Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '19

 
Kategori
Blog
 

Önerme(kle)yi Suçla(n)mak

2012 yılından beri MB’ta karınca kararınca bir şeyler karalarım. Asla iddialı değilimdir, zaten kimilerinin ilk blog yazısındaki başlangıç ifadesi ile “sevgili okurlarım” tavrım yoktur, internette çeşitli mecralarda yazıları 3 milyonu geçkin tıklanmış olmama rağmen bile haddimi bilirim. Kreatif biri değilim, okumalarımı ve gözlemlediğim konular hakkında derlemeler yaparak bazen de doğal temalar üzerinde düşüncelerimi amatörce aktarmaya çalışırım. MB  blog panelindeki değişim de dahil başka nedenlerle uzun süredir yazmıyordum. Sanırım hem okunma oranları, hem de yazı niteliklerinin son derece düşük olduğu konusunda bütün bloggerler hemfikirdir. İlk blog yazdığım yıllarda bu alanın bir akademi niteliği taşıdığını bile söylemişimdir. Çok değerli blog yazarları vardı halen daha var olsa gerek.

Bu süre zarfında Blog yazarlarından kimileri ile polemikler de yaşamadım değil, kimisi bana neden yorum yapıldığından şikayetçi idi, kimisi bilimden haberdar olmadığımı felsefeyi hiç bilmediğimi, cahil olduğumu ifade ediyordu. Yazma konusunda hiç te başarılı olmadığımı söyleyenleri de anımsatmadan geçemeyeceğim.

Efendim tüm bu girizgahtan sonra sadete gelelim, MB yazarlarından naif, kocaman yürekli, samimi sevgi dolu hemen hemen herkes tarafından sevilen, MB yazarları tarafından yazılan, Sema Öztürk tarafından hazırlanan “Acımadı ki” öykü kitabında öyküsü bulunan sevgili Şennur Köseli hanımın “Örgümün Renkleri” isimli denemesini önermem dolayısı ile bir MB yazarının “sıradan blog yazıları neden öneriliyor…” içeriğindeki nezaket, saygı sınırlarını aşan obsesif nüveler taşıyan yorumuna rast geldim. Yine de Şennur hanım ukalalıkla bezeli söz konusu yoruma kibar ve nazik bir şekilde teşekkür ederek yanıt veriyor. Kimi ve neden önereceğimizi beyefendiye sormamız gerekir tavrına bakarsan kendisinin uluslar arası hakemli dergide makale yazıyor sanarsın. Bir kere bu beyin polemik aradığı kesin ki arkasından hemen konuyu bir blog yazısına dönüştürmüş, onu da okudum. Önerenlerden biri olarak af buyursun, yazıyı önermeden önce kendisine danışmadım, danışamadım. Sorun şu ki blog kategorisindeki yazı olan denemenin ne anlama geldiğinden bi haber bu yazar efendinin sayfasına inceledim yazılarına baktım bizim Karadeniz deyimi ile kiymeti olmayan tiri viri yazılar. Üşenmedim önerilene de baktım 28 adet yazı önermiş içerikleri nedeni ile önerilemez nitelikte blog yazısı görmedim. Hepsi çok üst düzey emek vererek yazılmışlar. Ancak Şennur Köseli hanımın yazdığı kategori olan denemenin ne olduğunu, sayın edip öğrenir kanısı ile yazıya bir iki bilgi notu eklemek istiyorum.

Tanım olarak, bir insanın herhangi bir konuda duygu, düşünce ve görüşlerini paylaşmak amacıyla kesin hükümlere varmadan samimi bir üslupla yazdığı yazılara deneme diyoruz. Denemeye özgü bir konu türü de yoktur. Özgürce seçilen bir konuda, yazarın kendi kendisiyle konuşma havası içinde yazdığı yazı türüdür. Yazının konusu yazarın o anda aklına geliveren bir konu görünümünde olup, öğretici ve düşünsel yanı da olabilir.

Denemenin belirleyici özellikleri olarak; Makale gibi düşünsel planla yazılır, fakat içerik boyutu ile makaleden kısa yazılardır. Yazar anlattıklarını kanıtlamak zorunda değildir. Bilimselden çok kişisel görüşünü açıklar, okuyucusunu kendisi gibi düşündürme kaygısı da yoktur. Günübirlik yazılardır, en beğenileni bile birkaç gün sonra unutulabilir.

Diğer bir ifade ile Serbest düşüncenin ifade alanı ve nesrin bir türü olarak deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay, olgu, durum ve izlediği objelerle ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerinin herhangi bir plana bağlı kalmayarak, deliller getirip kanıtlama yoluna gerek duymadan ve kesin hükümler vermeden, tamamen kişisel görüşüyle serbestçe yazıya döktüğü birkaç sayfayı geçmeyen kısa metinlerdir.

Deneme, derin düşünceden çok, kişinin kendi dışındaki nesnelerle herhangi bir konuda gerçek ya da hayali olarak girdiği diyaloğun ürünüdür.

Deneme yazarı, olay, olgu, durum ve eşyalarda sıradan insanların eskilerin ifadesiyle ülfet (alışma, kaynaşma) ve ünsiyet (arkadaşlık ahbaplık) perdesiyle göremediği, farkına varamadığı ayrıntıları, dikkat etmediği hususları, incelikleri, güzellikleri, harikaları, olağanın altında yatan olağanüstülükleri görebilen, hissedebilen, düşüncesiyle ve deneyimleriyle onları okuyucular için ilginç görülebilecek şekilde yazıya dökebilen insandır. Bu bağlamda Şennur Köseli hanımın deneme yazısı, sıradan insanın “baktığı” şeyi görüp yazmasıdır.

Alvin Toffler’in o ünlü tanımı ile yazıyı sonluyorum; “21. Yüzyılın cahili okuma yazma bilmeyen değil, okumayanlar, okuduğunu anlamayanlar ve okuduğundan rasyonel bir sonuç çıkaramayanlardır.”

MB alanından epeydir uzak kaldığımdan yoksa bu önerme takıntılı arkadaş, MB’da önerme sorumlusu, önerme şefi ya da müdürü mü oldu da bizim haberimiz yok!

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..