- Kategori
- Turizm
Dolandırıcılar şehri istanbul
Sonuna geldiğimiz, konu sıkıntısı hiç çekmediğimiz gündemi hızlı değişen bir hafta oldu gerçekten.
Toz duman arasında çok sayıda olmasa da birkaç yazar ve medya organı tarafından ele alınan bir konuydu belgesel kanalı National Geographic'de İstanbul'un Dolandırıcılar şehri olarak anılması.
Okulda bize bir şehrin, bir yemeğin yada bir hizmetin tanıtımı için en etkili ve en ucuz yöntemin "word of mouth" denen sözlü reklam yani o şehri gezen, o yemeği tadan, o hizmeti alan birinin dönünce çevresindekilere nasıl anlattığı olduğu öğretilmişti. O pahalı, janjanlı reklamlardan, filmlerden çok daha uzun mesafe katediyor insanların birbirlerinden duydukları.
NG kanalındaki belgesel dizisi içeriği ile tam da bu tanıtım yöntemine örnek oluşturuyor bence.
Bundan 1 ay kadar önce yine aynı kanalda bu kez Prag şehri bilinmeyen, "underground" yönleriyle anlatılmıştı. Öyle ki Prag'ın o sanat, edebiyat ve kültür dolu huzurlu sokaklarıyla bilinen imajı gözünüzde, gizli kameraya çekilen ve hareketli gece hayatını elinde tutan tekinsiz taksi çetelerinin turistlere yaptıklarının anlatıldığı görüntülerle bir anda yerle bir oluveriyordu. Üstelik türlü zorluklarla ikna edilen gerçek kişilerin röportajlarıyla da inandırıcılık destekleniyordu.
Teslim etmeli ki sunucu gezdiği şehirlere turistik gezi planlayanları keyifli ve güzel şeylerin yanısıra olası tehlikelerin de beklediğini anlatıyor; uyarıcı ve güvenlik konularında da bilgi veren nitelikte konuşuyordu. Turistlerin karşılaştıkları durumlarda yerel insanların özelliklerine göre nasıl davranmaları gerektiğine dair şeyler söylüyordu.
Elbette bizde tepki gösterenler "elin adamı gelmiş İstanbul'umuzu karalıyor" diye düşünerek bunu dile getiriyorsa da bırakın turistleri, vatandaşı olduğumuz kendi şehrimizde ne kadar güvende ve huzurluyuz düşünmeli; alınganlık göstermektense neler yapılabilir ona bakmalıyız.
Sevgiyle.