- Kategori
- Güncel
Doğal seleksiyona müdahale
DOĞAL SELEKSİYONA MÜDAHALE
Dan Brown'un Cehennem kitabını ikinci kez okuyordum. Tam da günümüzde yaşanan terör olaylarıyla alakalı bir konusu olduğu için, bir kaç satır da ben yazayım dedim. Şimdi okuyanlar ne alaka diyecekler. Kitabı, içinde geçen bir cümle ile özetleyecek olursam; '' Ve biz dünya nüfusu ile baş etmedikçe, hızla büyüyen kanserli bir tümöre yara bandı yapıştırmaktan başka bir şey yapıyor olamayız.'' diyor Brown kitabında. Bertrand Zobrist kitaptaki karakterlerden biri. Bir bilim adamı. Dünyadaki nüfus bu hızla çoğalırsa insanların kendi sonunu kendinin hazırlayacağını ve çok uzak olmayan bir gelecekte insan soyunun yok olacağından duyduğu endişeyle, biyolojik çalışmalarını da bu konu üzerine yapıyor.
İngilizceden artel@superonline.com tarafından tercüme edilen (aşağıdaki bazı örnek alıntılarda gösterildiği gibi) nüfusla ilgili günlük verilere baktım, durum gerçekten de dehşet verici. İnsan, doğada en az üreyen canlı türü olmasına rağmen, zekası sayesinde sayıları en çok artan canlı grubu olmuştur. Gelişen teknoloji ve ilerleyen tıbbi çalışmalarla, hastalıklarla mücadelenin artması ve insan ömrünün uzamasını da hesaba katarsak nüfus artışı günümüzün en önemli sorunlarından biri olmuştur.
Dünya nüfusu :7.414.764.458
Bu yıl doğanların sayısı :39.752.571
Bu yıl ölenlerin sayısı :16.647.753
Dünyadaki aç insan sayısı : 773.986.225
İçecek su olmadığı için ölenlerin sayası :650.941.500
Her yıl katlanarak çoğalan nüfusun, gıda maddelerine olan talepleri hızla artmaktadır. Dünyada herkese yetecek kadar gıda üretimi olmasına rağmen, dağılım dengesiz olduğu için ihtiyacı olan insanlara nedense bir türlü ulaşamıyor. Diğer yandan bazı kesimler yediklerini yiyip obez olurken, yemediklerini de çöplere atıp dünyayı kirletiyorlar... Ayrıca bu insanların barınma, sağlık, eğitim, iş vb. bir çok ihtiyaçları da giderek artıyor. Kendilerine yeni yerleşim alanları açmak için veya başka kazançlar uğruna hızla ormanları ve tarım alanlarını yok ediyorlar. Hızla gelişen sanayi de endüstriyel atıklarıyla havayı, suyu, toprağı kirletiyor. Ayrıca şehirlerdeki atık sular çoğu kez her hangi bir işlemden geçmeden göllere denizlere salındığı için içme suları ve denizler, evler yükselip sayıları arttığı için bacalardan tüten dumanlardan, artan araba sayılarından dolayı atmosfere salınan CO2 gazından hava büyük ölçüde kirletiliyor. Doğal gaz, petrol, kömür gibi enerji kaynakları hızla azalıp, hatta bazıları yok olma noktasına gelmiştir. Saymaya devam edersek liste uzayıp gider. Yani kısaca, insan sayısı çoğaldıkça, ekosistem hızla bozulmakta, canlı cansız dünyada ne varsa bu durumdan zarar görmektedir.
Amerika, Rusya ve batı toplumları, yer altında ve yer üstünde bulunan zengin kaynakların bu çürük, zayıf, hasta insan toplulukları tarafından da kullanılmasını doğru bulmadıkları için sürekli onları dışlamış, gelişmelerine engel olmuş, öldürülmelerini el altından bazen açıkça teşvik edip bu durumlara göz yummuştur. İnsanlar açlıktan, susuzluktan, hastalıktan ya da doğal nedenlerden ölse de, doğanla ölen arasındaki fark sürekli doğan lehine artmaktadır. Darwin'in doğal seleksiyon teorisini hatırlayacak olursak; ''daima güçlü ve doğal şartlara uygun canlıların hayatta kalacağı '' ilkesine dayanır. ''Zayıf canlılar elenir, hayat mücadelesine dayanabilen, güçlü olan canlılar hayatta kalır''. Yani doğa kendini nasıl dengeleyeceğini bilir. Amma velakin doğanın işleri bu kadar ağırdan almasına tahammül edemeyen büyük ve ileri devletler bunun için yer yer katliamlar yapmışlar, zaman zaman fırınlarda yakmışlar, o da yetmedi tepelerinden atom bombaları atmışlar. Saniyede 2 -3 kişinin dünya nüfusuna eklendiğini düşünecek olursak, durum doğum kontrol yöntemleriyle de kontrol altına alınacak gibi değil. Bu akıl almaz artışa daha ciddi müdahalelerin gerektiği çok açık. Ne demiş Dante: ''Cehennemin en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır.''
Bu zaman da işte tam o zaman deyip, adamlar silahını kuşanıp şu nüfusu biraz azaltalım dese, karşıdaki de silahını kuşanacak göğüs göğse cenk edecekler. Bu arada kendi nüfusları da telef olacaktır. Düşünüp taşınıp çok ciddi harcamalar yaparak 150-200 kadar terör örgütü organize etmişler. Daha öncekileri de yüreklendirmişler. Bunlara haktı, özgürlüktü, öz yönetimdi deyip her türlü silah, eğitim ve ekonomik desteği sağlayarak, salmışlar kendi devletlerinin üzerine (Nedense bu hak arayışları da hep geri kalmış, gelişmekte olan ve Müslüman ülkelerde oluyor). Bunları uzaktan, yakından organize ve finanse ederek, arada kendileri de çok az kayıplarla nüfus dengesini sağlamaya çalışıyorlar. Bunun en etkilisini İsrail yapıyor. Dünyadaki her türlü tepkilere kulaklarını tıkamış, bir devlet gibi değil terör örgütü gibi hareket ederek, kendi mıntıkasındakileri büyük bir gayretle elinde silah vuruyor, ölmezse bir daha sıkıyor. Eğer görmez yanlarından tedavi için hastaneye giden yaralılar olursa, onları da haber aldığında hastaneyi basıp tarıyor (Yakında bu çalışmalarından dolayı bir yüksek hizmet madalyası takarlar). Zaten Afrika'nın birçok yerinde de bir müdahaleye gerek yok; bozuk çevre koşulları ve kalitesiz yaşam şartlarından dolayı insanlar ya açlıktan, ya susuzluktan ya da hastalıktan ölüyorlar (Bu olumsuzluklara rağmen nüfus en çok da orada artıyor ama zayıf topluluklar oldukları için gerektiğinde müdahale kolay olur). Orta Doğu’ya ölüm makinaları gibi salınmış terör örgütleri yüzünden sürekli çatışmaların ve savaşların olduğu ülkelere bakınca, kimin haklı kimin haksız olduğunu bir tarafa bırakırsak, (ne zaman ölüm uykusundan kalkacağı belli olmayan) bu insanlar ellerinde silah sürekli birbirlerini öldürüp duruyorlar. Bazen bunlara gönüllü ülkeler de havadan, karadan yardımcı oluyor. Eğer birileri durumu biraz düzeltip ayağa kalkmaya çalışırsa, güçlü devletlerin elleri enselerinde, bin bir hile ile duruma engel oluyor. Terör olayları da nüfustaki bu hastalıklı artışı dengelemeye çözüm olmazsa bir B planları vardır herhalde. Artık tekrar atom bombası mı atarlar, biyolojik silahlar mı kullanırlar, ölümcül virüs mü yayarlar!..
Allah'tan Dan Brown'un kitaptaki karakteri Bertrand Zobrist, nüfus kontrolü için daha insaflı bir yol düşünüp dünyaya kısırlık virüsü yayıyor. Belli olmaz, yardım bahanesiyle verdikleri gıda ve ilaçların içine bu virüsten koyabilirler. En azından sonuç kansız, acısız ve masrafsız olur.