Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '17

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Düşünsel Düşler Realiteyi İşler

Düşünsel Düşler Realiteyi İşler
 

"Bir an gözlerini kapat ve hayal et, kimseye öfkelenmiyorsun. Bu nasıl olurdu?

Edemem ki, imkansız o.

Tamam, diyelim ki imkansız, hayal etmene engel var mı?

Hayallerle yaşanmaz.

Bak dostum, bana ayıracak bir dakikan yok mu? Yaşamın boyunca hayal kur demiyorum, sadece bir dakika için.

Neye yarayacak?

Hatırım için. Bir şey anlatacağım sana.

Boş işler.

Dostum lütfen bir dakika için, hayal etmeden düşünür müsün, kimseye öfkelenmediğin bir dünya nasıl olu…

Çok saçma, düşünmekle olsaydı ohooo

Peki düşünmekle olmuyor, hayal kurmayalım, üzerinde kritik yapmayalım, gökten zembille mi inecek kafandaki dünya?

Yolu belli, büyüklerimiz düşünmüş

Düşünmüş mü? Yani düşünmüş diyorsun, yani birileri düşünmüş öyle mi?

Öff kafa yormaya gerek yok, onu kırarsın, bunu dökersin, şuna atar yaparsın, berikini pataklarsın, bu işlerin yolu budur.

Sevgili dostum tam beş dakika oldu, bir dakika hatırım için beynini zorlamıyorsun ama beş dakikadır ezberlerini anlatıyorsun, farkında mısın?

Eeeh, öööf, olmaaazzz, bana ne yaaa, neyse ne, boş beleş,

Şunu diyebilir miyiz; kimseye öfkelenmediğin bir dünya imkansızdır çünkü öyledir, çünkü bu zaten belli, bunu düşünmek bile gereksizdir.

Evet aynen öyle.

Bana açıklar mısın, neyin protestosuna katılıyorsun bugün?

Kadın dövenlerden nefret ediyorum.

Öfkesiz bir dünya mümkün olsaydı, kadınlar şiddet görür müydü?

Çok saçma, öfkesiz dünyaymış!

Tam yarım saat oldu dostum, senden bir dakikanı istemiştim.

Düşünmekle olsaydı ohoo..."

Ve bu bozuk plak sonsuza dek aynı yerde takılacaktır.

Bir mimar, yapacağı binayı önce tasarlar. Bugün ne pişireyim diye düşünmeden, yapılacak yemeğin malzemeleri tespit edilmeden yemek pişirilmesi mümkün mü? Yumurta kırıp yerim deseniz, evde yumurta var mı diye dolaba bakmanız gerekir. Yumurta öncelikle kafanızdadır, sonra sahandadır. Hiçbir ürün ya da sonuç, bir insanın zihninden geçmeden oluşmaz.

Haydi bugün bir şeyler yapalım dediğinizde dahi yapacak şeyin aklınıza gelmesi için uğraşıyorsunuz. Bir ressam önce resmi yapıp sonra düşünmez neyin resmini yapayım diye.

Kafalardan geçmeyen hiçbir şey realitemizde gerçekleşmez. Realitemizde gerçekleşen her şey önce zihinlerden geçmiştir.

Düşünerek olmaz demek, bilimsel tüm bulguların, keşif ve icatların kimsenin kafasından geçmeden aniden belirdiğini iddia etmek demektir.

Sabah işe gideceksiniz, bugün ne giysem diye aklınızdan geçmeden elinize geçeni mi giyiyorsunuz? Giyinme fikri nerede? Giyinmeyi düşünmeden elinizi giysi dolabına atar mısınız?

Her ne yaparsak yapalım bu önce “düşünülür.” Düşünmek yıllarca da sürebilir saniyeler de yetebilir. Düşünmek demek başını ellerinin arasına koyup dertlenmek demek değildir. İnsan beyni, realitede yarattığı şeyi önce aklından geçirir. Gerekiyorsa tasarlar ve gerçekleştirir. Bu her ürün ve eylem için benzer bir süreçtir.

“Bu sabah arabayı çarptım, düşünmekle düzelir mi? Tamirci olmasa kim tamir edecek?”

Düşünmeyi hokus pokusla aynı şey sanarak ömrünü tamamlayanlarla aynı dünyada yaşıyoruz gördüğünüz gibi. Arabayı çarptığında, onun tamir edilmesi gerektiğini ve iyi bir tamirci bulması gerektiğini düşünen bir beyni olmadan yaşamını sürdürüyor.

“Tarhana çorbası yapacağım, bunda düşünecek ne var, karıştıracağım pişecek

Tarhana yapmaya kim karar verdi?

E been

Yani kimin aklından geçti?

E beniimmm.

Tarhanaya sarımsak ve kıyma koymak kimin fikriydi?

Ya nolacağdı, kıymasız yimez bizimki.

Gözlerini kapat hayal et, tarhana kıymasızmış ve eşin çok beğenmiş, sadece düşün bunu

Hayatta olmaz! Kızar!

Peki bir an düşünsene, kocan sana kızmıyor, gülümsüyor, eline sağlık diyor.

Mümkünü yoktur, çok sinirlidir bey!

Ya bi an be lütfen!

İşim var çekil hele."

Düşünmemek için ne çok bahane vardır.

*

"Haftaya sınav var, çok korkuyorum

Neden? Çalışırsın daha süren var.

Yok, çok korkuyorum, ya kalırsam? Babam kafamı kırar.

Otur çalış.

Çok zor soracakmış, öyle dedi. İmkansız geçmem.

O zaman çalışma ne diyeyim.

Olmaaaz, babam çok kızar.

O halde bir dakika gözlerini kapat ve sınavının çok iyi geçtiğini, babanın sevindiğini düşün.

Sınavımın iyi geçmesi imkansız.

Tamam şöyle hayal et, sınavın iyi geçmese de baban sana karşı çok anlayışlı davranıyor.

Düşünsem nolacak ki mümkün değil."

“mümkün değil”, “imkansız”, “asla olmaz” Farkında mısınız?

*

"Dünya korkunç bir yer!

Bir dakika için dünyada her şeyin yolunda olduğunu düşün, bu nasıl olurdu?

Mümkün değil! İmkansız! Neden düşüneyim, olmaz ki!

Sadece bir iki saniye düşünsene!

Olmaazzzzz!

Sana mümkün olduğunu söylesem?

İnanmam!

Baban söylese? Hocan? En değer verdiğin biri?

Hayal kurmayın derim!"

*

Düşünmeyi lüzumsuz gördüğünde düşünmezsin.

Hayal et dendiğinde pembe bulut, kaf dağı ardında saraylar, lambanın cini aklına gelenler tasarlamaz.

Neye kızdığının ve alternatifinin ne olduğunun farkında olmayanlar yollar aramaz.

Hiçbir adım, o adımın nedenleri zihinde belirmeden atılmaz. Sokağa çıktınız öylesine dolaşıyorsunuz, neyi düşündünüz? Hiçbir şeyi mi? Hayır, öylesine dolaşmayı düşündünüz, bu nedenle sokaktasınız ve adım atıyorsunuz.

Zaten durdurma yetimiz olmayan düşünme eylemini, bilinçlice kullanıp akıllıca yaşayabiliriz.

Bazı düşünceler otomatikleşmiştir, alışkanlığımız olan durumları tekrar tekrar yaşarken fazla tasarlamaya gerek olmaz, bugün ne giyeceğim, tarhanayı nasıl pişireceğim, arabayı nasıl kullanacağım soruları üzerinde fazla durmadığımız, otomatik çözümler üretebildiğimiz durumlardır. Ancak ne yaparsak yapalım önce zihnimizde belirmek zorundadır. Giyinmem gerektiğini bilmesem dolabı karıştırmam, yemek yapılması gerektiğini bilmesem yapmam, bir yere gitmem gerekmese arabaya binmem, gibi. Bu bilmeler nerede beliriyor dersiniz?

Bazı düşünceler ise fikir üretmek gerektiğinde, bir soruna çözüm arandığında bir eser yaratılacağı zaman sistemli, planlı şekilde ilerler. Buraya kadar anlatılmak istenen odur ki, düşünmeye gerek yok diye bir söylem anlamsızdır çünkü düşünmemek diye bir durum söz konusu değildir. Düşünmemeyi dahi düşünmektesiniz.

Düşünmenin gereksizliğine kafa yoranların nedenleri dikkat çekici: “Mümkün değil, boş iş, imkansız, ne gerek var ki…” İmkansızlığına inanmayı seçtiğin şeyin üzerinde kafa yormazsın. Demek ki düşünme eylemini, harekete geçmeyi, üretmeyi belirleyen de engelleyen de o fikre ilişkin inançlarımızdır.

“İnançla ne alakası var?”

İnanç dendiğinde bir dini düşünceye olan bağlılığı anlayan kişilerin tepkisi de budur; “inançla ne alakası var?”

İnanç, bir düşünceye olan gönül bağıdır, bu düşünce dinle de ilgili olabilir, felsefi olabilir, bilimsel olabilir, sıkı sıkıya bağlı olduğun düşünceyle gönül bağın inançtır.

Bir maçı alacağına öyle inanç geliştirirsin ki, tersini düşünmeye tahammülün olmaz. Bir sınavdan geçemeyeceğine öyle inanç geliştirirsin ki, oturup ders çalışmak gereksiz gelir. Komşu adamın tipi hoşuna gitmemiştir, onun tehlikeli biri olduğuna öyle inanç geliştirirsin ki yolda gördün mü başka yola saparsın.

İnançlarımız düşünce sistemimizi yönlendirir.

O halde yaşantımızda, kendi yararımıza, sevdiklerimiz ve mümkünse dünya yararına olabilecek ne varsa onları önce tasarlamamız gerekiyor. Tasarlamak da aklımızı işin içine katmadan mümkün değil. Düşünme süreci, içinde ulaşmak istediğimiz sonucu görmeyi başka deyişle sonucu hayal etmeyi, tasarlamayı, kurgulamayı da barındırır. Sonrasında hareket planımız ortaya çıkar ve harekete geçeriz. Bu süreci bilinçli ve farkındalıklı kullandığımızda ise hiçbir konunun üzerinde durmanın gereksiz olmadığı, realitemizi zaten yarattığımızı, bunu akıllıca yaratmamızın mümkün olduğunu anlarız.

Kötü şeyler de iyi şeyler de kendiliğinden olmuyor. Bunu bir dakika düşünün.

 

 
Toplam blog
: 51
: 197
Kayıt tarihi
: 15.12.17
 
 

Evrensel enerjiler ve kişisel gelişim. ..