- Kategori
- Şiir
Düş ülkesi

DÜŞ ÜLKESİ
Gecenin uzun çekilmiş
Kaşları altında
Erdemlilik parlıyor
Siste yağmurda
Bir buğday
Ya da yulaf tanesinin
Parladığı gibi
Fazlasıyla uzamış tırnaklarım
Böyle endişeli kulaklarım
Cazın cızırtısına kapalı
Gerisin geri gecenin
Son saatinin karanlığında
Kanatlarıyla itecek
Köhne bulutların
Arasından vuracak şafak
Şehrin daima değişen yüzüne
Kalın duvarlardan birinin ardından
Çocuk doğurdu bir kadın elleriyle
Yumuşak ağzı açık
Kalakalmış şaşkın gözlerle
Ne zaman yelken açtılar
Ama geri dönmedi onlar
Güneşte cesur
Geceleriyse korkuyla titreyerek
Düş ülkesinde zerefşan ırmağına
Islık çalan yıldızların altında
Duyarak büyük iniltileri
Hiçbir ağızdan çıkmayacak sözleri
Bende bekledim dönmesinin kaşifleri
Her şafak çömelip
Dokunurdu parmaklarım
Ve gözlerim ama asla
Geri gelmediler
Baharat tütün ya da altın dolu
Hangi ülkede saklanmaktaydılar
Zührevi bir öpüşü tenleri esmerleşmiş
YA DA beyazlaşmış yabancı güneşlerde
Tarihin başkalarından
Bir başka sayfa gerilip uzanmış
Gölgeleri köpükler üstüne
Düşerken keşfedilecek
Bir ülke olmadığını bilen
Ölüm mü alıp götürdü onları
Şimdi penceredeki son
Cam da kırıldı fırtınayla
El ele yani bu penceresiz
Yıldırım çarpmış sel
Basmış evden ötede
Yaşıyorum zamansız uzamsız
Ve kalbim çarpıyor
Mehmet Özgür ERSAN MODA/MAYIS/2013