Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mart '11

 
Kategori
Tiyatro
 

Dünya Tiyatrolar Gününün Ardından

Dünya Tiyatrolar Gününün Ardından
 

Tiyatro yaşanmış veya yaşanacak olayların öyküsünün oyuncular tarafından bedensel ve mekânsal değişikliklerde canlandırıldığı sahne sanatıdır. Tiyatro kelimesi eski Yunancadan türemiş olup, dilimize İtalyancadan gelmiştir. Tiyatro verdiği mesajlar bakımından toplumun aynasıdır. İnsanları eğlendirerek bilgilendiren ve eğiten sanat dalıdır. Bu özellikleri ile bir ölçüde yaşamın bir provasıdır.

Tiyatronun tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Tiyatronun insanoğlunun yaşadığı ilkçağlardaki doğal ve dinsel motiflerini hikâye ederek canlandırmasından ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu çağlarda insanlar kimi zaman bir yırtıcı hayvanı taklit etmiş, kimi zaman bir ağacı ve bitkiyi gösterilerinde kullanmışlardır. Yaşadığı çağın yaşam ve üretim özelliklerini kendi yaratıcılıklarını da katarak gösterilerine yansıtmışlardır.

İlkel çağlarda doğayı yansıtma ile başlayan süreç diğer çağlarda toplumsal gelişmelere bağlı olarak her çağda farklı şekillenmiş ve sanatsal özellikler kazanmış, daha da estetik hale gelmiştir. Tiyatro başlangıçta her ülkenin gelenek ve görenekleri çerçevesinde şekillenmiştir.

Daha sonra uluslararası ölçekte bir tiyatro hareketi ortaya çıkmış, ortak kültürel değerler benimsenmeye başlamıştır. Tiyatro eserleri dünyanın her yerinde seyircilerle paylaşılmaya ve sanatsal değerler uluslararası ölçeğe kavuşmuştur.

1948 yılında Prag’da UNESCO ve Uluslararası tiyatro topluluklarını tarafından dünya çapında tiyatro kuruluşlarını çatısı altında toplamak amacıyla Uluslararası Tiyatro Enstitüsü ( ITI ) bir sivil toplum örgütü olarak kurulmuştur.

ITI halklar arasında barış ve dostluk pekiştirmek, karşılıklı anlayışı derinleştirmek, sahne sanatları konusunda bütün insanlar arasında yaratıcı işbirliğini artırmak, tiyatro sanatında uluslararası bilgi ve uygulamaların değişimini teşvik etmek amacıyla kurulmuştur.

Uluslararası Tiyatrolar Enstitüsü (ITI) tarafından 1961 yılında yapılan 9. ITI Konferansında ‘Dünya Tiyatrolar Günü’ önerisi kabul edilmiştir. Her 27 Mart tarihinin Dünya Tiyatrolar Günü olarak kutlanmasına karar verilmiş ve 1962 yılından itibaren dünya çapında kutlanmaya başlamıştır. Bugün 100’e yakın ülkede Dünya Tiyatrolar Günü kutlanmaktadır. Ülkemizde de çeşitli etkinliklerle bu gün kutlanmaktadır.

Bugünün kutlanmasındaki hedefler; Dünya tiyatrocularının sahne sanatları çerçevesinde birbirleriyle olan ilişkilerini güçlendirmek, bilgi ve uygulama alışverişini arttırmak, gelişim sürecinde sanatsal yaratıcılığın ve üretimin gerekliliği konusunda toplumsal bilinci uyandırmak, insanlar arasındaki barış ve dostluğun sağlanması ve artmasına yardımcı olmak, karşılıklı anlayışı geliştirmek, UNESCO’nun hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmaktır. Bu düşünce her Dünya Tiyatro Günü’nde bir kez daha insanlara hatırlatılmaktadır.

Her yıl başarılı bir sanatçı Dünya Tiyatrolar Gününde bir konuşma yapmaya davet edilmektedir. Uluslararası Bildirge olarak nitelendirilen konuşmanın metni 20’den fazla dile çevrilmekte, dünya basınına dağıtılmakta, dünyadaki tiyatro gruplarınca da oyundan önce okunmaktadır.

Dünya Tiyatro Günü gerek uluslararası ölçekte gerekse ulusal ölçekte tiyatrocuları bir araya getirmek, sanatçıların bu günü seyirciyle birlikte kutlayarak verilen mesaj ile dünya barışına destek olmak fırsatı yaratılmaktadır.

Jean Cocteau ilk bildirgenin yazarıdır. Uluslararası Bildirge’nin yanı sıra, ITI dünyanın hemen her yerinde büyük gösteriler ve festivaller düzenlemektedir. http://www.iti-worldwide.org/aboutiti.html

Ülkemizde tiyatroda halk kültüründen yararlanma düşüncesinin uygulamalarına Tanzimat ve Meşrutiyet dönem­lerinde başlanmıştır. 1868 Nisan'ında İstanbul Gedikpaşa Tiyatrosu'nda ilk düzenli temsil­ler verilmeye başlanmıştır.

29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilân edildikten sonra, Atatürk’ün önderliğinde her alanda ol­duğu gibi güzel sanatlar alanında da çalışmalar bir disipline bağlanmıştır. Osmanlı'dan, intikal eden Darü'l Elhan, Darü'l Bedâyi, Muzıka-i Hümayun ve Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali'si yeniden yapılandırıldı, adları değiştirilmiştir. 1925 yılında Halk müziği derlemelerine başlanmıştır. 1924 yılında Anka­ra'da Musiki Muallim Mektebi ve 1936 yılında Ankara Devlet Konservatuvar açılmıştır. Batı Müziği eğitimine ağırlık verilmiş, müzik, ope­ra, bale, tiyatro dallarında ihtiyaç duyulan sanatçıların yetiştirilmesi­ne başlanmıştır.19 Kasım 1930 tarihinde Darü'l Be-dâyi'ye bağlı bir Tiyatro Meslek okulu açılarak yeni sanatçılar yetişti­rilmeye başlandı. 1931 yılında Darü'l Bedâyi'nin adı İstanbul Şehir Tiyatroları olarak değiştirilmiştir. Atatürk döneminde amatör tiyatro çalışmalarının merkezi ön­celeri Türk Ocakları, 1932’den itibaren de Halkevleri olmuştur. http://www.kultur.gov.tr/TR/belge/1-16008/eski2yeni.html

Ülkemizde tiyatroları kullandıkları maddi kaynakları dikkate alarak üç ana başlık altında toplayabiliriz bunlar; devlet tiyatroları, belediye tiyatroları ve özel tiyatrolardır. Bugün ülkemizde 18 devlet tiyatrosu vardır. Bu tiyatroların 58 sahnesi vardır. 2010 yılında devlet tiyatrolarının seyirci sayısı 1.6 milyon kişidir. Özel tiyatro sayısı ise 138’dir.

Ülkemizde her sektörde olduğu gibi istatistiki veri sıkıntısı tiyatroda da yaşanmaktadır. TUİK 2008-2009 verilerine göre ülkemizde 201 tiyatro bulunmakta Bu tiyatroların koltuk sayısı 80.099’dır.2217 eser oynanmıştır. Bunun 1703’ü yerli, 514’ü yabancı eserdir. Bu tiyatrolar 18.803 gösterim yapmış, bunun 13.548’i yerli eser gösterimi, 5255’i yabancı eser gösterimidir. 2010 yılı verilerine göre 1,6 milyon kişinin üzerindedir. Özel tiyatro sayısı ise 138’dir.

İstanbul ile bazı Avrupa şehirleri arasında yapılan bir karşılaştırmada Viyana’da 83 kişiye 1 tiyatro düşerken, Atina’da 125, Berlin’de 166, Paris’te 173 ve İstanbul’da ise 400 kişiye 1 tiyatro düştüğü görülmüştür. Bu verilerden de görüldüğü üzere ülkemiz tiyatro fakiri görülmektedir. http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=-213377

2011 yılında Dünya Tiyatrolar Günü mesajı yayınlayan Ugandalı sanatcı Jessica A.Kaahwa dünyaya verdiği mesajda; özetle tiyatronun insanlığın hizmetinde olması gerektiğini, tiyatronun barış ve uzlaşma mesajlarının yayılmasına yarayacak evrensel dil olduğunu ifade ediyordu. Toplulukların sosyal değişimler geçirmesi ve reformlardan yararlanması için, tiyatronun savaş yıkımına uğramış bölgelerde ve müzmin yoksulluk ya da hastalık çilesi çekmekte olan toplum kesimlerinde yararlı görevler yaptığını söylüyordu. Birleşmiş Milletlerin dünyanın her yanında barışı silahla koruma uğruna devasa paralar harcadığını, tiyatronun ise aynı görevi zorlamalardan uzak biçimde yerine getirebilecek, daha insancıl, daha ucuz ve çok daha güçlü bir seçenek olduğunu dile getiriyordu. http://www.hurriyetport.com/kultur-sanat/27-mart-dunya-tiyatrolar-gunu-mesaji-bu-sene-ugandali-akademisyen-jessica-a-kaahwa-tarafindan-kaleme-alindi

Ülkemizde Dünya tiyatrolar günü bildirisini kaleme alan ve açıklayan Ali Poyrazoğlu ise yazısında izleyicilerle oyuncular karşı karşıya gelmeden, insan kadar eski, insan üzerine düşünme, insana bakma, eğlenirken insanı ve dünyayı yorumlama, yeniden yaratma eylemi gerçekleşmiyor diyordu.

http://cadde.milliyet.com.tr/2011/03/27/HaberDetay/1369563/Ali_Poyrazoglu_dan_Dunya_Tiyatrolar_Gunu_Mesaji

Bir tiyatro seyircisi olarak Dünya Tiyatrolar Gününün ardından ülkemizde bugüne kadar yaşananları ve tiyatromuzun bugünkü geldiği süreci düşündüğümde tiyatronun yararlı taraflarını çok iyi kullanabildiğimizi söylemem çok güçtür.

Hâlâ tiyatrosu olmayan ve tiyatro kültüründen uzak bölgelerimiz vardır. Tiyatro gerek mekân gerekse kadro olarak büyük yerleşim yerlerine sıkışmış durumdadır. Bugün hala ülkemizde başta gençlik olmak üzere tiyatroya gitmeyen veya gidemeyen milyonlarca insan vardır. Aslında bu noktada kültür ve sanata bakışımızın günden güne gerilemesi yatmaktadır. Okullarımızda hala tiyatro faaliyetleri oldukça yetersiz düzeydedir.

Sorunun temelinde tiyatro sevgisini yaygınlaştırmamak, tiyatroya gönül vermiş sanatçıya ve seyirciye uygun imkânlar sağlayamamak yatmaktadır. Bazı kesimler sorunu sadece maddi olarak değerlendirseler de tiyatroların finanse edilmesi ile geleceğin garanti altına alınması mümkün değildir. Nitekim bu yönde yapılan eleştirilerde haklı eleştirilerdir. Sorun sadece parasal sorun değildir. http://www.tiyatrodunyasi.com/makaledetay.asp?makaleno=416

Tiyatroyu sevmek ve yaşamak gereklidir. Okullarda, sokaklarda yeni neslin yapacağı çalışmalar için gerekli alt yapı oluşturulmalı ve bu faaliyet için imkânlar verilmelidir. Gençliğin çalışmaları engellenmemelidir.

Ancak herşeyden önce yöneticiler sanata ve sanatçıya yönelik marjinal söylemlerden kaçınmalı ve motive edici olmaları gerekmektedir.

Toplumun aynası olan tiyatronun en ağır rejimlerde bile topluma mesaj veren, toplumsal gelişime destek olan veren bir sanat dalı olarak önemini yüzyıllardan beri şekilsel değişikliklere rağmen korumakta ve geliştirmekte olduğu unutulmamalıdır.

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..