- Kategori
- Psikoloji
Dün gece bir rüya gördüm anne

Zifiri karanlıktı her yer, sen yoktun, sesin yoktu. Beni sımsıkı saran sıcak kucağını aradım, bulamadım. Ne kadar büyümüş olsam da, hala içimde bir yerlerde kalan çocuk yanımla sığınmak istedim şefkat dolu limanına. Beni yine sar istedim, bağrına bas istedim anne!
Deli düşümde sendin sığındığım her zaman ki gibi... Hani küçükken de hep koşardım yanına korktuğum gecelerde, beni avuturdun, öper koklardın. Öylece uyur kalırdım yamacında... Senin yanındayken aldığım güveni, bana bu dünyada başka hiçbişey vermedi anne!
Acaba şimdi benim çocuklarım da bende aynı güven duygusunu tadıyorlar mıdır dersin? Bilmiyorum...
Sanki ben hiç "anne" olamadım biliyor musun anne? Kendimi bir türlü öyle görmedim, göremedim... Alışamadım belki de büyümüş olmaya... Sorumluluk duygusunun dayanılmaz yükü ağır geldi henüz olgunlaşmamış omuzlarıma, korktum başaramam diye. Kabullenmek istemedim varolan gerçekleri. Arasıra geçmişe daldığımda, "anne, kardeşime bişey söyle!" sesiyle aniden irkilip, "nerdeyim ben?" dediğim çok oldu biliyor musun anne?
Dün gece bir rüya gördüm...
Zifiri karanlık bir yerde koşup duruyordum çaresizce... Neyi aradığımı ben de bilmiyordum. Sanki kaybolan bişeyler vardı bulmaya çalıştığım. Yoksa kaybettiğim, çocuksu umutlarım mıydı anne? Hani, yıllarca hayalini kurduğum geleceğim... Artık bitme noktasına gelmiş kutsal kurumların, aslında olması gereken yanları mıydı peşinden koştuğum? Deliliğim miydi? Çılgınlıklarım, oyuncak bebeğim, yitip giden dostluklarım, ilk öğrendiğim örgüm ya da babamın bana bayramda aldığı kırmızı rugan ayakkabım mıydı kaybettğim? Bilmiyorum...
Öyle çaresiz hissediyorum ki bazen kendimi anne, keşke birileri benim yerime verse o almam gereken önemli kararları diyorum. Keşke hiç büyümemiş olsam...
Keşke hep çocuk kalsaydım, hep koşup oynasaydım... Dertsiz, tasasız... Akşama ne yemek pişireceğim kaygısı bile olmadan, önüme geleni yeseydim hazırca...
Keşke okula gideceğim zaman, sen yine saçlarımı acıta acıta tarasaydın... Hayatın acılarını gördüğümden beri, o acıları çok arar oldum biliyor musun anne?
Dün gece bir rüya gördüm anne...
İçinde sen yoktun, babam da yoktu... Yalnızdım... Hayat kıskacına takılmış, can çekişir gibi kıvranıyordum sancıyla... Etrafımda yüzleri silinmiş bir sürü insancık vardı , ama ben yalnızdım. Onlar kimdi, nerden gelip nereye gidiyorlardı bilmiyorum. Sanki mahşer yeri gibiydi ortalık. Tutup kendimi sıyırmak istedim o kalabalığın içinden, yapamadım. Gücüm yoktu, çok yorgundum... Ben daha bu yaşımda neden bu kadar çok yoruldum anne?
"Ah benim kadersizim!" diye çok ağladığın olurdu benim için, bazen anlam veremezdim. Kadersiz olmak sanırım böyle bişeymiş be anne... Hayatın acı meyvelerini mevsimsiz tadıp, sonrasında da, tüm güzelliklere geç kalmakmış...
Dün gece bir rüya gördüm anne...
Yoksa rüya değil miydi gördüğüm? Yoksa, tüm acı gerçeklerin, beynimde geç kalmış bir jeton gibi düşmesi miydi? Hayat mıydı yani bu, gerçeklerin benle zalimce yüzleşmesi miydi?
Nerdesin be annem!
Hadi ben yine kabus görmüş olayım, yine yanına sokulayım ha, ne dersin?