Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ocak '09

 
Kategori
Ankara
 

Dönmek mi? Asla!

Dönmek mi? Asla!
 

Resim www.avrasyabonsai.com/forum/viewtopic.php?t=9... sitesindendir..


Rahmetli olması nedeniyle, cevap hakkı doğacak şeyler söylemem, yakışık almaz.. Bu ülkenin edebiyatına katkılarını değil tartışmak, anmak bile benim gibi bir "edebiyat fakiri"nin haddi olamaz..

Kimi mi kastediyorum? Yahya Kemal Beyatlı üstaddan.. Sormuşlar rahmetliye; "Ankara'nın hiç bir şeyini mi sevmiyorsunuz?" diye.. Demek ki, "Ankara'yı sevmediğini" ifade etmiş bir şekilde, daha önceden.. O da cevaplamış; "İstanbul'a dönüşünü seviyorum!" demiş.. Allah için, ifade ettiği şey adına, çok şık oturmuş yerine.. Hani, "taşı gediğine koymuş" denir ya? O kadar!

Ama, Yahya Kemal üstad Ankara'ya keyif için gelmemiş, Milletvekili olarak, vazifeli gelmiş.. Yani, bu lafı, okumak için gittiği Paris'te 9 yıl kaldığında da, daha sonra "harciyeci" olarak gittiği ülkelerde de söyleyebilirdi.. Yani, üstad "bir yerden hoşlanmamaktan değil, İstanbul'u çok sevmekten" dolayı söylemiş bu lafı, bence..

Her ne ise.. O işin bir başka boyutu.. Ankara'da iken kendinizi huzur içinde hissedersiniz.. Kayaş'tan, Mamak'tan gelirsiniz, Polatlı'dan çıkarsınız.. Pursaklar'dan girer, Gölbaşı'ndan terk edersiniz Ankara'yı, trafikte hiç yorulmadan..

Beynam Ormanlarında piknik yaparsınız, Atatürk Orman Çiftliğinde de.. Hayvanat Bahçesinin hem gezilebilen, hem de hafta sonu geçirilebilinen bir piknik alanı olmasıdır, orayı cazip kılan.. Yani, salt "aslanlar ne yapıyor? maymun nasıl daldan dala atlıyor? fil su püskürtecek mi?" değildir, sizi oraya götüren şey..

Kuğulu Parkın Kuğuları çok ünlüdürler.. Hem fotoğraflar çekilir onlarla, hem salına salına gezmeleri izlenir.. Lise iki, Lise üç öğrencileri, el ele gezerler.. Lise sonların bu yıl sınavı var, onlar için "sevgili"ler dondurulmuştur.. Ama, sevgileri içlerini ısıtır.. Dershanelerde, evde, okulda, tek hedef "iyi bir üniversiteye kapağı atabilmek"tir.. "Seneye gezeriz.."

Tandoğan'da "işeyen melekler" heykelleri vardı, bir zamanlar.. Birilerinin üstüne işediler ki, kaldırıldılar.. Ben o heykellere bakarken, üstlerindeki örtülerin kıvrımlarını, saçlarının buklelerini, duruşlarındaki zarafeti ve estetiği izlerdim, kendimce.. Sonraları, yıllar sonra, Michelangelo'nun "Musa" heykelini izlerken duyduğum lezzeti duyardım.. O, mermere yansıtılan yaratıcılığın haşmetini izlerken olduğu gibi.. Ama, birileri sadece işediklerini görüp, kaldırmış.. Yazık!

Başkent'in "bürokratik, diplomatik" havası, Ankara'lıları hiç kasmamıştır.. Ankaralı alışıktır, bir Bakanı, bir Başbakanı makam arabalarının deri koltuklarında üç eskort önde, beş eskort arkada hızla giderken görmeye.. "Protokol Güzergahları" vardır, Ankara'nın.. Eeee? Kolay mı? Ankara'da en ufak bürokrat, Bakanlık müsteşarıdır, Bakan Danışmanıdır.. Aceleleri olur, yetişip, memleket sorunlarını "masaya yatırmak"tır, amaçları.. Gerçi masaya yatan sorunların bir kısmı, "masada kalır" ama, olsun.. İş kazası, olur öyle şeyler..

Ankara'nın ağırlığı vardır; "Merkez-i Hükümet"tir Ankara.. "Mülkiye, Türkiye!" diye boşa dememişlerdir, Memleketi yönetenler hep Mülküiye'den çıkmıştır yıllarca.. Mülkiye de, Ankara'dadır..

Yani, Ankara'dan bir yere dönülmez, hele dönülürken hiç sevinilmez.. Çünkü, işi olan herkes Ankara'ya gelir, iş bitirmek için..

Rahmetli Yahya Kemal üstad, şayet bir kez akşam saatinde, Hisar'dan batıya dönüp, güneşin dağların ardında cayır cayır yanarak battığını, bütün Haymana ovasını, Polatlı'yı kızıl aleve verdiğini görseydi, bu cümleyi asla kurmazdı..

Güzeldir Ankara, güzeldir..

 
Toplam blog
: 22
: 1234
Kayıt tarihi
: 11.10.08
 
 

Ankara'lıyım. 2 çocuk babasıyım. Evliyim tabii ki.. Bir "Ankara aşığı" diyebilirsiniz bana. Beşiktaş..