Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Şubat '12

 
Kategori
Siyaset
 

Dindar,kininin davacısı gençlik, sansür ve yargı denetimi üzerine...

Dindar,kininin davacısı gençlik, sansür ve yargı denetimi üzerine...
 

Başbakan Erdoğan doktorların izin vermemesi üzerine partisinin İstanbul Gençlik Kolları Kongresine telekonferans ile katıldı. Erdoğan özetle,

“Dünya ile rekabet edebilen, dünyayı yakından takip eden, meselelere sahip çıkan, bir ayağı bu topraklarda, diğer ayağı ile alemleri gezen bir gençlik tahayyül ediyoruz. En önemlisi de milli, manevi değerlerine sahip çıkan, onları yaşatan, geleceğini geçmişinden aldığı güç, gurur ve ilhamla şekillendiren bir gençlik tasavvur ediyoruz.


Altını çiziyorum; modern, dindar bir gençlikten bahsediyorum. Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum. Kökü ezelde, dalı ebedde bir sistemin aşkına, vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrakine sahip bir gençlikten bahsediyorum.”

 

Erdoğan’ın konuşması güncelliğini hala koruyan MİT görevlilerinin ifadeye çağrılması üzerine “iktidar ve cemaat arasında savaş”  yaşandığına dair yapılan yorumlara yanıt niteliğindeydi.

 

 “…Hiçbir zaman; seçilmişleri, atanmışlara kul etmeyiz.” derken yaşanan süreçlerde ‘tek belirleyici’ olduğunun altını çiziyordu.

 

“Hiç kimse ellerini ovuşturmasın, hiç kimse fitne ve fesat tohumlarının yeşereceği umuduna kapılmasın, hiç kimse kriz duasına çıkmasın, hiç kimse kaos ve çatışma hayalleri kurmasın.

 
Bu ülkenin tüm kurumları tarihte hiç görülmemiş ölçüde uyum ve motivasyon içinde görevlerini yapıyorlar.

Yargı, emniyet, asker ve istihbarat büyük bir koordinasyon içinde millet adına ve millet için özveriyle vazifelerini yerine getiriyorlar.
Açık söylüyorum, devletin kurumları arasında husumet, anlaşmazlık yoktur.”

 

Başbakan’ın konuşmasında “devletin kurumları arasında husumet, anlaşmazlık yoktur” derken gerçeği kamuoyu ile paylaşıyor. Nacizhane benim izlenimlerimde bu yönde; kamuoyunda MİT üzerinden çıkan tartışmaları adeta” savaş” olarak yorumlayanların aksine yazılarımda süreçte yaşananları “fikir ayrılığı” olarak değerlendirmiştim.

 

İktidarın uygulamalarının yargı denetiminde olduğu “I.Cumhuriyet” refleksleri ile hareket eden emniyet/yargı mensupları, jet hızıyla çıkan MİT görevlilerinin soruşturulması, yargılanabilmesini Başbakan’ın iznine bağlayan değişiklik ile “II. Cumhuriyet”i de öğrendiler…

Başbakan’ınBu ülkenin tüm kurumları tarihte hiç görülmemiş ölçüde uyum ve motivasyon içinde görevlerini yapıyorlar.”dediği cümlenin altını çizdim. Sözü edilen uyumu daha önceden görmüş ve iktidarın muktedir olduğuna dair tespitlerimi paylaşmıştım.

 

Başbakan’ın Necip Fazıl Kısakürek’in Gençliğe Hitabe şiirinden ilham alarak yaptığı konuşma “Dindar Nesil Yetiştirme”  tartışmalarını üst seviyeye çıkardı. Muhalefet özellikle “kininin” sözcüğü üzerinden şiddetli eleştiriler getirdi. Bu yazıyı hazırlarken dikkatimi çeken sansürden de söz etmeden geçemeyeceğim.  Erdoğan’ı destekleyen köşe yazarlarının yazılarında ve haber sitelerinde özellikle “kininin” sözcüğüne yer verilmemişti.

 

Başbakan’ın,“Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlikten bahsediyorum” dediği cümlede “kininin” sözcüğüne yer verilmemesi dikkat çekici, basının geldiği nokta düşündürücü.

 

Başbakan’ın konuşması üzerine kaleme alınan, “Erdoğan'ın gençliğe hitabesi nasıl okunmalı?”(1) başlığıyla yer alan H.Karakaya’nın yazısı ilginç. Erdoğan’ın konuşmasından hareket ederek; “Kıble bir, secde bir” mesajı vermesi ile özetlenebilecek yazı “Su” uyur, “Ergenekon” uyumaz!..”diye devam ediyor.

 

Ilıcak ise, “Ama son olay farklı. Netice itibariyle bir savcı, eline gelen belgelere bakarak, soruşturma başlatmak istedi. Hukukun üstünlüğüne saygı duyulan ülkelerde -ki Türkiye'nin de bu konuda iddiası vardır- yargı denetimi, “atanmışların” “seçilmişlere” müdahalesi olarak değerlendirilemez.” dedikten sonra Başbakan’a siyasetçi olduğu için hak veriyor fakat olay üzerine iktidarı destekleyen görüş bildiren hukukçuları eleştiriyor.

 

Hasan Cemal, “Ve demokratik hukuk devletinde yargı, askeri otoriteye de, sivil iktidara da hizmet arz etmez.” diye bitirdiği yazısında; “Ama eğer demokratik hukuk devletinde yaşıyorsak, seçilmişler mutlak çoğunluk da olsalar her istediklerini yapamazlar.” diyor.

 

Konu seçilmişler/atanmışlar tartışmasına evrildi ancak benim asıl üzerinde durmak istediğim nokta “Dindar nesil” tartışmasıydı. Necip Fazıl Kısakürek’in “Gençliğe Hitabe “ şiirinde,” İşgâl ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedî helâke mahkûmiyet...” olarak söz ettiği Atatürk Cumhuriyeti!

Tartışmalardan anlaşılması gereken; "ebedi helâke mahkûmiyet ten kurtulmak"  için "dindar nesil" şart, nokta.

(1)Hasan Karakaya - Erdoğan'ın gençliğe hitabesi nasıl okunmalı? - tumkoseyazilari.com

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..