- Kategori
- Kitap
Drago'nun Hissettiremediğini Osman Hissettirdi

Drago da, Osman da, iki farklı romanın kahramanı.
'Roman kahramanı' deyince, Drago'nun kim olduğunu bazı okurlar bilmiştir.
Evet, Drago, İtalyan yazar Dino Buzzeti'nin 'Tatar Çölü' adlı romanının başkahramanı.
Drago askerlik mesleğini tercih eder, teğmen olarak başlar göreve. Hevesli ve umutludur. Askerlik mesleğindeki sıradan hayat, klişeleşmiş ortam hevesi öldürür Drago'nun. Yıllar yılları kovalar. Drago'nun umutları sıfıra sıfır elde var sıfır durumudur. Heba olur gider hayatı.
Varoluşçu romanları sevmediğimden midir nedir, Drago'nun hissettiği boşluk duygusunu hissedememiştim. Romanın banel havası sıkmıştı beni biraz da. Varoluşçu romanlar, bana banel bir hava hissettirir doğrusu. Soğuk, yorucu, bulanık, kapalı bir hava taşırlar üzerlerinde sanki.
Drago'nun hissettiremediğini Osman hissettirdi ama.
Osman kim mi? Osman da, Necip Mahfuz'un yarattığı roman kahramanı. Necib Mahfuz Mısırlı yazar. Osman ise, 'Muhterem Efendim' adlı romanının başkahramanı.
Osman, yoksulluk ve çaresizlik içinde bir çocukluk ve gençlik geçirir. Binbir emekle okur. Bakanlıkta memur olur. Osman çok hırslıdır, çok da hevesli ve umutlu... Memurluğunu tehlikeye atmamak için etliye sütlüye karışmaz, sorgulamaz, gelen ağam giden paşam der. Gözü kıdem alıp, yükselebilmektedir. Aşk ilişkileri yaşar. Osman, ilişkilerin kiminde vefasız, kiminde vefalı, kiminde de hayal kırıklığına uğrayan taraftır. Roman bitiminde de büyük bir hayal kırıklığı bekler Osman'ı.
*
Necib Mahfuz, 1988 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmıştır.
Necib Mahfuz Nobel'i kazandığında Mısır'ın El Ahram gazetesi şu başlıkla çıkar:
"Nobel Necip Mahfuz'u kazandı!"
Ne güzel bir başlık!
O kadar iyi yazarlar var ki! Nobel alan bazı yazarlar, sanmayın ki Nobel'le şerefleniyor; bilâkis Nobel onlarla şerefleniyor...Necib Mahfuz da onlardan biri...
Necip Mahfuz, bütün ömrünü doğduğu şehir Kahire'de geçirmiş. Kazandığı Nobel Edebiyat Ödülü'nü almak için bile Kahire'den ayrılmamış. Şehrine o derece aşıkmış.
Gerçi aşık olunmayacak gibi değil ki Kahire. Üç bin yıllık mazisiyle ve tüm görkemiyle ayakta duran piramitler... Ülkeye hayat veren, bereketli nehrin kıyısından geçmesi... Şehrin otantik, gizemli ve efsunlu atmosferi...
*
Necib Mahfuz'un 'Muhterem Efendim' adlı romanını okudum.
Necib Mahfuz bu romanı 1975 yılında yazmış.
Türkçe baskısı Hitkitap'tan çıkmış. Işıl Alatlı çevirmiş. Türü, roman. Sayfa sayısı, 136.
*
Kitabın arka kapak yazısı:
"Firavunların bile "Tanrılar tarafından görevlendirilmiş memurlar" olarak algılandığı Mısır'da Osman Bayyumi küçük bir arşiv memuru olarak hayata atılır. Ancak ailesi çok yoksul olduğu için eğitimini yarım bırakan bu genç adamın gözü çok yükseklerdedir. Ne yapıp edecek, günün birinde genel müdür olacaktır. Devleti "Allah'ın bu dünyadaki mabedi" olarak gören Bayyumi devlete hizmet etmeyi "Allah'a ibadet" gibi de düşünmektedir. Genel müdürlük makamı bu ibadetin ilahi bir düzen ve sadakat içinde yapılacağı en iyi, en etkin yerdir. Dolayısıyla bütün hayatını bu biricik amacına uygun olarak düzenleyen genç adamın hedefine ulaşabilmek için yapamayacağı şey yoktur.
Böylece, evlilik de dahil, her şeyden vazgeçerek hedefine doğru yürürken aslında "insan" olarak kendine yabancılaşması da kaçınılmazdır. Kendisini adadığı amacı için o bir kenarda uğraşıp didinirken hayat denilen ırmağın yanından akıp gitmesine de aldırmaz. Peki, sonunda hayalleri gerçek olacak mıdır?
İşte böyle çılgınca bir hırsın pençesinde kıvranan bir adamın çarpıcı hikâyesi; kendisinden başka herkesten nefret eden bir adamın öfkeli hikâyesi; hantal bir bürokrasinin merdivenlerini tırmanmaya çalışan kurnaz bir adamın acıklı hikâyesi…
Ve elbette Necip Mahfuz'un kendine özgü dili ve anlatımıyla…"
*
Orta Doğu'nun Balzac'ı da denilen Necib Mahfuz'u okumalısınız.
-Mustafa Yıldırım - 17.10.2017