Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ağustos '11

 
Kategori
Eğitim
 

Dr. Niyazi Altunya 8

Dr. Niyazi Altunya 8
 

Niyazi Altunya


8-BUGÜN KÖY ENSTİTÜLERİ DENEYİNDEN YARARLANILABİLİR Mİ? 

 

Köy enstitüleri, hiç şüphesiz nüfusunun yüzde sekseni köylerde yaşayan ve çağın dışında kalmış bir toplum için, en uygun çözüm yöntemiydi. Fakat bugün Türkiye’de kırsal nüfus yüzde otuzlara kadar düşmüşken, halkın yarıdan fazlası varoşlarda yaşamaktadır. Ve şu anda varoşların sorunları da, kırklı, ellili yılların köy sorunlarından geri kalacak durumda değildir. 

Şimdi bu koşullar altında varoşlar ve diğer eğitim kurumlarının, köy enstitüleri sisteminden, o günlerin ruh ve heyecanından, faydalanabileceği durumlar var mıdır? Ya da o sistemin güncellenerek bugüne uyarlanması olanaklı mıdır? 

 

Bugün sistem ve kurum olarak bu köy enstitüleri kurulamaz. Öncelikle enstitüler o zaman Kemalist devletin birer kurumu olarak kuruldular. Bu gün devleti yönetenlerin ideolojisi o sistemi kabul etmez. 

İkincisi; bu gün köy yerine tam olarak kavrayamadığımız ‘varoş’ gerçeği var. Bu gün o günkü devlet yönetimi olsa Tonguç’da sağ olsa varoş gerçeğine göre eğitim modeli yaratırdı. Ama öz ve ruh köy enstitüsü ruhu olurdu. 

Neydi o öz ve ruh? 

1.Köy emekçisi kendi kara yazgısını yine kendi çabasıyla değiştirebilir. Aydının görevi ona bilimin ışığını tutup yol göstermek, bilinç ve beceri kazandırmaktır. Nitekim bu bir ölçüde gerçekleşti. Köy gerçeğini köy enstitüsünde bilinçlenmiş köylü aydınlar ortaya koydular. Hatta bu sorunları parlamentoya taşıyanlarda onlardır. 

2. Köy Enstitüsü hareketiyle temel bir insan hakkı olan eğitim hakkı yurdun en ücra yerlerindeki en yoksul ve arkasız insana kadar ulaştırılacaktı. Bu hak okuryazarlıkla sınırlı bir hak değildi. Herkese gereksinmesine ve yeteneğine göre verilecekti. Bunun da yolu açıldı ama nicel yönden eksik kaldı. 

3. Atatürk ve Cumhuriyet devrimine sahip çıkmak ve cumhuriyet rejiminin özünü kaybetmeden çağdaşlaştırılmasına katkıda bulunmak bunun için eğitim yoluyla aklı özgürleşmiş ve bilinçlenmiş yurttaşların demokrasisini yaratmak, bu demokrasiyi ‘sandığa sok-çıkar’a indirgenmeyip, aklın ve bilimin aydınlığına kavuşturmaktı. Ve demokrat yurttaş sürü ya da mürit olmayacaktı. 

4. Tam gelişmiş insan kişiliği ancak bireyin tüm yeteneklerini güdüleyen çok yönlü bir eğitim ile oluşabilir. Onun için sözel sanatsal sayısal ve fen ile ilgili bilgi ve becerilerin asgari düzeyde herkese tanıtılması gerekir. Köy enstitüsü sisteminde derslerin öncelikli amacı yazar fen bilimci müzisyen vs yetiştirmek değil bu konuda herkese duyarlılık kazandırmak bunun için de öncelikle çok değişik bilgi ve becerilere ulaşmalarına olanak sağlamaktı. Öğretmen teknisyen ve meslek eğitimi ancak çok yönlü genel bir eğitimin üzerine temellenebilir. Müzik spor resim kitap okumak vs. önce bir ödev değil, bir haktır. Birey zamanla bunların ne kadarını zorunlu ne kadarını gönüllü kullanacağına kendisi karar verecektir. 

5. her hak gibi eğitim hakkı da bir emeğin karşılığı olmalıdır. Onun için öğretmenlerin aldığı eğitimin giderlerine yaşı ve gücü ölçüsünde emeği ile katkıda bulunması gerekir. Kurtuluş yıllarının sıkıntısı aşılınca da öğrenciler gördükleri eğitimin bedelini ödeyeceklerdir. Bu gün olduğu gibi okulda para toplama yoluyla değil gücü oranında emek harcayarak olacaktır. Gücü olmayan ya da yetmeyenler imecenin yardımından yararlanacaktır. 

 

6. Üretim yoluyla eğitim. İş yaşamı kendiliğinden bir deney alanıdır. Ve öğrenciye pek çok deneyim kazandırır. Tonguç ‘un ve 4274 sayılı yasanın izahnamesinin ısrarla vurgulandığı gibi Köy Enstitüsü çalışma yaşamının amacı bilinçsiz amele yetiştirmek değil neyi niçin ve kimin için ürettiğini bilen aydın emekçiler yetiştirmektir. Bilinçli üretici sorgulayan ve emeğinin hakkını alabilen kişidir. 

7. Köy Enstitüsü sistemi; Demokratik bir toplumsal iklimde özyönetime dayalı bir sistemdir. Enstitü öğrencinin her alanda derste, işte yönetsel yaşama ortak olduğu ve katıldığı bir kurumdur. Mezun olunca hayata atıldığında kendi ayakları üzerinde durabilirken çevresini de katılıma sürükleyen gerçek aydınlar yetiştirmeyi hedefledi. 

8. Köy Enstitüsü Eğitim Sistemi öğrencisini sınıfsal bağdan koparmadı. Aksine bu bağı sürdürmeye çalıştı. Bazılarının ‘ köyü köye mahkum etti’ iddiası mantıksızdır. Yapılan bilinçsiz köylümüzün dediği gibi ‘kendini kurtaran insan’ değil kendisiyle birlikte sınıfının kurtuluş mücadelesini de veren bir aydın kesim yetiştirmektir. Bunlar hedeflerdi. Tümünün gerçekleşmesine hatta denenmesine fırsat verilmedi. Ama gerçekleşenler de oldu. Mezunların enstitü ile bağı kopunca yalnız ve dayanıksız kaldılar. Ağanın mahalle politikacısının gericinin karşısında güçsüz kaldılar. Bazıları da yem oldu. Ama hedefler ve model doğruydu. Şimdi varoş ‘ gerçeği karşısında bunlardan yararlanılabilir mi? Olumlu yanıt ‘ halktan ve çağdaşlaşmadan yana bir iktidar olursa’sa bağlı. Fakat bu ufukta görünmüyor. Ama her hal ve şart altında bir şeyler bulunabilir. Devrimcinin görevi iktidarın değişmesini beklemek değil bir şeyler yapmaktır. 

 

Eğitim-İş deneyimi bile küçük çapta bunun olumlu bir örneğidir. M. Kemal, Tonguç ve nice devrimci, baharı beklemeyip kendilerini bahara hazırlamışlardır. Üstelik devrimler birer koç katımıdır. Hazırlıklı iseniz, her fırsatta yapacağınız bir şeyler vardır. Değilse, CHP’nin 74 ve 78 iktidarlarında olduğu gibi şaşkınlıktan cumhuriyetin en önemli eğitim kurumlarını kapatırsınız. 

Bugün bile yapılacak çok şey var. Bu koşullarda bile öğrencilere deney yaparak bilimsel gerçeği öğretmek onlara bir müzik aleti çalmayı öğretmek, seçkin edebiyat ürünlerini okutmayı, tiyatro ve halkoyunları oynatmak onları okullarının yönetimine, çevresinin ağaçlandırıp çiçeklendirip güzelleştirilmesine katmak olanaklıdır. 

Bunlar iyi yetişmiş bilinçli sorumlu öğretmenlerin işidir. Bu konuda sorumlu olan sadece M.E.B değildir. Üstelik MEB eğitimi çağın dışına da sürükleyebilir. Öğretmen kuruluşları öğrencilerin yetiştirilmesinden de sorumludur. Bu konuda elinde olanak da vardır. Tam Kemalist olmasa bile halktan yana sorumlu bir iktidar ile deneyiminin ideolojisinden olmasa da hiç değilse pratiklerinden yararlanabilir. Tarikatların ona dayalı iktidarların ağındaki varoşlar için çağdaş eğitim olanakları yaratılabilir. 

Örneğin Köy Enstitülerinde olduğu gibi buralarda yaşayan zeki çocukları en ileri eğitim kademelerine ulaştırarak bunları en önemli devlet hizmetlerinde çalıştırılabilir buradaki çocuklara özel önlemler (yatılılık bursluluk beslenme ve gereç yardımı v.b) yapılabilir. Meslek eğitimi veren okulların öğrencileri çevrelerindeki okulların bakım onarım donatım işlerinin yapabilir ve bunun karşılığında beslenme ücret sigorta gibi olanaklardan yararlandırılabilir. 

Bu yaklaşım halen yürürlükte olan 3308 sayılı meslek eğitimi yasasının ruhuna da uygundur. Örneğin Ankara da bir Kız Meslek Lisesi ya da Endüstri meslek lisesinin çevresinde kıyamet kadar anaokulu, ilköğretim okulu, özel eğitim ( engelliler) okulu var. Bu meslek okulları bu okulların küçük onarımları oyuncakları karyola ve yataklarını örtü ve peçetelerini yapabilir. Bugün çok okulumuzda elektrik kaçağı boya eksiği bozuk musluk var. Bunları bitirince çevredeki ailelere de öğretmenlerinin gözetiminde küçük onarım hizmeti vererek pratikliklerini geliştirebilirler. Kazanç saylayabilirler. Pratik yapması gereken meslek okullarının 73’den sonra liseleştirilmesi yanlış olmuş bunlar beceri ve üretimden uzaklaşmıştır. Oysa bunlar hem becerikli hem bilinçli eleman yetiştirecek duruma getirilebilirdi. 

 

 

 

 
Toplam blog
: 81
: 702
Kayıt tarihi
: 21.11.08
 
 

Nazmi Öner 1946 yılında Burdur’un Bucak İlçesine bağlı Seydiköy’de doğdu. Seydiköy İlkokulu v..