşikarken, aynı hastalığı sürdürmekte en küçük bir behis görmeyenlerin, ülkenin geleceğini nasıl bir tehditle karşı karşıya bırakmış olduklarının bilincinde değiller mi acep.

Hani abukluk ve sabukluk konusunda ihtisas yapmış olan yurdumun bürokrasisi ve egemen siyasetçileri, yapmış oldukları abukluk ve sabukluklar sayesindedir ki, memleketi hemen her alanda iflah olmaz sorunların tam ortasına bırakmışlar. Sadece mesele parti kapatmaktan ibaret değil. Birçok alanda bürokrasinin kendi içerisindeki zırvalıkları zaten bir şeylerin sağlıklı bir şekilde yürümesinin önünde ciddi engeller oluşturuyor. Bu engeller sayesindedirki halkın devletine olan inancı sıfır noktasına doğru evrilerek gelişiyor ve düzen dışı arayışlar prim yapıyor; şekil A'da görüldüğü gibi. Peki bürokrasinin amacı ne? Anlayan var mı bürokrasinin amacını? Ben anlamış değilim?

Zira anlamış değilim; alın size Cumhurbaşkanlığı krizinin üzerine ortaya çıkan gelişmelere. Ne yaptı asker, e muhtırayı çaktı. Anayasa Mahkemesi ne yaptı? Toplantı yeter sayısı bulunamadığı için cumhurbaşkanlığı seçimini iptal etti.
Peki sonuç ne oldu? Topyekün savaş açılan AKP bugün istediği noktaya geldi mi? Sağdan, soldan, cepheden çaktı mı % 47 oyu. Ve istediği ismi bürokrasinin onca engellemelerine rağmen Çankaya'ya oturttu mu?

Hala bu gerçekliklerin gazete sayfalarında mürekkebi kurumadan, DTP'yi kapatmanın esprisi nedir?

Bir ülkenin bürokrasisi, nasıl oluyorda bu denli aklı bir karış havada ve uçuk bir şekilde sosyolojik olayları değerlendirir, anlayan varsa beri gelsin.

Birileri diyor ki biz düz ovada siyaset yapmak istiyoruz. Yahu anlayın artık diyor o birileri, biz düz ovada siyaset yapacağız. Biraz zaman, biraz sabır ve olgunluk ve birazıcık çok değil demokratik bir bakış açısı ile durumu vaziyeti normal seyrine sokacağız diyorlar.

Ne var yani biraz sabırlı olunsa, biraz olgunluk gösterilse ve bir şeylerin çözümünde ilaç olarak zaman kullanılsa ve bu arada demokratik açılımlar genişletilse. Tahtımızdanmı düşeriz. Boyumuzmu küçülür. Onurumuz mu zedelenir? Ne olur biraz daha aklı başında ve olgun düşünceler geliştirilip peşine takılsak kansere mi yakalanırız? Vücudumuza HIV virüsü mü girer?

Ama yok illa ki bürokrasi ben buradayım diye avaz avaz bağıracak. Takla atacak. Hoplayıp zıplayacak ve illa ki arı kovanına bulaşacak, çomağını sokacak ve toplumu huzursuzluklarla başbaşa bırakacak. Aferin size! Avaz avaz bağırın, taklanızı atın, hoplayın zıplayın ve arı kovanına çomağınızı sokun. O arılarda bir güzel gelsin size iğnelerini batırsın. Kendinizi ceketlerinizle, Kravatlarınızla korursunuz.

Yok yok. Arılar size sokmasın en iyisi. Siz kendi topuğunuza sıkın. Kendi topuğunuza sıkmaya devam edin. Evet evet. Siz kendi topuğunuza sıkın.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..