- Kategori
- Futbol
Dolmabahçe'de Fener alayı

Fenerbahçe, Ziraat Türkiye Kupası maçında, rakip sahada Beşiktaş’ı 1-0 yenerek çeyrek finale çıktı.
Grubunu 2. bitiren Fenerbahçe ile grubunu lider bitiren Beşiktaş’ın çeyrek finale çıkma kapışması Beşiktaş’ın sahasında oynandığından, maçtan önce Fenerbahçe taraftarından bile galibiyet için umudu olanların sayısı çok fazla değildi. En azından benim etrafımda öyleydi.
Fenerbahçe’nin geçen hafta Kayseri deplasmanında aldığı ağır yenilgi ve berbat futbol belki de böyle bir düşüncenin var oluş sebebiydi.
Ben hiçbir zaman böyle düşünmedim. Ayrı bir statü ve apayrı havası olan bir maçtı. Maçın Kadıköy’de oynanmasının bile Fenerbahçe için daha büyük dezavantaj olacağını düşünüyordum.
Kayseri maçından sonra Rıdvan Dilmen’in bu maç için ‘’Fenerbahçe bu tür maçları farklı oynuyor, Beşiktaş ise ligde Kadıköy’de 2-0 yenildiği maçta kontrollü oynamayı düşünmüştü, bu maçta gol atmak için oynayacak. Avrupa’da bu yıl en zor maçlarda bile savaşan Fenerbahçe öyle oynarsa kazanabilir’’ yorumunu yapmıştı.
Öyle oldu nitekim..
Öyle olurken de bir çok sebepler oluştu..
Maçın ilk devresinde Fenerbahçe sanki ağır bir silindirin altında eziliyor gibiydi. Bunun adı kontrol falan değil, düpedüz dan-dun du. Panik yoktu ama sağdan, soldan ortadan sürekli bastırıp, gol arayan Beşiktaş karşısında Fenerbahçe yardımlaşmayla ayakta durmaya çalışıyor ve her iki pastan biri geriye ve kaleci Volkan’a gidiyordu. Öyle ki, topu alan her Beşiktalşlı fıtbolcu hiçbir engele takılmadan opu 40-50 metre sürebiliyordu.
Böyle bir oyunun futbol literatüründeki adı sistemsizlikti. Fenerbahçe ilk devre doğru dürüst bir pozisyon bulamadı, fazla bir şey de yapamadı, bu eğer şans değilse, Beşiktaş’lı oyuncuların becerisizliği idi. Hamur gibi yoğurdukları rakiplerine karşı bu kadar etkisiz vuruşlar yapmaları, son pasları atamamaları, son vuruşları yapamamalarını adı da futbol literatüründe maalesef ‘’kabızlık’tı.
İlk devrenin son dakikalarında Beşiktaş’lı Tocic’in, hırsına hakim olamayarak, hakem Ali Palabıyık’ın önünde Robin Van Persie’ye attığı kafa, oyundan atıldıktan görüldü ki rakibe değil, çeyrek finale atılan kafaydı zira oyuncu sayısının eksikliği Beşiktaş’ı durdurduğu gibi, 2.yarıda bambaşka bir futbol seyrettirdi herkese.
Şimdi oynayan Fenerbahçe, durdurmaya çalışan Beşiktaş’tı. Sahanın her yerinde çoğalan Fenerbahçe, çok sayıda paslaşmalar yaparak, sinsice, atılacak ve üstüne yatılacak bir golün hesabını yapıyordu
Nitekim 50 dakikada röveşatalar kralı Sow’un direğe çarpıp dönen rövaşatası golün habercisi gibiydi.
İlk yarıda gol bulamayan Beşiktaş, İkinci yarıda seyrek de olsa yakaladığı hücumlarda da kontratak yeme riskini giriyordu sık sık.. Tosic’in bir anlık öfkesinin bu kadar ağır olacağını kimse düşünmüyordu.
Yine başarısız bir hücumda top kaybeden Beşiktaş 71. dakikada kötü yakalandı. Süratli kontratakta Alper, Lens’i gördü. Lens de Robin’a al da dedi ve o da attı.
Bundan sonrası Fener’a aitti. Geri kalan süreyi istediği gibi yönlendirdi, hatta 86. dakikada yine bir kontra akında avuta atmanın daha zor olduğu bir kontrada Ozan Tufan zoru başardı. Avuta attı. Yoksa maç o anda bitecekti.
Sonuç olarak çok gerilimli ve sert bir maç oldu. Beşiktaş’ın yeni stadında ilk derbi maçında Fenerbahçe’yi yenmek istemesi normaldi belki ama bunun için bu kadar gaza gelmeleri profesyonellikleri açısından şaşılacak şeydi. Gereksiz gerilimin faturası kendilerine çıktı.
Fenerbahçe kendisi için çok zor olan bir maçtan, ikinci yarıdaki futbola göre kolay bir galibiyet aldı diyebiliriz.
Onca baskıdan şans eseri de olsa bir gol yememiş olmaları ve rakibin 10 kişi kalmasını bu kadar iyi değerlendirecek daha profesyonel bir kadro ve teknik adam yapısına sahip olmaları işlerini daha da kolaylaştırdı.
Şenol Güneş’in maç boyu ekranlara yansıyan çatık kaşlı, stresli görüntüsü ile Advacoaat’ın rahat ifadeleri birbirinden çok farklıydı.
Beşiktaş’taki bireysel yetenekli oyuncu fazlası, takım oyununu engelliyor. Daha çok topla oynayıp, daha çabuk yoruluyorlar. Yenilgiyi 10 kişi kalmaya bağlamak bence doğru değil. Onca kaliteli futbolcu transferinden sonra hala Quaresma üzerinden oyun kurmak, her şey ondan beklemek, kolaycılık gibi sanki.
Sonuç olarak, iki testiden biri kırılacaktı. Rövanşı olmayan bir maçtı: ‘’Dolmabahçe’den Fenerbahçe çıktı’’ .Hakemin maçı mümkün olduğu kadar iyi yönetmek istediği, kartları çıkarmakta önceleri çekindiğini gösteriyordu. Bu kadar kötü niyetli futbolcunun olduğu bir maçta hakemlik de zordur. Sonuca etki edecek bariz bir hatasının olduğunu düşünmüyorum.
Fenerbahçe’nin lig sıralamasında üstünde gözüken Beşiktaş, Başakşehir, ve Galatasaray!ı’ yenmesine rağmen nasıl altlarında olduğu bir gerçek ise, Avrupa, lig ve Kupa’da yoluna devam eden tek takım olması da o kadar gerçektir şimdi.
Bu da, başarısız olduğu iddia edilen bir takım için en büyük ve de övünülecek bir başarıdır.