- Kategori
- Siyaset
Devrin Analizi
Türkiye Cumhuriyeti bugün yeniden şahlanıyor, yeni bir oluşum sürecinden geçiyor. Stratejik konumu ve genç dinamik nüfusu ile Türkiye, adeta küllerinden doğuyor, düşmanlarını kıskandırıyor, dostlarını imrendiriyor. Bu yükselişin hedef odaklarını ve temellerini inceleyeceğiz, Türkiye’nin bugün İslam âlemindeki konumunu ve 2023 yolundaki Türkiye’ye bakacağız.
Türkiye’yi iyi bir şekilde incelemek için etrafındaki devletlerin durumunu da göz önünde bulundurmak durumundayız. Bir kişi, azıcık tarih ilmine, azıcık da güncel olaylara hakimse Türkiye’nin kendi coğrafyasında bir nevi Model Ülke olduğunu görür. Bu geçmişte de böyledir, bugünde ve gelecekte de böyle olacaktır. Özellikle Ortadoğu’da Türkiye istese de istemese de öncü ve lider konumda. Eğer Türkiye’nin başına Ortadoğu meselelerini arka plana atacak bir hükümet bile geçse Türkiye o coğrafya da lider olur zira bu liderlik zaruridir geçmişten gelen bir miras olarak bize kalmıştır. Hiç kimse de bunu değiştirmeye yeltenemez zira bu bir oluşumdur. Bu oluşumun en başında askeriye gelir. Ancak bir söz vardır, varlık asla caydırıcı nedenler ile korunmaz. Bir devlet, Böylesine renkli ve olaylar eksik olmayan bir coğrafya da var olmak istiyorsa etrafındaki güçlerle iyi uyum sağlamalı. Bu bazen istemediğiniz politikalar meydana getirebilir ama yapmak zorundasınız. Ayrıca bizim bulunduğumuz coğrafyada olan ülkelerin kardeşleri vardır. Mesela Rusya ile Sırbistan kardeştir. Bunlar şartlar ne olursa birbirilerini savunurlar. Bizim içinde aynı şey doğuda geçerlidir. O cumhuriyetler bizim kardeşimiz konumunda. Bunlarla olan stratejimizi seçim ile kararlaştıramayız. Onlarla birlik mi olmalıyız? Bence çoklu bir dünya olarak ilişkilerimizi sürdürmeliyiz. Ekonomik ve kültürel devamlılıklarımız hiçbir zaman birbirinden kopmayacak. Onlarla iyiyiz diye başkalarına cephe mi alacağız? Hayır. Menfaatlerimizi uyum içinde taşımak zorundayız. Bu apaçık belli.
2023 vizyonunu irdeleyelim biraz. Şuanda Türkiye dünyanın en büyük 16. Ekonomisi durumunda. 2023’e kadar ilk 10 hedefleniyor. Fakat bu şimdilik zor. Bunun sebebi tempomuz ve örgütlerimiz. Çünkü zirveye doğru çıkılmaya çalışıldıkça, yükselmek zorlaşıyor. Zannımca Türkiye 10 sene sonra 13. Sırada olacak veya 12. Genel olarak bakıldığında bu yolda kilit, başarılı kadrolar oluşturmaktan geçiyor. Şuanda Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile yeni bir yapılanmaya giriyoruz ve sonuçları göreceğiz çok yakında. İyi kadrolaşmayı Siyasi tarihimize baktığınızda rahatlıkla görürsünüz.
Özal’ı, Erbakan’ı ve Menderes’i başarılı kılan budur. 1998-2002 arasında bu kadrolaşma iyi sağlanmadı. Bu yıllar arasında başka vasıflar aranıyordu. Liyakat yani uyumluluk ve kendi uzmanlaştığın meslekte çalışma önemli. Dünya geneline baktığınızda inşaat yatırımlarıyla belli bir noktaya rahatlıkla geliniyor. Buna örnek olarak İspanya verilebilir ama o da belli bir noktadan sonra tıkandı. Büyük bir sıçrama içinse kalitenin, niteliğin ve en önemlisi eğitim sisteminin değişmesi gereklidir. Kadrolaşmaya tekrar dönersek, bunun için Osmanlı gibi geniş alan ve farklı dallardan adam yetiştirmek gerekir. Bunun için bir yapı inşa edilmelidir. Bunlar olmaksızın ne ülkemiz daha iyi konuma gelir ne de sıralamada daha üst sıralara çıkarız. Yatırımın artması, kadroların kaliteleşmesi, ürünlerin nitelik değiştirmesi gerekiyor. İlk onda yer olan ülkelere bakın, bir de ikinci onda yer alan ülkelere bakın. Aradaki fark bariz bir şekilde ortada.
Biraz da meseleye üniversiteleşme açısından bakalım. Bana göre bugünkü en büyük hatamız üniversite sayısının artması ile eğitim seviyesinin, kültür ve irfan seviyesinin doğru orantılı olarak artacağını zannetmemizdir. Türkiye Cumhuriyetinde kaliteli birkaç üniversite dışında ki bu üniversitelerimiz Avrupa’nın üniversiteleriyle yarışır vaziyette, bunlar dışında diğer üniversitelerimiz bir hayal kırıklığıdır. Ama bu mevzuda bir ayrıcalığımız da yok değil. Vakıf Üniversitelerinden bahsediyorum. Kaliteli Vakıf Üniversiteleri bu durumu bir nevi kurtarıyor. Ama kısa vadede çözümden başka bir şey de değil. Fakat temel kriter şu, bu üniversiteler sayesinde milletimiz eğitimin pahalı olduğunu anlayacak. Özellikle de kaliteli bir eğitimin.
Son olarak Avrupa Birliği meselesini ele alalım. Baktığınızda Avrupa Birliği Türkiye’ye çekimser bir gözle bakmakta. Fakat bu son derece gülünç bir durum. Zira eğer Avrupa Birliği ciddi bir ekonomiye ve ciddi kadrolaşmalara sahip olsaydı Türkiye gibi bir ülkeyle ilişkileri bu denli kötü tutmazdı. Alternatifler üreterek, birtakım baskı gruplarının seslerinin yükselmesine fırsat vermezlerdi.
Başka bir durumda susturmayı iyi biliyorlar. Biz de kimin ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Hristiyanların sesi biraz fazla yükselince hemen ateist ve laikler bunları susturuyorlar. Ama mesele bize gelince hiç oralı olmuyorlar ve bu durum onları gülünç kılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti 2023 vizyonuyla cihana güneş gibi ışık saçmaya aday. Fakat şunu belirtmek gerekir ki Türkiye Cumhuriyetini bu hedeflere götürecek olan Laik, Seküler Kesim değil, İslami çevredir. Bu mesele inanç işidir. Bu mesele vizyon meselesidir. Bizler Müslüman olarak kesinlikle gündemle alakalı olmak durumdayız. Siyaseti önemsemeyen Müslümanları, Müslümanları önemsemeyen siyasi kişiler yönetir diyerek meseleyi özetliyor Erbakan. Tarihsel olarak bakıldığında bu ülkede ne yapılmışsa Müslümanlar yapmıştır. İslam Davası Haktır, Hakkındır. Hiç kimse bu davanın kaderini değiştiremez. Bu meselede dava Allah’ın rızasıdır. Bu rıza için Müslümanlar çalışmaya mahkum. Biz çalışırsak ancak bu vizyon gerçekleşir. Unutulmamalı ki;
“Bir çiçekle bahar olmaz ama her bahar bir çiçekle başlar"