- Kategori
- Felsefe
Dünden bugüne farklılıklarımız
Derste sınıfta okuduğumuz konu : “ İslam Düşüncesindeki Yorum Farklılıkları “ adlı konu başlığını işliyorduk. Konu dikkatimi çekiyor her zaman olduğu gibi derinlere dalıp düşündürtüyordu. Kendi kendime analizi yapıyor mümkün olduğunca objektif olmaya çalışıyorum. Zaman tünelinden geçmişe doğru yolculuk yapıyorum ki bunun zorunlu olduğunu da düşünüyorum . Konu, ilk muhatabı olan toplumun sosyo kültürel yönünü baz aldığımda daha iyi anlaşıbildiği gibi ayrıca zamanlara yayılmadıkça çarpılmayacağının farkındayım. Tabi ilk muhatap dediğim toplum 6 veya 7. Asırdır. Bu farklılıkların sebepleri sırasıyla şöyle sıralanmış :
1) İnsan yapısından kaynaklanan sebepler
2) Kültürel sebepler
3) Siyasi sebepler
4) Sosyal sebepler
5) Coğrafi sebepler
Siyer ve Hadis ilim dallarından öğrendiğimiz kadarıyla sözde olağanüstü gösterilen olması gereken ve bu sebeplerden ötürü oluşan farklılıkların elbette hoş bakılması gerekeceği gibi yalnız zaman tünelinden yaptığım yolculukta bu ilim dallarında bizleri ziyadesiyle yanıtlığını gördüğüm gibi kim bilir daha kaç asır devam edecektir. Oysa söz konusu olan zaman diliminde var olma savaşını veriyordu dünya. Kendi halinde olan topluluklarda vardı istisnai durumdu. Yeni gelen, yaymaya çalışın dinin baş kahramanı yerinde oturup beklemedi. Savaştı, sınırları içinde ve sınırların dışında, gereken bu olsun veya olmasın şartları nemelazım diyelim. Dini kaynaklarımız bir yandan bir hoş görü şablonu çizerken öbür taraftan ise risk oluşturan tehlikeleri yok etme, üstünlük, fiziki karşı koyma girişimini yine ballandıra ballandıra anlatır. Bu ne! kraldan çok kralcılığı oynarken “ kes-kpoyala-yapıştır “ı en iyi oynayarak bunu da kanunlaştırmışlar o zamanı bu zamana haksızca yutturmuşlar. Koşulları nasıl ez geçmişler.
Ya bugün ! Teori ve eylem ( davranış) arasındaki yığınca uçurum ne olacak ?
Farklılıklarımızın normal olduğundan bahsederken ama uygulama da ise nötrüz. Ne inançta ne bireysel olarak davranışımıza yani özel ilişki olsun veya sosyal hayatımızda pratize edemediğimiz gibi teorik olarak hepimiz çok biliriz. Hepimiz güç göstersi derdindeyiz. Ailede bireyler birbirine “höd !” der. İkili ilişkilerde kim daha çok güç yetirirse “höd” der. Arkadaş, komşu, mahalle “höd höd …!” demekle meşgulken ama yine teoride pek anlayışlıyız. Dev aynadan kendimizi bulamayız çünkü asırlardır kendimizi görmemek için hançerler ile gözlerimiz oyulup, görmez olduk. Bunu fark edenlere ise “höd..!” dendi .
Ama biz en üstünüz, hoşgörüde kimseye papuç bırakmayız. Herkes yanımızda halt etmiş yamacımıza yanaşamaz “ höd höd”cülerce..
Her birimiz kendimizden başlayalım. Ben, sen, o…