Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '18

 
Kategori
Eğitim
 

Eğitim ve Gelecek

Eğitim ve Gelecek
 

Düşündüğümüzden Farklı Bir Dünyaya Uyandığımızda......


"Hepimiz ufuk çizgisine kadar görürüz, ama dünyayı değiştirenler ufuk çizgisinin ötesini hayal edebilenlerdir."

 

         Elli yıl önce "İndüstrial Research" adlı dergi 1433 bilim adamı ve mühendise bir anket uygulamış.(tamamı akademik çevrelerden) Onlara belirli zaman aralıkları vererek dünyada ne gibi gelişmelerin ve değişimlerin olabileceği sorulmuş. 1975 yılına kadar,1975 - 2000 arası ve 2000 sonrası. (Bilim Teknik Dergisi 1969 Şubat Sayısı) Tahminleri ben %60-%40 ve %20 gibi değerlendirdim, genelde o günün görülen sorunlarının daha gelişmiş düzeyi ve çözümü üzerinden değerlendirilmiş. Tahminlerde telekomünikasyonun gelişimi, dijital ilerlemeler, nano teknolojileri, atom altı parçacıkları, yeni element arayışları ya da genetik devrim ile ilgili çok fazla yaklaşım yok. Yapay zekâdan bahsetmiyorum bile.

         Dünyada ki gelişimin zaman aralıklarına baktığımızda, bu aynı zamanda sorunların ve kirliliğin de göstergesidir.1850 ve 1950 arasındaki büyüme ve değişimi 1990 sonrası değişimle kıyasladığımızda artık gelişmelerin çok daha kısa zaman aralıklarında devasa boyutlara ulaştığı, bilgisayarlardaki gibi megabayt ölçülen hafızalar gigabayt ve terabayt geçiş yaptı. Nano teknolojiyle birlikte değişim ve gelişmeler öyle hızlı olmaya başladı ki artık bilimde gelişmelere yetişmek, zamanda var olabilmek için kendimizi de o hızda uyum sağlamaya ve değişmeye açık ve hazır hale getirmeliyiz.

          Aldığımız eğitim bizi geleceğe hazırlıyor mu? Bu gün birinci sınıfa başlayan yaklaşık 6-7 yaşlarında olan bir çocuk 16-18 yıl sonra hayatın içerisinde olacak yani üretim ve karar verme mekanizmalarında olacak. Yaklaşık 20 yıl sonra dünya nasıl olacak neler ön planda olacak ne gibi yenilikler merkezde olacak. Hangi meslekler, hangi işler, öğrenilen hangi bilgiler o gün işimizi kolaylaştıracak. Bilim ve teknolojinin son on yılda ki değişimlerini göz önünde alacak olursak yirmi yıl sonra nasıl bir dünya sorusu daha anlamlı olur. Bugün verdiğimiz bilgilerle onları geleceğe hazırlayabiliyor muyuz? Yarının dünyasını tahmin edemezken bunu nasıl sağlayacağız. Neleri vermeli, nasıl bir eğitim uygulamalı, okullar nasıl olmalı, müfredat ne olmalı, eğitim yöntem ve teknikleri nasıl değişmeli? Soracak o kadar çok soru var ki, evet çözüm üretmek için soru sormalıyız. Peki, çözüm üretebiliyor muyuz?

        Bugün 72 ülke Pisa sınavlarına katılmaktadır. Matematik okuryazarlığı, fen okuryazarlığı ve kendi dilinde okuma anlama becerileri bakımından yapılan değerlendirmelerde ortalama 50. sıralardayız. Pısa yalnızca öğrencilerin akademik durumunu değil buna bağlı olarak çalışma saatlerini, okuma saatlerini, kendine ayırdığı zamandan mutlu olup olmadığına kadar bir dizi araştırma yapmakta. Öğretmenlerin hazırlık ve yetişmesinden, hizmet içi eğitimine kadar bölgelere göre farklar da dahil, araştırma konusudur. Durumumuz ortalamanın altında görülmektedir.(Kaynak MEB) Üniversitelerin karşılıklı değerlendirmesi ve akademik çalışmalarına da baktığımızda ilk 500 de ancak bir iki üniversitemizin olduğu görülmekte.

          Eğitime ayrılan kaynak her geçen yıl artmaktadır. Gayri safi milli hasılaya orantılandığımızda eğitime ayırdığımız pay OECD ortalaması üzerindedir. Eğitime harcananla, eğitimin kalitesinin artışı doğru orantı göstermiyor. O halde eğitime harcanan payın iyi planlanmadığını düşünüyorum.10-12 yıl kadar önce bilgisayar sınıfları kuruldu. Eğitimde büyük yenilik, artık öğrenciler bilgisayarla eğitim yapacak falan dendi. Bugün kaç bilgisayar sınıfı çalışıyor bilmiyorum ama gördüğüm okulların hepsinde atıl durumdaydı. Akıllı tahtaların ve tabletlerin sonu da ayni mi olacak. Akıllı tahta ve tablet uygulamasından sonra araştırma yapıldı mı? Bunların öğrenci üzerindeki değişim, başarı ve katkısını merak ediyorum. Eğitime yatırım derken neden önce aklımıza bilgisayar, tablet vs. geliyor. Neden öğrencilerin deney-gözlem yapacakları alanlar, resim, müzik, tiyatro atölyeleri gelmiyor. Düşünmenin ve Hayal kurmanın önünü açacak onu zenginleştirecek sanatsal çalışmalar, oyunlar olmadan yaratıcılık nasıl geliştirilecek. (Burada eğitime yatırımın önce öğretmenden başlaması gerektiği fikrine de katıldığımı belirtmek istiyorum)

         Artık okulların eğitimdeki yerinin tartışıldığı, istenildiği anda istediği bilgiye ulaşıldığı günümüzde öğrencinin nasıl eğitilmesi değil, yarına nasıl kendisini hazırlaması konuşulmaktadır. Bizler yine 25-35 arası birbirinden farklı öğrenme ve anlama kabiliyetlerine sahip farklı aile ve eğitimden gelen öğrencilerin hepsini ayni şekilde ayni sınıf ortamında eğitmeye devam ediyoruz. Hepsine çarpım tablosunu ezberleterek 20 yıl sonraki dünyaya hazırlıyoruz. Evet, değil 20 yıl 5 yıl sonra bile dünyanın nasıl olacağını nelerin değişeceğini bilemiyoruz. Ve vereceğimiz bilginin (ya da ezberlettiğimiz) onun ne kadar işine yarayacağını tahmin edemiyoruz.(herkes okulda öğrendiklerinin bu gün ne kadarına ihtiyaç duyuyor ya da kullanıyorsa buna göre değerlendirebilir.)Dünyadaki hemen hemen, ülkelerin çoğunda da eğitimde ayni sorunlar yaşanıyor. Bilgiyi depolayan öğrenci mi? Yoksa karşılaştığı sorunu analiz eden duruma göre çözüm üreten, yaşadığı yeniliklere adapte olan uyum sağlayan öğrenmesini bilen öğrenciler mi? Öğrenciler o gün hayatta sorumluluklar üslendiklerinde yüklendikleri bilgilerle değil, rasyonel düşünme yetenekleri, analiz edebilme, farklı sorunlara farklı çözümler üretebilme, öğrenebilme becerileriyle başarılı olup mutlu olacaklar.

          " En güçlüler ya da en büyükler değil, değişime uyanlar hayatta kalır" Bilgiyi kaydedenler değil, değişen şartlara göre, onu işleyip yeni bilgiler üretenler başarılı olacak.

 

Özkan ŞANAL

 

       

 
Toplam blog
: 29
: 495
Kayıt tarihi
: 11.08.16
 
 

Anadolu Üniversitesi Sınıf Öğretmenliği ve Eğitim Bilimleri Enstitüsü Karekter ve Değerler Eğitim..