- Kategori
- Eğitim
Doğa ve Çocuk

Doğadaki Çocuk, Türü Tükenen Son Çocuklar Olmasın
"İşte bizim engin, yabanıl, inleyen anamız Doğa, bir leopar gibi, olanca güzelliğiyle, çocuklarına olanca şefkatiyle, yayılmış her yere. Ne var ki çok zamansız kesildik memesinden ve toplumun,yani insanın sadece insanla ilişki kurduğu o kültürün içine düştük" Henri Davıd Thoreau
İnsanlar binlerce yıldır doğa ile iç içe yaşamış. Doğadan esinlenmiş,ondan öğrenmiş,dokunmuş, yetiştirmiş doğaya uyum sağlamış.Doğada hiç bir şeyin karşılıksız olmadığını yaşayarak görmüş.Fakat insanların evrimleşme ile çevreye uyum yeteneğinin artması,sosyalleşme ve bütün diğer canlılardan daha fazla çoğalması doğayı ve çevresini kendi yararına değiştirmesine sebep olmuş.Çevresini değiştiren insan daha fazla betonlaşan, makineleşen çevrede yaşarken doğadan uzaklaşmaya başlamış.Bir nesil önce yeşil alanlarda sokaklarda oynayan çocuklar, şimdi odalarda kendi kendine oyuncaklarla oynayan, zamanın çoğunu televizyon ve bilgisayar başında geçiren görme ve duyma yetenekleri dışında yeteneklerini kullanamayan çocuklar .
İnsanların biyolojik yapılarına uygun olan öğrenme ve yaşama uyumu, değişen şartlarla birlikte insanları bu genetik yapılarının dışında bir yaşam alanı ve alışkanlıkları sunar.Fakat bu biyolojilerine uygun olmayan durum beraberinde sorunlar getirmeye başlar.Doğadan kopan çocuk hareketsiz bir yaşama mahkum olur bu da kilo almasına sağlık problemleri yaşamasına , duygusal boşluklar ve psikolojik sorunlar yaşamasına sebep olur.Dikkat eksikliği,hiperaktivite ve depresyon zamanımızda çocuklarda sık rastlanan sorunlar olmuştur.İç mekanlara sıkıştırılan çocuklar ya odalarında yalnız oyuncaklarıyla oynamaya veya AVM lerde yapay alanlarda boyama, yap boz yaparak zamanlarını doldurmaya mahkum edilmektedirler.
Endişe ve güvenlik nedeniyle aileler kendi çocukluklarında oynadıkları oyunlardan ve doğadaki hareketliliklerinden çocuklarını uzaklaştırırlar.Biz böyle oynardık."Ağaçlara çıkardık" veya sokaktaki oyunlarından bahsederken çocuklarını korku ve endişe duyarak bunları yaşamalarını istemezler.Richard Louv "Doğadaki son çocuk nesli tükenen çocuktur" der. Sürekli bir koruma ve kaygı bununla birlikte azalan doğal alanlar,hızlı yapılaşma, ailelerin yoğun iş temposu,gelişen teknolojinin çocukları esir almaları,ailelerin işin kolayına kaçarak sorumluluklarından uzaklaşmaları bütün bunlar çocukların doğayla bağını kesmekte ve doğadaki son çocuğun nesli tükenmektedir.
Çocukların tüm duyularının kullanabilecekleri tek yer yalnızca doğadır.Bu nedenle çocuk doğada daha hızlı öğrenir.İnsanın binlerce yıldır öğrenme alanı ve yöntemi budur.Hayatı tam olarak hissedebilmek tüm duyularını kullanarak mümkün olur.Doğayı tanımak onunla bütünleşmektir.Dokunmak hissedebilmek onu yaşamaktır.Küreselleşen dünya küçülüyor olabilir.Her hangi bir yeri görebilir bilgi toplayabiliriz.Tabletimizden telefonumuzdan herhangi bir zamanda ve mekanda anında bilgi dağları arasında gezebiliriz.Bunu hissederek yaşayamayız,hissiz bir paylaşım doğayı es geçiyor.Onu dinleyemiyor ve dokunamıyoruz.Doğanın bir parçası olan biz, doğadan uzaklaşıyoruz,bu da bizi yapaylaştırıyor.Çocuklarımızın etrafını yapay dünya ile sarıyoruz.Bu gün artık yapay zekayı tartışıyor, duyguları alacak mı? Sorusunu soruyoruz.Fakat doğadan kopardığımız çocuklarımızın duyularını ve duygularını kaybederek yapay zekaya çeviriyoruz."Yaşamın kalitesi kazandığımız şeyler değil,karşılığında ödediğimiz bedeldir"(Richard Louv Doğadaki Son Çocuk)
Doğa metalaştırılıyor.Sentetik ormanlar, kafeste hayvanlar, akvaryumlar,doğa duyularla hissedildiğinde vardır.Çocuklar bilgisayar ekranlarından karşılaştıkları doğayı bu şekliyle yadırgamıyorlar.Şehirlerin beton yığınları arasında kendiside özgür olamayan çocuk,özgürlüğü ellerinden alınmış hayvanları da bitkileri de hissedemiyor.Aileler çocuklarının televizyon izlemesini,telefonla ve bilgisayar başında daha az zaman geçirmelerini isterler fakat artan zamanın nasıl değerlendirileceğini bilemeyen aileler ya çocuğun ders çalışmasını yada kitap okuması için baskı yaparlar.Bu durumdan sürekli rahatsız olan çocuk ya hastalanır yada yaramazlıkla aile ile çatışmaya girer.
Doğadan uzaklaşan çocuk önce çevresindeki insanlardan sonra da kendinden uzaklaşıyor.Hayatı bilgisayar ekranına hapsedilen yapay dijital bir hayat içerisinde ergenliğe geçiyor.Dokunamayan,hissedemeyen çocukta sevgi yerini kıskançlığa,paylaşma yerini bencilliğe terk ediyor.Fiziksel temassızlık ve sevgisizlik toplumda daha fazla şiddete sebep oluyor."Primat yavruları kendilerine dokunulmazsa ölüyor,dokunma eksikliği yaşayan primatlar ise saldırganlık gösteriyor.(Richard Louv Doğadaki Son Çocuk) Ellerimiz insan evriminde önemli bir uzuvdur.beynimizin gelişmesine yoğun malzeme sağlayan ellerimiz bu gün çocuklarımızın tuşlara dokunmaktan başkada fazlaca kullanmadığı organımız haline geldi.Doğada vücudunun tümünü ve bütün duyularını , duygularını kullanacak olan çocuk daha iyi öğrenecektir.Bilgisayardan bir ovanın bir dağın bir coğrafyanın özelliklerini öğrenebilir,bu bilgi çocuğun ruhuna,duyularına,hislerine hitap edemez.Doğada gördüğü,dokunduğu bir meyvenin özelliğini,bir hayvanın ayak izini anlamanın zevkini,ağacın gövdesindeki küçük canlıların hayat mücadelesini,ağaçların en uç dallarına sıçrayan bir sincabı izlemenin tadını veremez. Ruhsuz bilgi bizi yapay zekaya çevirir."Birden fazla duyunun etkin olduğu doğa deneyimleri, kesintisiz zihinsel gelişim için gerekli olan bilişsel yapıların oluşmasına yardım eder ve çocuklara "yapım ve üretim" için serbest alanı ve zamanı sağlayarak hayal gücünü uyarır" (Moore)
Duyuların birlikte hareketi buluş ve yaratıcılık gücü için ortam sağlar. "Önemli hayat dersleri,okuldaki derslerin dışında öğrenilir.Çocuğun diğer çocuklarla olan ilişkileri,oyun oynayışı ve doğadaki deneyimleri değerlidir." (Tolstoy) Doğada bir kelebeğe bile dokunmamış bir çocuk için kutup ayılarının soylarının tükenmesi ne anlama gelir.
Richard Louv "Doğadaki Son Çocuk"ta bu türü kaybetmememiz gereğini anlatarak çocukların doğada yapabilecekleri 100 şeyi paylaşmış.Aileye,okula,belediyelere ve öğretmenlere düşen görevleri anlatmış.
Özkan ŞANAL