- Kategori
- Doğal Hayat / Çevre
Diken Yumakları
Her açıdan güzel bitki ne de olsa. Sulamasam da solmuyor. Sorumluluk almayı sevmeyen yapıma pek elverişli göründü.
Aldım bir saksı. İki diken yumağını da aralıklı diktim. Nereden bilirdim bana bunları yazdıracağını. Onlarda aynı insanlar gibiymiş meğer. Küçük bir kısmını tenzih ederim. Büyüdükçe menfaatleri, ah pardon dikenleri birbirine batmaya başladı. Ben saksılarını ayırıncaya kadar boşanan çiftler gibi derin yaralar açmışlar birbirlerinde. Öyle ki biri neredeyse artık çürüyüp gidecek.
İlk dikeni kim batırdı, bir önemi kalmamış artık. Saksılarını ayırdık ama yaralar derindi. Belli ki bundan böyle hep o izle yaşayacaklardı. Gerçi biri daha hızlı toparladı kendini. Yarasının üstünü dikenlerle örtmüştü bile. Artık daha sağlıklı ve dinç görünüyordu. Eskisi kadar olamasa da. Ama diğeri için aynı şey söz konusu değildi. Yara daha derindeydi. Belini bükmüştü belli ki. Zorla anlaşacağını, mutlu olacağını sanan çiftler gibi dikenlerini birbirine batırsalar da uzun süre ayrılmamışlardı.
Bitkilerle konuştuğunuz olur mu arada? Hani bazen kimseyle konuşmak istemediğiniz zamanlarda ya da sevginiz depreşip ‘ah ne güzel şeysin sen öyle, yerim seni…’ gibi sözlerle. Veya birçoğumuzda güzel bir bitkiyi ellerine alıp dokunma, koklama isteği olur ya. Öyle de değilse evinizdeki bir bitkinin toprağını değiştirirken yaklaşırsınız işte. Peki, bir kaktüse nasıl yaklaşmak gerek? “Ah canım çok sevimlisin,” diyerek okşanır mı dikenleri? Veya toprağını değiştirirken avuçlarının arasında azıcık sıkı tutabilir misin, kaktüsleri sevsen bile. Yine mi insanlara benzedi bu kaktüsler. Tıpkı hepimizin aksi yanları olması gibi dikenlerle bezemişler kendilerini.
Sözüm ona kendilerini korumak içinmiş bunca diken. Anlarsınız ya haklarını korumak(!) için trafikte joblarına sarılan öfkeli şoförler gibi mesela. Yahut aksi, asık suratlı memurların tanımadığı insanlara sebepsiz ters davranması gibi. Doğamızdanmış gibi görünüyor, o tüm problemli yanlarımız. Gerçi kaktüs de değiliz ki haklı çıkaralım bu söylemi.
Onca kelam ettik ancak. Kaktüslere baktığımda bu kadar karamsar olmuyorum aslında. Sonuçta mücadeleci bir ruhu var, kaktüslerin. Uzun süre su vermeseniz dahi ısrarla, azimle yemyeşil kalır gövdeleri. Hani çöp toplayan bir çocuğun gözlerinin içinin hala gülmesi gibi, hani onların da hala bu hayatta hayaller kurabilmesi gibi…
Velhasılı kelam bu kaktüs meselesi uzadıkça uzar. Demem o ki tıpkı kaktüsler gibi dikenlerimiz olsa da hala içimizde bir yerlerde yeşeren, yeşil kalan yanlarımızda var.