Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '06

 
Kategori
Eğitim
 

Dil Bilinci

Dil Bilinci
 

Boğazın suları pırıl pırıl. Güneş ışıkları oynaşıyor sularla. Ortalık sessiz. Ara sıra gelen martılar bozuyor sessizliği. Bir de suyu yararak geçen vapurlar, gemiler. Yavaş yavaş hiç gitmiyormuş gibi ilerliyorlar boğazın sularında. Bir müddet sonra gözden kaybolmakta olduğunu görüyorsun. Bir karabatak aniden dalıveriyor sulara, bir müddet sonra az öteden çıkıveriyor. Karşıda Kuzguncuk sırtları, yeşillikler içinde Nakkaştepe, Sultantepe, Çamlıca yamaçları. Beylerbeyi Sarayı'nın görkemini Boğaz Köprüsü gölgelemiş. Kıtaları bağlayan köprü bir gerdanlık gibi boğazın üstünde. Gelip Ortaköy Camisi'ne dokunacakmış gibi Avrupa'ya ulaşıyor. Öbür yöne bakınca, Üsküdar önlerinde tek başına duran Kızkulesi' ni, Sarayburnu yeşillikleri içindeki Topkapı Sarayı' nı, Ayasofya' yı, Sultanahmet' in görünümlerini izliyorum.

Burası Kabataş Erkek Lisesi' nde bir sınıf. İstanbul'un en güzel manzaralarından birisini seyrettiren bu sınıf, Ömer Seyfettin Dershanesi. Okulumuzdaki eğitim müzesinin bir bölümü. Tanzimattan günümüze dek eğitim yapımızda görülen gelişmeler, yenilikler bu okul müze çalışmasında gerçekleştirilirken , okulumuzun öğretmeni Ömer Seyfettin adına düzenlenmiş bir sınıf.

Kabataş Erkek Lisesi bir müze okul. İster A, ister B, ister C kapısından okul bahçesine girdiğiniz an, tarihi saray yapılarının içinde bulursunuz kendinizi. Boğaz’ın bu güzel kıyısında, 19.yüzyılda yapılmış tarihi yapıların, Osmanlı mimari tarzının özgün örnekleri olduklarını görürsünüz. Okulun içine girdiğinizde sizi ilk saran yüksek tavanlardaki kalem işçiliği ile yapılmış tavan süslemeleri, renkli camlardan süzülen ışıkların aydınlattığı geniş mekanlar,süslü ahşap kapı ve pencereler bu tarihi yapıların günümüzde yaşayan yanlarıdır. Binası, bahçesi, eğitim müzesi, kültür merkeziyle okul, tümüyle bir müze görünümündedir. Çiçekler içindeki merdivenlerden çıkıp, okul kapısından içeri girdiğinizde, eğitim müzesini de gezmeye başlarsınız. Burası müzenin giriş salonudur. Kabataş Erkek Lisesi’nin tarihi ve müze ile ilgili ilk bilgilendirme yeridir. Aynı kattaki Ortaöğretim ve Kabataş salonu, Tanzimat döneminden günümüze dek ülkemizdeki ortaöğretimin gelişimi sergilenmektedir. Kabataş’ta Bilim salonunda Cumhuriyet döneminde eğitimin; bilime, gözleme, deneye verdiği önem ve alınan bilim ödülleri sunulmaktadır.

Merdivenler sizi dekoratif tavanlar altında renkli camlardan sızan ışıkla yönetim salonuna çıkarır. Burada bir müdür odası canlandırması ile, okulun kuruluşundan günümüze dek okul müdürlerinin resimleri yanında, okulda yayınlanan dergiler, okulla ilgili çeşitli yayınlar bu bölümde sergilenir. Okulumuz mezunlarından ünlü karikatürist, Nehar Düblek’in ödülleri de bu bölümde müzeye katılanlardandır. Onur salonunda okulun kurulduğu günden bugüne dek, aldığı kültür, sanat ve spor ödülleri, yıllara göre oluşturulan öğretmen ve öğrenci resimlerinden oluşan panolarla bir eğitim tarihi yeniden canlandırılmaktadır. Bütün bu salonlarda eğitim tarihimiz süresince kullanılan eğitim araç ve gereçleri; kitaplar, defterler, öğrenci belgeleri bir bütün olarak sunulmaktadır. Türkiye’de ilk olan bu müze okul salonlarına ünlü öğretmenlerin derslikleri eşlik eder. Bu öğretmenlerden birisi de Ömer Seyfettin’dir.
Ömer Seyfettin'in öğretmenlik yaptığı yıllarda henüz yeni alfabe kabul edilmemiş, Dil Devrimi gerçekleşmemişti. Yazdığı yazılar Arap alfabesiyleymiş. Ya konuştukları dil. Her öğrencinin kullandığı beş sözcükten ancak birisi Türkçe'ymiş. Kalanı ; Arapça, Farsça karışımı sözcükler ve tamlamalarmış.

Ömer Seyfettin, öykücülüğümüzün gelişmesi için durmadan üretirken, kullandığı akıcı dille, Türkçe'nin günlük yaşamda, öğretimde daha çok yer alması için çaba harcayanların başında gelmiş. Özellikle Selanik'te çıkardıkları “Genç Kalemler” dergisinde yayınlanan “Yeni Lisan” başlıklı yazısı yüzlerce aydının dil bilincine kavuşması için, Türkçe sevgisini ateşleyen bir kıvılcım olmuş. O günlerde dilde önemli olan , Türkçe'yi günlük yaşamda ağırlıkla kullanmakmış. Bütün çabalar, dil sayılmayan Osmanlıca'nın yerine Türkçe'nin geçmesi içinmiş. Onların yirminci yüzyılın başında başlattıkları Türkçe'yi günlük yaşamda; yazıda ve konuşma dilinde kullanma isteği amacına ulaştı. Dil sevgisi toplumumuzun her alanında yaygınlaştı. Ya dil bilinci , burada biraz durmak gerek. Toplumdaki dil sevgisinin dil bilincine ulaşabilmesi için, dil öğretiminin bu istemleri yerine getirebilecek nitelikte olması gerekli.

Ömer Seyfettin, yirminci yüzyılın başında yürütmüş dil çalışmalarını. Biz yirmi birinci yüzyılın başında, onun adının verildiği sınıfta bir dil ve edebiyat dersindeyiz. İşlemem gereken konu; divan edebiyatının şairlerinden alınan gazeller, kasideler. Öğrencilerime öğretmem gereken; Arapça, Farsça tamlamalar, benzetme sanatları, aruz vezninin özellikleri. Sadece ben mi ? Bütün okullarımızda uygulanan dil ve edebiyat programı böyle. Nerede güzel Türkçemizle yazılan; günümüz şiirleri, öyküleri, romanları? Türkçe'yi günlük dilde kullanma güzelliği; deyimlerimizdeki, atasözlerimizdeki zengin anlatım gücü. Pırıl pırıl gün ışıklarının, şırıl şırıl sulardaki parlayışlarını yansıtan, dallardaki mosmor erguvan çiçeklerini anlatan güzel Türkçemiz ve onunla yaratılan eserler? Günün gereklerine uygun yaratılan yeni sözcükler, bilim ve sanat terimleri. Tam bir yüzyıl geçmiş aradan. Dil sevgimiz , dil bilincine ulaşamamış. Bu bilinçsizlik yeni sözcüklerin dilimizi kirletmesine neden olmuş. Ne yazık ki ülkemizde , yıllardır kasıtlı olarak geciktirilmiş dil bilinci çalışmaları. Türkçe'nin bilimsel yöntemlerle öğretilmesi engellenmiş. Toplumumuzda dil bilinci oluşması geciktirilmiş. Dil bilincine varmış çoğu öğretmen ve aydın gibi ben de bu yanlış öğretim programını bir kenara bırakıyorum. Dersimde divan edebiyatı hakkında genel bir bilgi verip, Türkçe'nin güzelliklerini tattıracak günümüz yazarlarından eserlerle Türkçe'nin tadına vararak sürdürüyorum dersimi. Zil çalınca bahçede beni bekleyen öğrencilerimle çiçekler içindeki Ömer Seyfettin'in büstü önünde fotoğraf çektiriyoruz. Hava güneşli. Dil bilincine ulaşmanın gururuyla gülüyor yüzlerimiz. Tıpkı etrafımızı saran bin bir çiçek , suları okşayan gün ışınları, parıldayan su dalgaları gibi.

Hasan Barışcan

hbariscan@milliyet.com.tr

 
Toplam blog
: 52
: 4210
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

1952 yılında Sivas- Asarcık Köyünde doğdum. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptım. Kabataş Er..