Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

28 Aralık '18

 
Kategori
Söyleşi
 

Düşleri Suya Düştü

KİME NE SÖYLESİN, KİME NE DESİN? 
 
Zengin olma düşü suya düştü, suyu da devlet içti. Bizim oralı bir vatandaş 1959 yılında gençliğinin baharındayken, çok çalışıp az yiyerek biriktirdiği paralarla Halk Bankası'ndan hisse senedi alarak tasarruf etti. Yıllarını da “Yaşlılıkta zengin olup, rahat ederim. Kimselere muhtaç olmam, muhtaçlara yardım ederim.” düşleri kurarak geçirdi.
 
Her birinin değeri 100 TL’den tam 100 hisse senedi kuponu alan ismi Mehmet olan vatandaş, o günlerde kendisini geleceğin milyarderi olarak görüyordu. Çok sıkıntı çektiği dönemlerde bile hisse senetlerini satmadı, sabretti. Aradan geçen yıllar boyunca alacağı evlerin, otomobillerin sefasını çocuklarıyla ve torunlarıyla nasıl değerlendireceğinin hesabını yaptı.
 
Ve geçtiğimiz aylarda doların tavan yaptığı zamanlarda, “artık yeter şu milyarları alalım da biraz da biz keyfimize bakalım” düşüncesiyle; eline, içine milyarları koyacağı koca bir çanta alarak evinden hızla çıktı. Devlet bankasının yolunu tuttu. Zengin olmanın gururuyla vezneye yaklaştı ve yarım asırdan fazla zaman öncesi dişinden tırnağından artırarak aldığı 100 kuponun günün maddi değerini talep etti. 
 
Veznedar, Mehmet Efendiye bıyık altından gülerek:
- “Amca her biri 100 liralık 100 hisse senedin hala duruyor, ama değeri paranın YTL olduğu vakitlerde zaman aşımı muamelesi görmüş, yani yeni deyimle nostalji olmuş” dedi.
 
Mehmet amca nostaljinin ne demek olduğunu bilmiyordu. “He, evladım, o dediğinden olmuştur, amma sen benim paraları şu çantaya bir dolduruver.” diyerek çantasını titreyen elleriyle ve heyecanla çarpan yüreğinin metanetiyle veznedara uzattı. 
 
Veznedar biraz öfkeli tavırla:
-“Amca anlamıyor musun, sana olmayan paranın nesini verelim?” dedi. 
 
Mehmet Efendi önce şaka sandığı bu yanıtın ciddiyetini öğrenince beyninden vurulmuşa döndü. Üzgün yüzle, süzgün gözle ve yorgun bedeniyle evine geri döndü. Aradan günler geçti… Bir yakını dedi ki ona: 
-"Memet amca.Türk lirasından nicedir sıfırlar atıldı artık. Milyon tabirler eskidi, ne zamandır yerine yeniden kuruşlu günler geldi. Onlar konuyu yanlış anlamışlardır. Git durumu güzelceme banka müdürüne izah et. Maziden çıkarsınlar paraları, kuruşla, lirayla hesaplayıp versinler hakkını." dedi.
 
Mehmet Amca bu oluşumla yeniden umutlandı, yüreğine sanki gençlik iksiri zerk edilmişçesine birkaç saat içinde yine  veznedarın karşısında aldı soluğu, sordu soruyu.
 
Beklediği cevabı alamayınca müdürle görüşmek istediğini söyledi. Veznedar Mehmet amcanın yaşına hürmet ederek müdürün odasını gösterdi. Yoksa öyle her isteyen müdürün yanına giremezdi.
 
Mehmet Efendi müdürün şekline sıfatına bakmadan, komşusunun bellettiği sözleri ardarda sıraladıktan sonra:
 
-“Bana şimdi mazeret beyan etmeden ödeme yapabilirsiniz, para yeniden eskisi gibi oldu. Şimdinin parasıyla hesap edin, paralarımı verin." dedi.
 
Banka müdürü çalışan memurlara göre biraz daha nazik ama daha ciddi bir tavırla şöyle cevap verdi: 
-“ Mehmet amcacığım, burası devlet bankası, Bu bankada hisse senedinde artış olmaz. Üstelik senin hisse senetlerin zaman aşımına uğramış. Beş kuruş bile alacağın yok bankada."
 
Mehmet amcanın aklı yatmadı bu anlatıma, istediği cevap bu değildi. Yılar öncesi yememiş, içmemiş, çalıştığından artırmış, ha bire bankanın hisse senetlerinden almıştı. Devlete katkısı olduğunu düşünerekten de içi ayrı bir rahatlıktaydı. 
Beyninin kıvrımlarından geçen bu sözleri müdür beye iletmeye çalıştı. Banka müdürü, konunun dahasını dinlemedi. Nazik tavrını koruyarak:
-“Devlete katkılarınızdan dolayı teşekkür ederiz” dedi Mehmet amcaya… 
 
Bu kibarca verilmiş cevapla Mehmet amcanın zengin olma düşleri suya düşmüş, suyu da devlet içmişti. Ömrünün en güzel çağı olduğunu düşündüğü gençlik yıllarında, onca yıllık çalışması bir anda heba olmuştu. Devlet, bir zamanlar köşkler alınan liraları nostalji yaptığı gibi, Mehmet amcanın gençliğindeki zenginlik düşlerini de bu sürece katmıştı. 
 
Mehmet Amca, gençliğinde harcadığı eforları, emeklerini boşa çıkaran devlet zihniyetine hayıflanarak ve “Kime ne söyleyeyim, kime ne diyeyim” cümlesinin tekrarlarıyla, gözlerinde yaşlarla evinin yolunu tuttu...
 
Ayfer AYTAÇ - ayferaytac.com
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara