- Kategori
- Haber
Diyanetin kafa yapısı bu mu?

Muğla’ da, belediye salonlarında bir seminer. Salonda ilçe müftüleri, imamlar, kadın din görevlileri… Kürsüde de deprem dede Prof. Işıkara ile Diyanet Denetçisi Prof. Karagöz var.
Konu: ‘ Deprem olduğunda, zararlar nasıl azaltılır?’’ Denetçi konuşuyor: ‘Allah , depremle insanların sabrını sınadığı imtihandır’ diyor. Prof. Işıkara da: ‘ Hayır, diyor, Allahın bir imtihanı değil, deprem, bir yeryüzü hareketidir’ Al bakalım buradan yak!
Şimdi biz, hangisine inanacağız?! Salonda 15’i kadın 75 din görevlisi var. Kafalar karışmaz mı?
Ve devam ediyor Diyanetin denetçisi: ‘ Allah, bazı toplumları, doğal afetle imtihan eder. Deprem de Allahın, insanların sabrını sınadığı bir imtihandır. Olağanüstü hallerde insani boyut değil, ilâhi boyut önde tutulmalıdır. İnsanlara sabrı öğretmeliyiz. Sabredersek, zarardan kurtuluruz…’ Yani, şimdi, Diyanetin kafa yapısı bu mu oluyor? İnanalım mı?
Işıkara da cevap vermiş: ‘ Deprem, Allahın, takdiri, gazabı ve imtihanı değildir. Bir yeryüzü hareketidir. Fakat depremler derstir. Önce tedbirini al, sonra tevekkül ol.’
Seminer sonrası iki proföserden denetçi olanı: ‘ Hocam ya, bir lâf etin ki, ters düşürdün beni. Burası yeri mi? Keşke aramızda bunları konuşsaydık?!’ demiş midir? Demiştir. Yoksa sırtlarını dönüp ordan otele, ordan da herkes kendi arabasına binip Ankaraya mı dönmüşlerdir. Bilemeyiz. Olacağı da bu!
Bu diyanet görevlileri, bu işleri hep yapıyor. Hangi kafaya hizmet ediliyor. Kafalarda belirli dini inançlar var. Bu şekilde kafalarımızı niye bozar bunlar? Her kafadan neden ses çıkıyor. Bunların dizginleri, Diyanetin elinde değil mi?
Valisi sırtında olmasa bile, kömür taşır, bir diğeri de bir çul kapayım diye risotto yedirdiler bana diye kıyametler koparır. Diyanetin kıyıda köşedeki adamları zırvalar… Sahi bir tanesini hatırlıyoruz. Millete ‘Okunmuş su’ tavsiye eden ‘ Her derde devâ’dır’ diyen bir görevlisi vardı. Onu arıyordu fellik fellik. Bulabildi mi onu?
Din bu kadar ucuz mu? Her önüne gelen, aklına ne eserse söyleyebilir mi? Denetçisi, böyle bilinmeyen, karanlık tablolar çizerse, Işıkara’sı da aydınlık tablolara ışık tutar elbet.
Hurafe simsarlarının, yobazların, sinsilerin sözlerini bu millet unutmadı daha. Ne diyordu o karanlık ve ahlâksız kafa? ‘ Yedi virgül dört yetmedi mi? ‘ diye sormuyor muydu?
Denetçiye göre Allah benim sabrımı mı sınamıştı? İmtihanda da çakınca, sınıfta kalmanın bedeli. ‘Al sana 7, 4 lük eşantiyon sarsıntı mı? Demek istemişti. Allahın büyüklüğüne yakışır mı bu? Yazıklar olsun! Sen arada necisin? Sen, zındıkların en dik alâsı olmuyor musun bu 7, 4’ lük kafanla. Hı?!
Ört ki, ölem!