- Kategori
- Gündelik Yaşam
Devlet ve Yönetimi
Devlet, Toplumun siyasal örgütlenişi ve örgütlerinin tümü, insanlığın tarihinde örgütlediği en iyi yapıdır. Kişisel vicdanın zorlama ve yaptırım gücü olmadığından bireyler toplum düzenini sağlayamadığından toplumsal yaşamda bireylerin ihtiyaç ve isteklerini, ilişkilerini ve haklarını düzenleyen kurallara, yasalara ve bunları uygulayacak kurumlar üstü bir kurama ihtiyaç vardır. Buna göre devlet, amacı sosyal düzenin, adaletin, toplumun iyiliğinin sağlanması olan, belli bir toprak parçası üzerinde yerleşmiş bir insan topluluğuna dayanan ve bu topraklar üzerinde bulunan her şey üzerinde nihai meşru kontrole sahip, siyasi örgütle donanmış sosyal bir organizasyondur.
“Devlet nasıl ortaya çıkmıştır?” sorusuyla ilgili olarak düşünce tarihi boyunca devletin doğanın bir devamı olduğunu ve yapay bir varlık olduğunu ileri süren iki farklı görüş söz konusudur.
Platon, İnsan ve devlet birbirine benzer insan mikro organizma devlet ise makro organizmadır, Farabi; Bütün insanlar ihtiyacı giderebilme konusunda yardımlaşmaya ve birlikte bulunmaya muhtaçtır, İbn-i Haldun’a göre toplum insanların birbirine muhtaç olmasından dolayı ortaya çıktığı halde devlet insanı toplumdaki diğer insanların saldırı ve zulmünden korunmak için kurulmuş bir kurumdur, demiştir.
Thomas Hobbes:“Leviathan (Tevrat’ta adı geçen bir devin ismi)” adlı eserinde doğa durumunda birbirinin kurdu olan insanlar bir sözleşme ile hak ve özgürlüklerini kendi iradeleriyle devlete tek taraflı devrederek kargaşa ve savaşa son verip güvenlik içinde yaşamak istemişlerdir. Ortak iradenin bu isteği devleti yapma bir kurum olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur.
John Locke ta toplumun kuruluşunu sözleşmeye dayandırır. Locke’un devleti onu kuran toplumun amaçlarının gerçekleştirilmesinde sadece bir araçtır.
Jean Jacques Rousseau; “Toplumsal sözleşme” adlı eserinde insanın özgür olarak doğduğunu ama sonra her yerde zincire vurulduğunu söyler. İnsan bu durumdan ancak sözleşme ile katıldığı kendi özgür iradesiyle onayladığı ve bağlandığı bir devlet meydana getirmekle kurtulabilir.
Tarihçi, sosyolog ve siyaset bilimci, İbn-i Haldun devletin doğuşu, gelişmesi, krizleri ve yıkılışının nedenlerinin bilinebileceğini ileri sürer. İbn-i Haldun’un üzerinde en çok durduğu ve devlet görüşünün temelini oluşturan kavram asabiyettir, asabiyeti sosyal bilinç ve grup dayanışması olarak tanımlar. Ona göre; topluluklar arasında olan asabiyet bağı sayesinde devletler kurulmuştur. Düşünür, devleti, ortak çıkarları ve ihtiyaçları karşılamaya yönelik bir kurum olduğunu iddia eder. İbn Haldun, devletin yıkılışında asabiyet bağının zayıflamasına bağlar. Ona göre; insanın doğup, büyüyüp ölmesi gibi devletlerin kurulup, gelişmesi ve yıkılması doğal bir olaydır.
İbn-i Haldun’a göre; Bir toplumun çöküşünün belirtileri, Toplumda dayanışmanın yok olması, Üretimin zayıflaması, Fiyat ve vergilerin artması, Liyakatin kaybolması, Adaletsizliğin ve kayırmacılığın artması, Umutların kırılması, karamsarlığın hâkim olması, Göçün hızlanması, İblisane bir gurur ve kibir, Gösteriş, riyakarlık ve yalakalıktır.
Osmanlıda Defterdar Sarı Mehmet Paşa “Devlet Adamlarına Öğütler” kitabında ise; Bütçe açığını ve israf konusunda yapılması gerekenleri tek tek anlatmış. Bir rapor hazırlayıp padişaha sunmuş. Kadıların, bahşiş- adı altında rüşvet aldığını ve bu adaletsizliğin devletin sonunu getireceğini söylemiştir. Tabi, birçok kadının tekerine çomak sokunca da yine kadıların yaptığı karşı bir operasyonla rüşvet aldığına hükmedilerek 1717 yılında kafası kesilmiş, vücudu Kavala mezarlığına, kesilen başı İstanbul’a getirilip padişaha gösterildikten sonra gömülmüştür. Sarı Mehmet Paşa, devlette görev talep edene asla görev vermeyin, devlet bizzat kendisi ehil olanı bulup görevlendirmeli diye de ekler. Bir devletin ayakta durması için her şeyden daha çok iki şeyin önemli olduğunu söyler. Bunlar, vergi ve İstihbarattır.
Devlet için, Friedrich Hegel; “Devlet, özgürlüklerin teminatıdır.”, .Jean Jacques Rousseau; “Devlet, toplumsal iradenin ürünüdür.” sözlerini sarf etmişlerdir.
Çabuk kin biriktirenler, Kul hakkını bilmeyenler, İdeolojik körlüğü olanlar, Çok kişiye minnet duyanlar, İdare yeteneği olmayanlar, Hayır demekte zorlananlar, Eleştiriye tahammülsüzler, Güç, para, makam ve kadın (asa, nisa, masa, kasa) zaafı olanlar devlet yönetiminden uzak tutulmalıdır.
Nizamettin Biber