Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '14

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Düğün - Evliliğe ilk adım

Düğün - Evliliğe ilk adım
 

Evlilik hayalleri mutlu birlikteliklere dönüşsün.


Karadayı dizisinin başrol oyuncularından Kenan İmirzalioğlu filmin bir sahnesinde evleneceği kız rolündeki bayan aktrise “Sana anlı, şanlı bir düğün yapacağım, bu düğün şehri İstanbul’un gördüğü en güzel düğün olacak” şeklinde bir söz veriyor.

Söz veriyor ve benim zaman zaman kafamı kurcalayan bir konuyu gündemime getirmiş oluyor.

Genç kızların ve kız annelerinin rüyalarını süsleyen görkemli düğünleri, o düğünlerin maliyetlerini, etkilerini ve sonuçlarını düşünüyorum.

Zengin insanların, önemli siyasilerin medyaya konu olan, günlerce konuşulan, çok büyük paralara mal olan, inanılmaz düğünlerini anımsıyorum.  

Orta sınıftan çok sayıda düğün sahibinin pahalı düğünlerle ekonomik düğünler ve evlilik masrafları arasında çarmıha gerildiğini görür gibi oluyorum.

Gençliğimde dini vaazlarını dinlediğim rahmetli Timurtaş Uçar Hoca’nın konu ile ilgili bir konuşmasını anımsıyorum. Belki o zamanlar ben kendim de evlenmeye aday pozisyonda bulunduğum için bugün bile anımsayacağım şekilde kazınmıştı zihnime.

“Bir tarafta beş yıldızlı otellerde çok büyük masraflarla yapılan düğün merasimleri, o merasimlere çağırılan sanatçılara ödenen büyük paralar, o merasimlerde su gibi içilen viskiler, ortalığa bahşiş olarak saçılan dolarlar; öte tarafta da evlenebilmek için bir yüzük parasını bile zor bulan insanlar” şeklinde bir resim çizmiş. Sonra da “böyle bir ülkede siz o yüzüğü zor bulanın yerinde olsanız neler hissedersiniz” diye sormuştu hoca.

Sormuş ve eklemişti; “o kişi bir köşe başında aniden karşınıza çıkıp yakanızı tutarsa sizce haklı mı, haksız mı?”

Yoksul ama evlilik çağında çok sayıda insanın bir şekilde geçimini sağlayabilecekken sırf düğün masraflarını, kız tarafının çevresinde, filmlerde görüp istediği maddi koşulları göze alamadığı için evlenmeyi ötelediğini ya da gündeminden çıkardığını bilenlerdenim.

Yaklaşık iki yıl önceki bir görüşmemizde askerliğini çoktan yapıp bitirmiş genç bir tanıdığım borç harç yürütmeye çalıştığı dükkânında rakamlar sayıp dökerek bana düğün masraflarının elini kolunu bağladığını anlatmaya çalışmıştı. Çakı gibi bir delikanlıydı ve o hala bekâr.

Otuz yaşını çoktan geçmiş başka bir tanıdığım daha var. Çocuk bulabildiği her işte çalışıyor. Ortada fazla şey yok. Olanlar da ne kızları ne de kız ailelerini ikna edecek düzeyde değil. Bugün olsa, bugün evlenecek

Eminim ki onların tam karşısında, o gençler tarafından evlenilecek kızlar da bir şekilde bekliyorlar. Onları Allahın emri, peygamberin kavli ile isteme cesareti gösterecek, düğün, evliliğe giriş giderlerini gözünde büyütmeyen damat adaylarını beklerken ne yazık ki onlar da “anlı şanlı düğün” düşleri kuruyorlar.

Yakında hısım olduğumuz bir dostum da “emekli olup emekli parasıyla oğlumun düğününü yaptım” demişti. Elbette o düğünün içinde sadece tören masrafları yoktu ama onun da belli bir ağırlığı mutlaka vardı.

Babamlar altmış iki yıl önce bir ev düğünü ile evlenip yoksul bir yuva kurmuşlar. Buralarda yaygın bir inanışa göre “evlenene Allah yardım etmiş.” Birlikte çalışarak sekiz çocuk büyütmüşler. Dört evlatları üniversite bitirmiş.

“Evlendiğimizde evimizin bütün eşyası bir bisiklet arabasını bile doldurmayacak kadardı” diyor babam.

Kerpiç kesmiş, kar temizlemiş, elbise, sebze, meyve satmış, işçi olarak girdiği bir kamu kuruluşunda uzun yıllar çalıştıktan sonra da emekli olmuş. Kimseye muhtaç olmadan ve kendi ifadesi ile “bilerek aile bireylerinin boğazından haram lokma geçirmeden” yürütmüş evliliğini. Şimdi sekiz evladını da evlendirip yuvadan uçurmuş.   

Rahmetli annemin evlendiklerinde evde olan çiçekli çinko bir tabağı varmış Bu tabak onu mutlu eden şeylerden biriymiş ve onunla ilgili mutluluğu düğünden bir süre sonra görümcesinin çocuğu kapılarını çalıp “yenge bizim sizde çiçekli bir tabağımız varmış, annem onu istiyor” diyinceye kadar sürmüş. Bize hem anlatır, hem gülerdi

O günler çamaşır ve bulaşık makinelerinin, kaloriferli apartman dairelerinin olmazsa olmaz sayılmadığı günlerdi. Çoğu kimse için gelinin baba ocağı yerine ayrı eve götürülmesi ayıp bile sayılıyordu.  Başlangıcında elektrik yerine gaz lambaları kullanılıyordu. Çamaşırlar leğende, bulaşıklar kumla, külle yıkanıyordu. Beklentiler ciddi anlamda sınırlıydı. Alan memnun, veren memnun zamanlardı.

Elbette ben babamın altmış küsur yıl önceki evliliğini örnek gösterip işi gücü olmayan, askerlik görevlerini tamamlamamış insanlar evlenip sorumluluklarını büyütsünler demek istemiyorum ama sırf ilk düğün masrafları yüzünden evliliğe yanaşamayanlarla onları bu yüzden evlendirmek istemeyenlere dikkat çekmek istiyorum.

Düğün olayı aşıldıktan sonra kurulan, kurulacak evliliklerin çoğunun o ocağın bereketiyle bir şekilde tütebileceğinden söz ediyorum. Elbette yokluğun, yoksulluğun; karşılanmamış beklenti ve taleplerin evlilik sonrası ciddi fırtınalar yarattığı aileleri de göz ardı etmeden bir şeyleri dile getirmeye çalışıyorum.

Sosyal sınıflar arasındaki uçurumun gittikçe büyüdüğü dünyamızda şu an için orta sınıfta bulunanların böyle bir sorunu olduğunu ve bu sorunun çözümü için farklı toplum kesimlerine görevler düştüğünü dile getirmek istiyorum.

Orta sınıftan kız annelerinin, kız ailelerinin düğün töreni konusunu evlilik gibi önemli bir konunun önüne çekip köstek etmemelerini arzuluyor, onların da tavırlarını yumuşatmalarının işi kolaylaştıracağını katkı sağlayacakları o yumuşak iklimin gençliklerinin o yorucu dönemini yaşayan kızların da kaderlerinin açılmasına vesile olacağını düşündüğümü ifade etmek istiyorum.

Duruma göre “saçmalık” diyerek dudak bükenlere konu, “amca sağ olasın” yaklaşımını gösterecek gençlere de serinlik olsun diye yazıyorum.

Evliliğe götürecek yollar açık, damat ve gelin adayları mutlu olsun. Bütün kalbimle bunu diliyorum.

Amcamın adı Hıdır, elimden gelen budur.

 

  

08.09.2014 21:06

  

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..