Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Kasım '09

 
Kategori
Mizah
 

Dünya'mız, 2012'de bitiyor mu?

Dünya'mız, 2012'de bitiyor mu?
 

Maya Uygarlığı, kozmik inancına görebir takvim hazırladı 2012'de Dünya'nın sonuna nokta koymuştu...


FLAŞ…FLAŞ…FLAŞ!...

2012’ de koskocaman bir gezegen, Dünya’mıza çarpacak…Tıpkı, Batı Afrika sahilleri açığında batan “kayıp kıta Atlantis” gibi dünyamız da yok olacak. Sil baştan, geriye hiç bir şey kalmayacak!

Bu ne kâhin işi, ne medyum işi. Astronom’ların ortaya koyduğu gerçeğe göre her 3 bin 600 yılda bir, Güneş’in yörüngesine girerek, dünya’ya çarpacak olan “Marduk” isimli gezegen’in marifeti olacakmış bu felâket! Dünya, hop oturup, hop kalkıyor şimdi!

Güler misin, ağlar mısın? Yahu şunun şurasında 2012’ ye ne kaldı be? Eli kulağında hem? Gün de belirtmişler, tam 12 Aralıkta…

“Maya” denilen birileri varmış. Onların takvimi, bu tarihi, işaretliyormuş. Maya’ların da anlaşılan işi gücü yokmuş. Onlar Pirelli’nin takvimini görselerdi, bayılırlardı, akıllarını böyle şeyler getirip, bozmazlardı, Dünyayı da iğne üzerinde oturtmazlardı. Neymiş efendim, dünyanın manyetik dengesi bu Marduk’la allak bullak olup değişecek, ve yeni bir dünyanın başlangıcı olacakmış. Hesabını da yapmışlar. Bu ne iş?! Bu lâfları çıkaranlar sopalık yahu!

Korku senaryolarından yola çıkan filmciler de bu fırsat deyip, bu kıyameti film yapmışlar. Cuma’ya sinemalarda. Bilinçaltı bu korkumuzdan para kazanıyor elin oğlu! Şunlara bakın hele! TV de gördüm. Koskoca Afrika kıtası, levrek gibi yanlamasına, başını denize daldırmış, suları taşıra taşıra, ağır ağır batıyor. Üzerindekilerse, çarpma neticesi, her şey havalarda! Çiğdemlerinizi alın. Çitleye çitleye filmi, son defa seyredelim bari. Nihayet batırdık Dünya’yı.

Yahu 2012’ ye ne kaldı? Etmeyin bre! Bizim de projelerimiz var. Üç yıldır bu blog’larda yaza yaza, yüze yüze işin kuyruğuna geldik. Tam da bizi “ Köşe yazarı” yapacakları zaman ha! Marmaris’lerde gelecek yılın mayolarını resimleyecektim. Tüh, tüh, tüh!...Bazılarımız "Tık" baron'u. TıkBank' ta ellerinde kalacak bu tık'lar şimdi. Ya, insan "Tık, tık" çı olmamalıymış!

Tüh, tüh, tüh, gördünüz mü? Çoğumuz, merakını gideremeden göçecek bu Dünya' dan. Meselâ "ıslâk imza" nedir? Keçeli kalemle çizik atmak mı, mürekebe banarak yazmak mı? Hangisi? Islağı mı, kurusu mu makbul. Islağı, mapuslara düşürüyorsa, patlıcanı, biberleri ipe dizip balkona astığımız gibi, kurusunu kullanmak mı?.

Tüh, tüh, tüh..Ya ıslak aşk? Hep merak etmişimdir. Hep ev ekmeği yiye yiye bıkıyor insan. Beyaz francalasını, "çarşı ekmeği" ni arıyor. Meselâ ıslak aşk, "ıslak ıslak" havuzda sevişmek mi? İmzayı bilmem ama, aşkın kurusu mu, yaşı mı hangisi makbuldür? Daha neler neler, aklıma gelmiyor giderayak! Her ikisi de bir arada , akla zarar mı?

Valla inanasım gelmiyor. Hesapları da ortada. Bir fantastik senaryoya göre, üç yıl sonra kozmik bulutlardan oluşan bir kuşak içine girecek dünyamız. İnsanlar kısa süreli bir uyku hali ile arınmadan sonra, aydınlanmış olarak, yeniden uyanacaklar. Bakın, bu formül iyi. Karpuz yata yata büyür anasını satiym. Kalktığımızda fıstık gibi dinç oluruz.

Astronomlara göre, bu felâket, 100 bin yıl sonra olacak. Yanı başımızda yıldızlar patlayacak amma, zarar vermeyecekmiş.

Dünyamızın patlayarak yok olması, “Maya” kehanetleri ile ilgili. İşte bu tarihten itibaren, erimekte olan kutup buzullarının yer ve açı değiştirmesi, felâkete hazırlayan sebeplerden.. Velhasıl “kaçış yok! Daha önce yaşanan dört çağ’da, tıpkı böyle sona erdi” diyor. Yeni hayatımızda, taş devri, tunç devri, demir devri, elektronik devrinin yanı sıra, o hain cibilliyetsiz “Marduk” denen terörist göktaşını da sayacağız, belli.

Anlaşılan 21 nci yüzyılı göremeyeceğiz desenize. NASA’ da işe karıştı. Gezmeleri seven göktaşı, şimdi, dev galaksilerin arasında saklanıyormuş. “Elma da dersek, armut da dersek, davetsiz olarak çıkıp gelecek. Kurtuluş yok! Muhakkak çarpacakmış bize.

2012’de tüm gezegenler, aynı hizaya gelecekmiş ayrıca. Dünya da itmeyle, Samanyolu’nun ortasında yer alacakmış. N’oldu şimdi? “Kırk yamalı bohçaya döndü gökyüzü. Bu hal, dünyanın çekim kuvvetini, tersine çevirir mi? Ne çevirmesi? Dünya, saniyenin onda biri bir duraklasın. Allah, Allah, yandı Cafer bez getir. Ne kadar toprağa bağlı yapıt varsa, hepsi fezaya savrulur, uçar gider, toz olur be yau!

Bir de Güneş fırtınalarından şüphelenmiş ilim adamları. Dünyayı batırır mı diye. Valla ben de UFO’ dan inen o kılıksız adamlardan şüphelenmiştim. Onlar bizim yaşantımızı kıskandı. Kim bilir nerelere gizli gizli çomak soktular bre! Tevekkeli değil, onları polisler aradı, aradı da, bir türlü bulamadılardı.

Velhasıl her kafadan ses çıkıyor. Ama, vakitler de yaklaşıyor. N’apsak ki? Sahi siz n’apardınız? Öğrenci iseniz, okulu mokulu bırakır mıydınız? Yahut bankadan paranızın hepsini çekip, Dünya’ya nisbet olsun diye dolaşır mıydınız?. Yahut, “Nerden inceyse, oradan kopsun der miydiniz?

Şu işe bakın. Ya 2012 yılında okulunuz bitiyor ve o gün nişanlınızla evlenmeğe, ya karar verdiyseniz? Olur a! 2013’de Fenerbahçe Türkiye kupası alacaktı, o da suya düşer desenize. Sizler, söyleniyormuşsunuz, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın mı?” dediniz? Zannetmem. O zaman siz bu yazıyı editörler gibi çapraz okuma hevesine kapıldınız..Yahu, esemeniz kalmaz diyorum size.

Kıyamet günü Kur’anda yazılı. Kimsenin tahmin edemeyeceği bir Cuma günü olacağı yazılı. Kimi kandırıyor bunlar? Tesadüf müdür, nedir? Şu Aralığın 12 ‘si de Cuma’ya gelmiyor mu? Bu ne iş?

Nuh Tufanı da bir gezegenin, Dünya’ya çarpması neticesi olmuştu. O zamanki Dünya’da günahkârlar çokmuş. Bizim bildiğimiz köhne dünya, eski kulağı kesiklerden. Beğensek de, beğenmesek de, yaş tahtaya basmaz.. Amma da kıtır atmışlar değil mi? O zaman sorarlar, günahın okkası kaça geliyor?” “Ne günahıymış bu?” Diye..

Zaten başımıza gelecekler belliydi. Türkülerimizde bağırmıyor muyduk “ Batsın bu dünya!” diye?. Al işte! Hadi bakalım. Buyrun! Sizi şööööyle alalım efendi. Dünya elbet batar, böyle diye diye.

“İnceldiği yerden kopsun” diyeniniz de vardır. Nasıl olsa Cüppeli Ahnet Hoca’dan öğrendiniz. Hani şu elinde “ski’si,” ayağında “haşeması,” Malta açıklarında jetiyle dolaşan, gâvur kızlarını süzen adam. O söylemişti. “Öbür dünyada, eski eşlerinizi ‘yanınıza’ veriyorlar” mış. Yaşadınız! Bu işten sıkıntı duyup da “yau, aynı suratla bir daha mı?” diyenleriniz de vardır. Var mıdır?

Ya da üç hatunla evli olanların hali ne olur acaba? “Bunların ikisi fazla, ayıp oluyoru! “ Derler de, alırlar mı elinizden? Alırlarsa, o zaman orada da adalet, eşitlik yok demektir. Dayatmaya giriyoru. Olur mu böyle şey, olmaz? Adalet istersiniz değil mi?

Kolayı var. Geldiğiniz dünya’da, dayatmalara nasıl olsa alışıksınız En iyisi mi, dudağınızın ucuna gelen türküyü söyleyiverin gitsin, anasını satiym. “Adaletin bu mu, batsın bu dünya!” diyerekten. Bakmışınız sesiniz beğenilir, sizi canlı yayında “muganni” (şarkıcı) diye kadroya alıverirler, rahat edersiniz. Bunu da mı biz söyleyeceğiz! Sonrası? İyilik sağlık.

Ört ki, ölem!

NOT: Google’ da amblemini karartarak, Dünyamızı, son defa ekranına siyahlar içinde koymuş, ışıklarını söndürmüş, ziifiri karanlıklara bürünmüş, bu günden itibaren. Açın bakın isterseniz!

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..