Diktatörlerin kudret ve servet hırsları

Bize; Kuzey Afrika'da ve Arap Yarımadası'ndaki son domino etkisi yapan olaylar gösterdi ki, suyun başını tutan Devlet Başkanları, Diktatörler ve Kral'ların, iktidarı bırakmama hırslarının yanında, ülkelerinin zenginliklerinide kendi aileleri ve sülaleleri arasında paylaşmalarıdır. 

Tunus Halk'ının 32 yıldır cebinden çalınan, 5-10 milyar euro arasında hesaplanan bir servet, Zeynel Abidin Bin Ali ve karısı Leyla'nın sülalesi tarafından paylaşılıyor. 

Mısır'da 30 yıldır hüküm süren, Hüsnü Mübarek'le oğulları Cemal ve Ala Mübarek'in servetlerinin 20-70 milyar dolar arasında olduğu yabancı basında dile getiriliyor. New York Times'e göre Güney Kıbrıs Mübarek'lerin ''Mal Varlıklarının Merkezi'' durumunda. Güney Kıbrıs'ı mesken tutan Mübarekler, merkezi Limasol'da olan ''Bullion'' adlı şirketin sahipleri oldukları, bu şirket Mısır ekonomisine ilişkin faaliyetlerde bulunan ve merkezi Londra'da olan ''Medivest'' şirketinin hisselerine sahip olduklarını belirtiyor. 

Libya'da ise, genç bir Yüzbaşı olarak iktidarı ele geçiren Muammer Kaddafi 42 yıldır, halkını sömüren ve mualiflerine kan kusturan, eli kanlı bir diktatör örneği sergilemekten geri kalmıyor. Libya'nın tüm ekonomisine hakim olan Kaddafi ve oğullarıın ülke zenginliklerinin paylaşımları ise; Seyfül İslam Kaddafi, ''One-Nine Grup'' adlı şirket aracılığiyle petrol endüstrisini elinde tutuyor. Kaddafi'nin kızı Ayşe Muammer, enerji ve inşaat sektörüyle bağlantılı, büyük oğul Muhammed Kaddafi, ülkenin telekominakasyon sistemi ve internet ağının kontrolünü elinde bulunduruyor. Saydi Kaddafi askerlik görevi yanında, futbol takımlarını ve olimpiyat komitesinin iplerini elinde tutuyor. Hami Kaddafi, yüzlerce insanı acımasızca öldüren Lejyonerlerin (Paralı askerlerin) oluşturduğu ''Hami Tugayı''nı yönetiyor. 

Yemen, Bahreyn, Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan ve benzeri gibi krallıklar ve babadan oğula geçen sistemler onlarca yıl ülke yönetimlerini ellerinde bulundurdukları halde, hiç bir zaman halklarının yanında olamamışlar, sert ve acımasız tedbirlerle muhalifleri sindirmişler, ülke servetlerini kendi çıkarları uğruna kullanmışlardır. 

Yurtdışına kaçırılan milyarlarca dolar servetler, aynı zamanda bu diktatörlerin yaptıkları işlerin yanlış oluşlarınıda göstermesi bakımından önemlidir. Bu denli yanlış yönetimlerin, İslam ve Müslüman ülkelerden çıkması ayrıca irdelenmesi gereken bir sosyolojik, olgu olarakta karşımıza çıkıyor.