Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Eylül '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Dünya bir gündür

Dünya bir gündür
 

“<ı>Dünyamız bir şiir değil gülüm!

<ı>Dünyamız yeşilliklerin, balıkların, insanların tarihi...

<ı>Kaç bin yıllık acının alevinde dönen bir küre!!”

<ı>

<ı>

Dünya-bir gündür, o gün de bu gündür...

Seni bir kaç gün beklettim dünya. Ayaz vardı, soğuktu. Kızmıştın bana. Oysa sana hiç kızmadım. Seni bir ömür beklememe rağmen hiç gelmedin. Şimdi söyle, hangimizdi geç kalan?

Mavi gökyüzüne doğru kaldırmışsın ellerini ve bir şeyler bekliyorsun. Değişmesini bekliyorsun kaderinin. Belki de elinde bir silgi, yeniden oluşturuyorsun çizgileri.

Dışarısı yeni yağmurlara hazırlanıyor.

Yeni yağmurlara hasretsin kaç zamandır. Farklı bir ışık yakalayabilsen umutla parlayacak yüzün. Oysa elindeki beyaz bayrak çaresizliği anlatır. Kadere teslimiyet midir, nedir?

Olur mu hiç?

Belki de renklere pek takılmamak gerek. “ Aç gözlerini” desem , gri bulutlara karşı kaldırdığın bez parçasının çaresizliğini gör desem. Görebilir misiniz?

Üşüdüm.Tüm bedenimde hissediyorum soğuk havanın, ayazın dokunuşunu. Aylardan nisan: Ne kar, ne buz var dışarda. Üzerime kar yağmış gibi sanki. Sanıyorum düşünmek üşütüyor insanı. Beyin bir noktada yoğunlaşıyor ve diğer uzuvları unutuyor olmalı...Hayatımız gibi. Sadece bir noktaya yürüyoruz. Unutuyoruz gidilmesi gereken diğer noktaları.

Görüyorum ki beyaz bu gece çaresiz. Oysa o değil miydi tüm renklerin prizmadan geçmeden önceki hali? O değil miydi her nesneyi ilmek ilmek işleyen, motif motif süsleyen renklerin çıkış noktası? Karanlık pişkindir, hırsları sürükleyip peşinden örtmeye çalışıyor renkleri. Lime lime beze bürünse de beyaz yılmamak gerek. Bayrağı taşıyan sopayı kırdırmamak gerek.

İşte, yine o müzik çalıyor müzik setimde. Dalga dalga yayılıyor ezgisi tüm bedenime. Bir hüzün kaplıyor içimi. Bilmem neden dir? Sözlerini de anlamıyorum aslında “Ftess esi-ftes esi” Mondo söylüyor. Müzik dünyanın evrensel dili. Konuşman gerekmiyor anlaşmak için. Sadece dinlemek ve o ezgileri paylaşmak, aynı duyguları hissedip yaşamak yeterli. Tüm hücrelerime yayılıyor her namesi, her vuruş, her ton beni olmak istediğim yerlere götürüyor belki de. Her tiz, her bas ses yüreğimdeki şekerlerimi eritiyor. Tüm gözeneklerimin diken diken olduğunu hissediyorum. Tekrar tekrar başa alıp dinliyorum. Bıkmıyorum. Keşke, hayatımızı da tekrar tekrar başa alıp , yeniden tüm yaşanmamışlıkları yaşayabilsek. Bir cd ye yükleyip , istediğimiz anları tekrar yaşayıp, istemediklerimizi silebilsek. Aslında sek-li, sak-lı cümleleri pek sevmem, keşke sözcüğünü kullanmayı da. Ne hikmetse kalemimden dökülüverdi bu gece. Sanırım kara bulutların kasveti var içimde. Kara bulutlar sarmış gök yüzünü, ay sıyrılmak , ışığını yeryüzüne yansıtmak istedikçe; üzerine üzerine gidiyor kara bulutlar. Bu gece yol arkadaşımdı ay ışığı ve bulutlar. Yeni yağmurlara hazırdılar. Umut kokutmak için dünyayı, bütün bir gece ay ışığıyla savaştılar.

Sözlerin yetişemeyeceği bir yerlerde, özverinin kutsallığına leke sürülmeyeceğini; en kocaman mutsuzluğun, eninde sonunda bir çocuk yumuşaklığıyla, parmaklar arasında gül kokusuna dönüşeceğini; çıkılamayan yıldız, belki de gidilemeyen iklimde “ iyi niyet ve tüm güzelliklerin” var olduğunu ve olacağını biliyorum.

Dileğim şu dur ki; Gökyüzü maviliğinin ak yaban güvercini, vişnelere bulaşıp kanadını kirletmesin.

Çizdiğim her desen de sen

Yokluğuna yol yol uzayan ben

Ulaşılmazlığa ulaşma çabası içinde olan biz

En derin anlamları çözme çabası içerisinde olan siz

DÜNYA-bir gündür, o gün de bu gündür...

Gün gelir rengarenk şekerleriniz tükenirse

Koca bir dünya yetmez onları geri getirmenize...


 
Toplam blog
: 8
: 1504
Kayıt tarihi
: 03.09.07
 
 

Hayatı, yaşamayı, insanları, doğayı seviyorum. Farklı hayatları, farklı zamanlarda yaşayanlardanım. ..