Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '08

 
Kategori
Siyaset
 

Devrim yasaları ve sivil darbe

Devrim yasaları ve sivil darbe
 

1924 yılının Mart ayında Cumhuriyet Devrimi'nin en önemli dönüşümü gerçekleşti: Devrim yasaları kabul edildi.

Yasanın ilk maddesi Devrim'in yönünü belirleyen bir pusula gibidir.

Bu madde ile, halkın yaşamını düzenleme yetkisi halifeden alınıp bizzat kendisine ve onun seçtiği Meclis'e verildi. Böylece, şeriat yasalarının işlerliliği ortadan kaldırıldı. Bu madde aynı zamanda Medeni Kanun yani Yurttaşlar Yasasının da habercisiydi.

Diğer Madde ile Dinişleri ve Evkaf Vakıflar Bakanlığı kaldırıldı. Öğretim Birliği Yasası kabul edildi. Mollaların yetiştirildiği Medreseler, Mahalle Mektepleri kapatıldı. Böylece, tüm öğretim kurumları Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlanarak öğretimde birlik sağlandı. Laik, çağdaş eğitime geçildi.

Bakınız 84 yılda nereden nereye geldik, 2008 yılının Türkiye'sinde neler yaşıyoruz?

Anadolu Devriminden ilk kopuşlar 1950 li yıllarda yaşanır.

Dönemin Demokrat Parti’li Başbakanı partisinin sahip olduğu sandalye sayısına güvenerek “Siz öylesine güçlüsünüz ki, şu anda isterseniz Anayasayı değiştirebilir, Hilafeti bile geri getirebilirsiniz ” der.

Arkasından;

Emperyalistlerin istekleri doğrultusunda Köy Enstitüleri kapatılır. İngilizce eğitim veren okullar açılır.

Dış kökenli ve gerici 12 Eylül Darbesi ile Halkevleri kapatılır.

İmam Hatip Okulları hızla çoğalır.

Ekonominin Yönetimi İMF ye terkedilir.

Sağlık ve Sosyal Güvenlikte reform adı altında yıkımlar yapılır.

2008 yılı Türkiye’sinde Hizbullah, Hilafet Devleti, İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi (İBDA/C), Tevhid-i Selam (Kudüs Ordusu), El Kaide Terör Örgütü Türkiye Yapılanması gibi gerici terör örgütleri ülkede faaliyet gösterir.

AB Emperyalizmi Yugoslavya örneğinden, ABD Emperyalizmi BOP Projesi üzerinden ülkeyi parçalamaya çalışır. Başbakan Erdoğan BOP Projesi eş başkanıdır.

Medyanın büyük bir bölümü emperyalizme ve gericiliğe hizmet eder. Gerçekleri saklar, karartır ya da çarpıtır.

Ülke varlıklarımız özelleştirme adı altında yok pahasına satılır, tasfiye edilir. Ülke ekonomisi “dünyanın tek kendini yok ederek büyüyen ekonomisine” dönüşür.
Finansman mühendisliği sayesinde devlet yatırımları planlı bir şekilde çökertilmiştir. Ekonomik istikrar uyum kredileri ile sürdürülmekte ve kredi bağımlılığı giderek kuvvetlenmektedir.

Yabancı şirketlerin sermaye hareketleri serbest bırakılarak ülke varlıkları yağma ve talan edilmektedir. Reform paketi adı altında tutarlı bir ekonomik ve sosyal çöküş programı benimsenmiştir.

Ulusal tarım politikaları çökertilmiştir.

Tekelin satışı sınır ötesi harekatının ilk gününe denk getirilir. Aynı gün gazetecinin sorusuna kızan Başbakan “gündemde bu yok” der. Ama Türk Ordusu sınır ötesinde Amerika’nın yarattığı terör ile mücadele ederken, aynı gün Amerikan Şirketi elini kolunu sallayarak gelip tekeli satın almıştır bile.

Sınır Ötesi Kara Harekat, Türbanın onaylanması ve Vakıflar Yasasının çıkmasını karartmaya alet edilir.

Vakıflar yasası ile Cumhuriyetin tapusu niteliği taşıyan Lozan yok sayılır. Sevr sevdalıları zil çalar, göbek atar.

Askerimizin Kuzey Irak’tan çekilmeye başladığını öğrenen ABD Başkanı ve o an Türkiye’de bulunan Amerikan Bakanı “Harekat bir an önce bitmelidir” açıklamaları ile Genelkurmay’ın kendilerinden talimat aldığı izlenimi yaratma gayretine girer ve Silahlı Kuvvetler hoyratça yıpratılmak istenir.

Akıldan, bilimden, çağdaşlıktan hızla uzaklaşılır.

Bu dönemde gençlik için üretilen tek proje türbandır.

Türbanı -yani kendi sorunlarını- ülkenin en önemli sorunu haline getirerek ülkeyi sürekli kaos içerisinde tutarlar.

Bu liste uzar gider.

Günümüz Türkiye’sinde Karşı Devrimcilerde ki ihanetin bini bir paradır.

Görülüyor ki, Cumhuriyet adına yaşadıklarımız hiç de doğal değildir.

“Bize göre Demokrasi hiç bir zaman AMAÇ olamaz. Demokrasi bir tramvaydır. İstediğimiz durağa gelince ineriz.” diyebilen bir kadronun demokrasi nutuklarıyla ülkeyi yönetmesi gerçeği ile karşı karşıyayız.

Bir Anadolu sözü “it ürür kervan yürür” der. Bahsedilen tramvay olsa olsa ABD emperyalizminin ürüdüğü, o ürüdükçe Vahabi özentisi kervanının yürüdüğü işbirlikçi bir irtica kervanıdır.

Şeriata yönelişi ve emperyalizme teslim oluşu “Ilımlı İslam” diye sunmak...

Türbanı İslam’ın olmazsa olmaz koşulu saymak...

ABD ni iktidarda kalma uğruna stratejik müttefik olarak göstermek...

Bunların hepsi emperyalist birer yalandır.

2008 yılının Mart ayında Devrim Yasalarının yıldönümünde; küresel sermayenin üflediği emperyalist zurnanın her bir deliğinden işbirlikçi neo-liberallerin, sözde aydınların ve yobaz mürtecilerin dayatmacı çığlıkları yükselmektedir.

Cumhuriyet Devriminin hedefini kavramış olan bizlere ve bizim gibi milyonlara bu emperyalist dayatmayı kabul ettiremeyecekler.

Hiç umutlanmasınlar: Devrim hedefini kavramış olanlar, Atatürk’ün dediği gibi daima onu koruyabilecek güçte olacaklar.

Emperyalizme karşı çıkmadan ne çağdaş eğitim, ne laiklik, ne ulusal çıkarlar, ne ülke bütünlüğü, ne demokrasi ne de cumhuriyet korunabilir.

Anahtar budur: Emperyalizm ve antiemperyalizm arasında ki kırmızı çizgi.. Bu anahtar elimizde olduğu sürece sömürgecilerin yazdığı senaryo tutmayacaktır.

Cezmi Saday

 
Toplam blog
: 12
: 1336
Kayıt tarihi
: 14.11.08
 
 

İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ni bitirdim. Halen Çocuk Cerrahisi Uzmanı olarak çalışıyorum. Evliy..