Dünyayı neler bekliyor?

Dünyayı neler bekliyor?

Birçok değişmezler ters düz oldu son 20 yılda. Demir perde Ülkeleri batılılaştı. Çin Maocu sistemden liberalizme geçti. AB genişledi demir perde Devletlerinin çoğunu bünyesine kattı. Genlerin helezonu açılarak haritası çizildi. Farklı canlıların genleri birbirlerine nakledildi. Hareketli canlıların genleri bitkilere, bitkilerin genleri kendi aralarında farklılığı olan diğer bitkilere transfer edildi.

Genlerin sırları ortaya çıktıkça bilinen biyolojik teoriler çürüdü. Bir çok felsefi düşünce temelden çöktü.

Tarımda üretim artışı sağlamak için dıştan müdahaleler yetersiz gelmeye başladı. Kimyasal katkılar ve kimyasal ilaçlar yüzünden yapısı bozulan toprak verimsizleşti. Bu defa bitkilerin genleriyle oynanarak üretim artırılmaya çalışıldı.

Bitkilerin ve tarımsal ürünlerin gen yapısı bozularak, insanların tükettiği tüm sebze ve diğer tarımsal ürünler orijinal lezzetini ve özelliklerini kaybetti. Dolayısı ile besleyici ve koruyucu niteliklerini kaybettiler.

Artan dünya nüfusu ve endüstriyel çılgınlık

Teknolojinin baş döndüren ilerlemeleri yeni endüstriyel alanların açılmasına yol açtı. Artan dünya nüfusunun barınma, beslenme, sağlık, eğitim, sosyal yaşantı ve diğer insani zorunlu ihtiyaçlarını karşılamak için daha fazla teknoloji gerekti.

Daha fazla teknoloji kullanılırken çevresel riskler ortaya çıktı. Çevre kirliliği, görüntü kirliliği, hava kirliliği, gürültü ve diğer zararlı endüstriyel etkiler.

Son birkaç yıldır kış çok sert, yaz ayları alışılmıştan daha kurak geçiyor. Büyük devletler küresel ısınmayı tartışa dursun, etkilerini ve olumsuzluklarını insanlık çoktan yaşamaya başladı.

Ortaya çıkan tüm bu olumsuzlukların temel sebebi, insanın aç gözlülüğünden kaynaklanan ticari kaygıları ne yazıkki.

Bilimsel gelişmeler kötü niyetli insanların elinde istikbalde zararlı sonuçlara sebep oluyor. Birçok bilim adamı keşfettiği icadını insanoğlunun hizmeti için yapmıştı. Ancak daha sonra birçoğu insanlığa zarar verdiğinden bu bilim adamları vicdan azabına düştüler.

Her şeyin altından çıkan şu ticari kaygı; bilimi, teknolojiyi, hatta yeni keşfedilen nano teknolojiyi bile geri tepen silaha çeviriyor.

Nano teknoloji

Çok değil on beş yıl önce bir yonga devrenin komut yazılımı en fazla 386 kbayt kadardı. Yani bir yonga chip’in saniyede yapabileceği işlem sayısı 386 kbayt. Bu gün bir entegre yonga chip’in saniyedeki işlem hızı 8 GHz. Yani 15 yıl öncesindeki işlemcilerin 16 milyar katı işlem yapabilmektedir. Bu gün yonga chiplerin yeni nesilleri (CPU merkezi işlem birimi) saniyede 16 milyar işlem yapabilmektedir.

Nano teknoloji tekniği ile üretilen moleküler biyolojik kimyasallar, inanılmaz sonuçlar ortaya koymaktadır.

Bu bakımdan Ülkemizde; nano teknoloji teknikleri ile çalışan bir gurup bilim adamının icat ettiği mekanik aksam yağlayıcısı kimyasalı bor madeninden ürettiler. Bütün dünyanın ilgisini çeken bu yağlayıcı şimdiden dünya piyasalarında yerini aldı. Bazı üniversitelerimizde geliştirilen tekniklerle özellikle süper iletkenlerle ilgili şaşırtıcı sonuçlar alındığını basından öğreniyoruz.

Bu kadar ileri düzeyde teknolojiye sahip olunduğu halde, insanlığın geleceğini tehdit eden riskleri bertaraf edecek çözümleri geliştirmek çokmu zor? En azından kullanılan teknolojilerin beraberinde getirdiği kirletici riskler aynı teknoloji kullanılarak en aza indirilebilir.