- Kategori
- Psikoloji
Doğa katliamı ve Sostalji...
funda's
Sostalji, modern çağın duygu durumları arasına yeni katılan bir kavram. Latince solacium (teselli), Yunanca algia (acı) sözcüklerinin birleşiminden oluşan sostalji, insanların yıllarca görmeye alıştığı, huzur bulduğu, nefes aldığı yeşil alanların yok edilip yerine plazalar, binalar, yollar, otoparklar inşa edilmesine duyduğu hüzün ve üzüntü halidir. Diğer adı "Heidi sendromu" dur. Kısacası sostalji, doğal alanların yok edilmesine ve betonlaşmaya karşı insan ruhunun gösterdiği bir tepkidir.
Ülkemiz için 1980 sonrası küreselleşmenin başladığı, köyden şehire göçün hızlandığı dönemdir; yani bahçesiyle, bağıyla, sınırsız yeşil alanıyla başbaşa olan köy insanının şehir hayatında bol bina, bol betonla başbaşa kaldığı dönem. Sanayileşme çağı dünyayı hızla küresel bir köy haline getirmiştir; ancak bu küresel köyde yeşiliğe, ağaçlara,doğal alanlara yer yoktur. Doğa hızla katledilirken yeşillik, dönel kavşak alanlarına ekilen birkaç çiçek, ki yol arasına dikilen birkaç ağaçtan ibarettir. Rant kaygısıyla atılan her adım, etrafımızı betonlarla çevirerek şehirleri insanların hapishaneleri haline getirmiştir. İnsanlar doğanın sağaltıcı etkisinden alışveriş merkezlerinin tutsağı olma dönemine geçişle birlikte bir çok -modern çağ hastalığı denilen- ruhsal rahatsızlıklarla başbaşadır artık. Oysa ki doğa,insan sağlığı için vazgeçilemez bir etkiye sahiptir. Basit bir örnek verelim: Hastanede hastalar arasında yapılan gözlemlerde, penceresi yeşile, doğaya bakan hastaların;penceresi binaları gören hastalara oranla çok daha çabuk iyileştiği gözlemlenmiştir. Doğa ruhsal dinginliğin, huzurun ve enerjinin en büyük destekçisidir. Doğa ile etkileşim insanların temel ihtiyacıdır ve doğanın zihinsel, fiziksel sağlığa sayısız yararı vardır. Fiziksel yararların en başında, insanın metabolizmasını normalleştirmesi ve bağışıklık sistemini güçlendirmesi gelir. Şehirlerdeki yüksek binalar insanların algılama yeteneğini de olumsuz etkilemekte buna karşılık dizi dizi ağaçlar, bir dağ görüntüsü insanların dört duyusuna birden hitap etmekte ve duygularını uyandırmaktadır. Yapılan bazı psikolojik deneyler de bunu doğrular niteliktedir. Deneyler kişilerin doğa resimlerine baktıklarında, şehir resimlerine baktıklarındakinden çok daha az yorulduklarını gösterir. Şehir resimleri duyguları harekete geçirmez; ama doğa resimleri insan ruhunda harikalar yaratır. Doğal alanların bir diğer yararı da sosyal sınıflar arası sınırları kaldırararak, insanlar arası iletişim ve kaynaşmayı desteklemesidir. Doğada herkes eşitlenir.
Doğal mirasımız olan ormanların suçu oksijen üretmek,i klimi düzenlemek ve daha bir çok olumlu yanından ötürü insan sağlığına olan katkısıdır. Rant kaygıları ile giderek betonlaşan dünya, yakın zamanda sostalji ve benzeri duygu durumlarının yol açacağı ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkları yaygınlaştıracağa benzemekte. Artık bir çok insan plazadaki işinden çıkıp, site içindeki bloğuna gitmekte;yani bir fanusdan çıkıp diğer fanusa girmekte ve bu süreçte yeşil alanla bir etkileşimi olmamaktadır. Bu insanı bekleyen tehlikeyi siz düşünün. İlkokullarda yapılan ve durumun vehametini gösteren bir araştırma vardır. Çocuklardan çok hoşlandıkları bir doğa yaşantılarını anlatmaları istenir ve çocukların sadece %40'ı anlatacak bir doğa yaşantısı bulabilir.%70'i ise bir ördeğin ne renk olduğunu dahi bilmemektedir. Oysa doğa çocuklar üzerinde daha yüksek seviyede bir zihinsel aktiviteyi teşvik etme gibi bir etkiye sahiptir. İnsanı doğanın bir parçası ve doğa içinde bütünleşebilen bir varlık olarak düşündüğümüzde, doğanın insan için ne kadar büyük bir gereksinim olduğunu görebiliriz. Doğanın bir parçası olan insan ancak doğanın içinde varoluşunu tam anlamıyla sürdürebilir.
Varoluşumuzu sürdürebilmek için fiziksel ve ruhsal varlığımızı tehdit eden; yeşili griye çeviren küreselleşme imparatorlarına "dur!" demenin vakti sizce de artık gelmedi mi?
Sevgiyle…
Funda Kocatürk
Funda’s