Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '07

 
Kategori
Dostluk
 

Dostlarım, dünyada "dost" yoktur! [1]

Dostlarım, dünyada "dost" yoktur! [1]
 

Nicedir kulaklarıma takılıyor o söz, herkes ondan bahsediyor... "Dostluk" diyorlar adına... Oysa Aristotales'in nefis bir sözü var, "Ey dostlarım, dünyada dost yoktur" diyor...

Ne zaman yeni bir insan benim için şahane bir "yenilgiye" dönse, ironi dolu bu sözü hatırlardım eskiden. Sonra Martin Luther King'inkini: "Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gbi yüemsini öğrendik de, kardeşçe yaşamayı öğrenemedik."

Dost var mıdır hayatta? Kimileri "Ohoo, hem de çok" derler, kimileri de "Zordur gerçek dostu bulmak..." der. Ama ben bugüne kadar "dost" yoktur diyenine rastlayamadım...

Bana gelince, bir sürü arkadaşım ismimi bile atlayarak bana "Dost" demesine rağmen, ben hiçbirine "dostum" dememişimdir.

İlk önce o dostluğu içimde aramışımdır ki, bu da her defasında beni Aristotales'in sözüne götürmüştür...

Benim "dostluk" hakkındaki düşüncelerimse epey uzun... Evet dostlar, dost yoktur. Olamaz da... Ama "nedir dostluk?" sorusunun yanıtı da, ben de bambaşka...

Ama siz dostlarım, "dostu" sohbet edecek, üzüntüyü, sıkıntıyı, maddi ve manevi zorlukları paylaşacak, yardım edecek, yardım görecek kişi olarak görüyorsunuz.

"Bir şey bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış. Bir şey bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir." demiş Konfiçyüs.

Kimisi çok kolay arkadaş edinir benim gibi... Yolda ayaküstü sohbet ettiğim simitçiden bizim bakkala, sık sık uğradığım kitapevlerindeki çalışanlardan Kordonboyu'nda oturduğum kafelerin garsonlarına kadar... Üniversiteden, çalıştığım işlerden, gezdiğim ve benzeri yerlerden tanıdıklarımı ise saymıyorum. Hepsiyle "iyi" sohbetlerim de olmuş dediklerine göre...

Kimisinin ise arkadaş edinmesi zordur. İçine kapanıklık, utangaçlık bir yana, insana karşı mesafeli olmak, soğuk durmak da vardır...

Ama dostluk başkadır, nice yaşanmışlıklar, tecrübeler, düşünce aşamaları ister...

"Denendikten sonra dost edindiklerini bağrına bas, ama her ilk tanıştığında, hemen el sıkışıp dost olma." demiş Shakespeare.

Arkadaş çoktur da nedense "dost denilen az bulunur" hayatınızda:

Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştügünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve:

- Teğmenim. Fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?

Delirdin mi? der gibi baktı teğmen...

- Gitmeye değer mi?. Arkadaşın delik deşik olmuş... Büyük ihtimalle ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın.

Asker ısrar etti ve teğmen "Peki " dedi. "Git o zaman..."

İnanılması güç bir hadise. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü... Birlikte siperin içine yuvarlandılar.

Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:

- Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş...

- Değdi teğmenim, dedi asker.

- Nasıl değdi? dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun?

- Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı... Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için...

Arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:

- Geleceğini biliyordum! demişti arkadaşı. Geleceğini biliyordum.

Ne mutlu öyle dostu olana...

Benim dostumsa, "hayat, can ve aşk dostluğudur", hayatın kardeşi ve kanıdır, "candır" artık...

Ne mutlu ki uzun yıllara yayılan acı ama güzel bir deneyimden sonra, "hayat dostumu" buldum ve bırakmıyorum onu, sımsıkı sarılarak aramızdaki bağa...

Hayatınızdaki ilk dostun "ötekiniz" ve sevgiliniz, eşiniz olması ve ona iyi bakmanız dileğiyle...

 
Toplam blog
: 353
: 3712
Kayıt tarihi
: 28.02.07
 
 

"29 Temmuz 1980’de İstanbul’da doğdu. Celal Bayar Üniversitesi, İşletme mezunu. Şiir, deneme, öykü, ..