- Kategori
- Dünya
Diktatör makatına kazık!?
Kim olursa olsun; dünyanın en eli kanlı, en şımarık, en acımasız ve en sevimsiz diktatörü de olsa, Muammer El Kaddafi’ye bu yapılmamalıydı…
Sevelim veya sevmeyelim; Kaddafi direneceğini, ülkesinden kaçmayacağını, bir devrim lideri olarak görevini bir başkasına bırakmayacağını ve gerektiğinde vuruşarak ölmek ve şehit olmak istediğini söyledi.
Venezuella lideri Hügo Chavez ile Küba lideri Fidel Castro’nun yakınları Kaddafi’ye açık çağrıda bulunup, ülkelerine sığınabileceğini söyledikleri halde, yüklüce altınları olduğu bilinen Kaddafi, diğer Arap liderleri gibi işin kolayına kaçıp, oralara gitmedi. Dediği gibi direndi, ama acımasız kapitalizm uygulayıcılarının gayretleriyle kendisi, devrimi ve ailesiyle birlikte yok edildi.
Bence tek suçu vardı: Petrollerini millileştirip, emperyalist ülkelerin işletmecilerinin elinden almasıydı. İşin doğrusunu yapmıştı, Libya petrolü Libyalıların olacaktı tabii!.. Ama demokrasi havarisi bu Batılılar, bu mazlum ülkeleri soymaya doyamayan yamyamlar, uzun uğraşlar sonrasında onun da sonunu getirdiler…
Zaman zaman havalara girip, dünyaya rest çeken Kaddafi, kendi insanları içinde yıllar süren gizli propaganda ve yıpratma faaliyetlerinin kurbanı oldu. BOP’un gereği olarak, “Arap Baharı” balonu ile de, peş peşe bu içi boş diktatörler devriliverdiler. Tıpkı Saddam Hüseyin gibi, Kaddafi de doğduğu kendi köyünde yakalandı ve öldürüldü…
Kaddafi’nin son dakika görüntülerini izlediniz mi bilmiyorum? Ben izledim!.. Ona ateş etmeleri, yaralamaları, tekme – tokat atmaları, belki ilk yakalama heyecanı olarak ve aylardır peşinden koşturmaları sonucunda, sinirlerini boşaltma hareketleri olarak değerlendirilip, bu şiddet hoş bile görülebilirdi? “Bu bir iç savaş öfkesidir” denilebilirdi!..
Amma velâkin; Kaddafi yaralı halde kendini korumak isterken ve tekmelenirken, bir densizin arkadan yaklaşıp, sivri bir kazığı Kaddafi’nin makatına sokması, onların bütün haklı davranışlarını havaya savuruverdi! Olmaz!.. Olmaması gereken bir şey, herkesin gözü önünde olmuştu işte!..
O görüntü sonunda nutkum tutuldu, nefesim daraldı, tüylerim diken diken oldu, insan olduğumdan utandım ve “Ulan Kaddafi, sen bu ilkel insanlara az bile yapmışsın, bunlar meğer her türlü diktayı hak ediyorlarmış” diye bağırdım ve eski Türkiye dostu bu adama acıdım!.. Umarım Birleşmiş Milletler (BM), bunun hesabını o ilkellerden sorarlar…
Merhum Erbakan’ı, Berlusconi’yi, Sarkozy’i çadırında terleten bu adam; 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında bize hep sırtını dönen sözde dostlarımız gibi davranmamış; ordumuz araçlarına petrol, uçaklarımıza yedek parça, silâh, para ve mermi desteğinde bulunmuştu! Libya, uluslararası platformlarda Ecevit hükümetine en büyük desteği veren ülke olmuştu.
Ben bunları nasıl unuturum, sizler nasıl unutursunuz!?
Lakin, Libya’ya NATO hava saldırısı kararı alınırken, bizim büyüklerimiz geçmişin hatırına; “NATO’nun Libya’da ne işi var!?” diye şiddetle tepki göstermişler, üç gün sonra hayırsız müttefiklerimizin hatırına olsa gerek; Libya’yı bombalayanların arasına karışıvermiştik.
Sizleri bilmem ama, benim vicdanım bunu da bir türlü onaylamış değildir! Biz bu adama ayıp ettik, onun günahına girdik, kara gün dostumuzun kara gününde, biz ona ak bir ışık olamadık; çok üzgünüm dostlar, çookkk…
21 Ekim 2011/ Sakin KOŞAR.