- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Düşünmesek mi acaba..
''Vilayat-i Şarkiye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ' nin erzurum şubesini ilk olarak kuran kimseler , doğu illerinde yapılan propagandalar ile bunların hedeflerini , Türklük , Kürtlük , Ermenilik meselelrini bilim , teknik ve tarih açılarından inceleyip araştırdıktan sonra , ilerideki çalışmalarını şu üç noktada topluyorlar (Erzurum Şubesinin basılı raporu):
1. Kesinlikle göç etmemek ,
2. Derhal ilmi , iktisadi ve dini bakımlardan teşkilatlanmak ,
3. Saldırıya uğrayacak doğu illerinin her köşesini savunmada birleşmek,
Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Huku-ı Milliye Cemiyeti 'nin İstanbul'daki yönetim merkezinin , medeni ve ilmi yollara başvurarak amaca ulaşabileceği konusunda fazla iyimser olduğu anlaşılıyor. gerçekten de bu yolda çalışmalar yapmaktan geri durmuyor. Doğu illerindeki müslüman unsurların haklarını savunmak üzere Le Pays adında Fransızca bir gazete yayınlıyor.Hadisat Gazetesinin çıkarma hakkını alıyor. Bir yandan da İstanbul'daki İtilaf devletleri temsilcilerine ve İtilaf Devletleri başbakanlarına hatırlatma yazıları veriyor. Avrupa'ya bir heyet gönderme teşebbüsünde bulunuyor.
Bu açıklamalardan kolaylıkla anlaşılacağını sanırım ki , söz konusu cemiyetin kuruluşuna yol açan asıl sebep ve düşünce , doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi ihtimali oluyor.bu ihtimalin gerçekleşmesinin de doğu illeri nüfusunda Ermenilerin çoğunlukta gösterilmesine ve tarihi haklar bakımından onlara öncelik tanınmasına çalışanların , ilmi ve tarihi belgelerle dünya kamuoyunu aldatmayı başarmalarına ve bir de müslüman halkın Ermenileri topluca öldüren barbarlar olduğu iftirasının bir gerçekmiş gibi kabulüne bağlı olduğu düşüncesi ağır basıyor. İşte bundan dolayıdır ki , dernek , aynı gerekçeye dayanarak ve aynı yollardan yürüyerek , tarihi ve milli hakları savunmaya çalışıyor.
Karadeniz sahilindeki bölgelerde de bir Rum Pontus hükümeti kurulacağı korkusu vardı. Müslüman halkı Rumların boyunduruğu altında bırakmayıp onların yaşama ve var olma haklarını koruma gayesiyle bazı kimseler Trabzon'da da ayrıca bir dernek kurmuşlardı.(Muhafaza-i Hukuk)
Merkezi İstanbul'da olan Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti 'nin amacı ve siyasi hedefi adındanda anlaşılmaktadır. Herhalde merkezden ayrılmak gayesi güdüyor.
Kurulma yolundaki bu dernekler dışında , memleket içinde daha başka bir takım dernek ve kuruluşlar ortaya çıkmıştır.Bunlar arasında Diyarbakır , Bitlis , Elazığ illerinde , İstanbul'dan idare edilen Kürt Teali Cemiyeti vardı.Bu derneğin amacı yabancı devletlerin koruması altında bir Kürt Devleti kurmaktı.
Konya ve dolaylarında İstanbul'dan yönetilen Teali-i İslam Cemiyeti'nin kurulmasına çalışılıyordu.Memlektin her tarafından İtilaf ve Hürriyet , Sulh ve Selamet Cemiyetleri de vardı.
!!! İNGİLİZ MUHİPLERİ CEMİYETİ!!!
İstanbul'da çeşitli amaçlarla gizli ve açık olmak üzere kurulmuş , parti veya dernek adı altında bir takım kuruluşlarda vardı.
İstanbul'da önemli sayılabilecek kuruluşlardan biri , İngiliz Muhipleri Cemiyeti idi. Bu isimden , ingilizlere dost olanların kurduğu bir dernek anlaşılmasın.Bence , bu derneği kuranlar kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile , kendi çıkarlarının korunma çaresi Lloyd George hükümeti aracılığı ile ingiliz korumasını sağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların , İngiliz Devleti'nin Osmanlı devleti'nin bir bütün olarak korumak ve himaye etmek isteğinde olup olmayacağını bir defa olsun dikkate alıp almadıkları , üzerinde düşünülmeye değer.
Bu derneğe girenleri başında , Osmanlı Padişahı ve Halife-i Ruy-i zemin ünvanını taşıyan Vahdettin , Damat Ferit Paşa , Dahiliye Nazırı olan Ali Kemal , Adil ve Mehmet Ali beyler ile Sait Molla bulunuyordu.Dernekte Rahip Frew (Fru) gibi ingiliz milletinden bazı macera heveslileri de vardı. Yapılan işlemlerden ve gösterilen faaliyetlerden anlaşıldığına göre , derneğin başkanıo Rahip Frew idi.
Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı.Biri , açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himayesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi.Öteki de gizli yönüydü.Asıl faaliyet bu gizli yönde idi. Memlekte içinde örgütlenerek isyan ve ihtilal çıkarmak , milli şuuru felce uğratmak , yabancı müdehalesini kolaylaştırmak gibi , haince faaliyetler , derneğin bu gizli koul tarafından idare edilmektede idi.Sait Molla'nın derneğin açıktan yaptığı çalışmalarında olduğu gibi , gizli çalışmalarında ondan daha çok rol oynadığı görülecektir.Bu dernek hakkında söylediklerim , sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgeler ile daha kolay anlaşılacaktır.''(NUTUK ALFA YAYINLARI)
Şimdi efendim gelelim nereye dikkat çekmek istedğimize... İlkönce şunu merak ediyorum , acaba kaç kişi NUTUK 'u okudu. M.Kemal Atatürk bunu boşuna mı yazdı , yoksa gelecekteki neslimiz , bizim hangi merhaleleri atlatarak bu Cumhuriyeti kurduğumuzu öğrensin , bilsin , geçmişte bize yapılanlardan , kendilerine o zaman başka bir versiyonda yapılmaya çalışılanların farkına varsın da ona göre hareket etsin diye mi yazdı ?
Ben M.K. Atatürk'ün o kadar meşgalenin içindeyken, yahu dur bir kitap yazayım da , bestseller olsun , yeni nesil benim nasıl kitap yazdığımı görsün diye bunu kaleme aldığını düşünmüyorum. Rahmetli'nin zamanında ki gençler , bu konularda hassastı , şimdiki jenerasyonun içine ettiler , hassasiyetini yok ettiler .
Ben giriş bölümünden bir kısım aktarmaya çalıştım , merak edenler ise Kurtuluş Savaşı'nı bire bir paşanın yanındaymış gibi yaşamak isteyenler (ancak bu şekilde reyting alır bu kitap) , o savaş halinde paşa ve komutanları arasında kapalı kapılar ardında ne konuşulduğunu merak edenler bu kitabı kaçırmasınlar. İnanın Hollywood yapımı 2 inci Dünya Savaşı film ve kitaplarından daha zevkli.
şimdi gelelim asıl son noktaya.Hülasa-i Kelam , dikkatimi çeken nedir biliyor msunuz? O zamanki dertlerin aynısı şimdi de başımızda. O zaman nelerle uğraşıyorsak , şimdide aynı şeylerle uğraşıyoruz. Sanki, 1920 lerde çekilen filmin , 2000 li yıllarda bilgisayar teknolojisi ve animasyon ve efektleriyle güçlendirilmiş yeni versiyonu karşımızda.
Korkum şu ki , bizden sonrada nesil aynı savaşı verecek. Hayatı boyunca , borç ödeyen ve borç ödemekten başka bir şey bilmeyen , başını kaldırıpta , etrafta ne var ne yok diyemeyen bir adamız. biz dikkatli olursak , biz rahatımız için bazı imkanlarımızdan ödün vermez isek , bu lüksün kölesi oluruz ve torunlarımızı da aynı şekilde köle yaparız diye korkuyorum.
1. Kesinlikle göç etmemek ,
2. Derhal ilmi , iktisadi ve dini bakımlardan teşkilatlanmak ,
3. Saldırıya uğrayacak doğu illerinin her köşesini savunmada birleşmek,
Vilayat-ı Şarkiye Müdafaa-i Huku-ı Milliye Cemiyeti 'nin İstanbul'daki yönetim merkezinin , medeni ve ilmi yollara başvurarak amaca ulaşabileceği konusunda fazla iyimser olduğu anlaşılıyor. gerçekten de bu yolda çalışmalar yapmaktan geri durmuyor. Doğu illerindeki müslüman unsurların haklarını savunmak üzere Le Pays adında Fransızca bir gazete yayınlıyor.Hadisat Gazetesinin çıkarma hakkını alıyor. Bir yandan da İstanbul'daki İtilaf devletleri temsilcilerine ve İtilaf Devletleri başbakanlarına hatırlatma yazıları veriyor. Avrupa'ya bir heyet gönderme teşebbüsünde bulunuyor.
Bu açıklamalardan kolaylıkla anlaşılacağını sanırım ki , söz konusu cemiyetin kuruluşuna yol açan asıl sebep ve düşünce , doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi ihtimali oluyor.bu ihtimalin gerçekleşmesinin de doğu illeri nüfusunda Ermenilerin çoğunlukta gösterilmesine ve tarihi haklar bakımından onlara öncelik tanınmasına çalışanların , ilmi ve tarihi belgelerle dünya kamuoyunu aldatmayı başarmalarına ve bir de müslüman halkın Ermenileri topluca öldüren barbarlar olduğu iftirasının bir gerçekmiş gibi kabulüne bağlı olduğu düşüncesi ağır basıyor. İşte bundan dolayıdır ki , dernek , aynı gerekçeye dayanarak ve aynı yollardan yürüyerek , tarihi ve milli hakları savunmaya çalışıyor.
Karadeniz sahilindeki bölgelerde de bir Rum Pontus hükümeti kurulacağı korkusu vardı. Müslüman halkı Rumların boyunduruğu altında bırakmayıp onların yaşama ve var olma haklarını koruma gayesiyle bazı kimseler Trabzon'da da ayrıca bir dernek kurmuşlardı.(Muhafaza-i Hukuk)
Merkezi İstanbul'da olan Trabzon ve Havalisi Adem-i Merkeziyet Cemiyeti 'nin amacı ve siyasi hedefi adındanda anlaşılmaktadır. Herhalde merkezden ayrılmak gayesi güdüyor.
Kurulma yolundaki bu dernekler dışında , memleket içinde daha başka bir takım dernek ve kuruluşlar ortaya çıkmıştır.Bunlar arasında Diyarbakır , Bitlis , Elazığ illerinde , İstanbul'dan idare edilen Kürt Teali Cemiyeti vardı.Bu derneğin amacı yabancı devletlerin koruması altında bir Kürt Devleti kurmaktı.
Konya ve dolaylarında İstanbul'dan yönetilen Teali-i İslam Cemiyeti'nin kurulmasına çalışılıyordu.Memlektin her tarafından İtilaf ve Hürriyet , Sulh ve Selamet Cemiyetleri de vardı.
!!! İNGİLİZ MUHİPLERİ CEMİYETİ!!!
İstanbul'da çeşitli amaçlarla gizli ve açık olmak üzere kurulmuş , parti veya dernek adı altında bir takım kuruluşlarda vardı.
İstanbul'da önemli sayılabilecek kuruluşlardan biri , İngiliz Muhipleri Cemiyeti idi. Bu isimden , ingilizlere dost olanların kurduğu bir dernek anlaşılmasın.Bence , bu derneği kuranlar kendi şahıslarını ve kendi çıkarlarını gözetenler ile , kendi çıkarlarının korunma çaresi Lloyd George hükümeti aracılığı ile ingiliz korumasını sağlamakta arayanlardır. Bu zavallıların , İngiliz Devleti'nin Osmanlı devleti'nin bir bütün olarak korumak ve himaye etmek isteğinde olup olmayacağını bir defa olsun dikkate alıp almadıkları , üzerinde düşünülmeye değer.
Bu derneğe girenleri başında , Osmanlı Padişahı ve Halife-i Ruy-i zemin ünvanını taşıyan Vahdettin , Damat Ferit Paşa , Dahiliye Nazırı olan Ali Kemal , Adil ve Mehmet Ali beyler ile Sait Molla bulunuyordu.Dernekte Rahip Frew (Fru) gibi ingiliz milletinden bazı macera heveslileri de vardı. Yapılan işlemlerden ve gösterilen faaliyetlerden anlaşıldığına göre , derneğin başkanıo Rahip Frew idi.
Bu derneğin iki yönü ve iki ayrı niteliği vardı.Biri , açık yönü ve usulüne uygun teşebbüslerle İngiliz himayesini sağlama amacına yönelmiş olan niteliği idi.Öteki de gizli yönüydü.Asıl faaliyet bu gizli yönde idi. Memlekte içinde örgütlenerek isyan ve ihtilal çıkarmak , milli şuuru felce uğratmak , yabancı müdehalesini kolaylaştırmak gibi , haince faaliyetler , derneğin bu gizli koul tarafından idare edilmektede idi.Sait Molla'nın derneğin açıktan yaptığı çalışmalarında olduğu gibi , gizli çalışmalarında ondan daha çok rol oynadığı görülecektir.Bu dernek hakkında söylediklerim , sırası geldikçe yapacağım açıklamalar ve gereğinde göstereceğim belgeler ile daha kolay anlaşılacaktır.''(NUTUK ALFA YAYINLARI)
Şimdi efendim gelelim nereye dikkat çekmek istedğimize... İlkönce şunu merak ediyorum , acaba kaç kişi NUTUK 'u okudu. M.Kemal Atatürk bunu boşuna mı yazdı , yoksa gelecekteki neslimiz , bizim hangi merhaleleri atlatarak bu Cumhuriyeti kurduğumuzu öğrensin , bilsin , geçmişte bize yapılanlardan , kendilerine o zaman başka bir versiyonda yapılmaya çalışılanların farkına varsın da ona göre hareket etsin diye mi yazdı ?
Ben M.K. Atatürk'ün o kadar meşgalenin içindeyken, yahu dur bir kitap yazayım da , bestseller olsun , yeni nesil benim nasıl kitap yazdığımı görsün diye bunu kaleme aldığını düşünmüyorum. Rahmetli'nin zamanında ki gençler , bu konularda hassastı , şimdiki jenerasyonun içine ettiler , hassasiyetini yok ettiler .
Ben giriş bölümünden bir kısım aktarmaya çalıştım , merak edenler ise Kurtuluş Savaşı'nı bire bir paşanın yanındaymış gibi yaşamak isteyenler (ancak bu şekilde reyting alır bu kitap) , o savaş halinde paşa ve komutanları arasında kapalı kapılar ardında ne konuşulduğunu merak edenler bu kitabı kaçırmasınlar. İnanın Hollywood yapımı 2 inci Dünya Savaşı film ve kitaplarından daha zevkli.
şimdi gelelim asıl son noktaya.Hülasa-i Kelam , dikkatimi çeken nedir biliyor msunuz? O zamanki dertlerin aynısı şimdi de başımızda. O zaman nelerle uğraşıyorsak , şimdide aynı şeylerle uğraşıyoruz. Sanki, 1920 lerde çekilen filmin , 2000 li yıllarda bilgisayar teknolojisi ve animasyon ve efektleriyle güçlendirilmiş yeni versiyonu karşımızda.
Korkum şu ki , bizden sonrada nesil aynı savaşı verecek. Hayatı boyunca , borç ödeyen ve borç ödemekten başka bir şey bilmeyen , başını kaldırıpta , etrafta ne var ne yok diyemeyen bir adamız. biz dikkatli olursak , biz rahatımız için bazı imkanlarımızdan ödün vermez isek , bu lüksün kölesi oluruz ve torunlarımızı da aynı şekilde köle yaparız diye korkuyorum.